Recep Tayyip Erdoğan

12. Türkiye cumhurbaşkanı (2014–görevde)

Recep Tayyip Erdoğan (d. 26 Şubat 1954, İstanbul), Türk siyasetçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. ve şu anki cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanıdır. Daha önce 1994-1998 yılları arasında İstanbul büyükşehir belediye başkanı ve 2003-2014 yılları arasında Türkiye başbakanı olarak görev yapmıştır. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi referandumu sonrası 2014'te ilk defa doğrudan halk oyuyla cumhurbaşkanı olmuştur. 2018'de ikinci defa ve 2023'te üçüncü defa cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan
Ocak 2024'te Erdoğan
12. Türkiye cumhurbaşkanı
Görevde
Makama geliş
28 Ağustos 2014
BaşbakanAhmet Davutoğlu
(2014-2016)
Binali Yıldırım (2016-2018)
YardımcıFuat Oktay (2018-2023)
Cevdet Yılmaz (2023-günümüz)
Yerine geldiğiAbdullah Gül
25. Türkiye başbakanı
Görev süresi
14 Mart 2003 - 28 Ağustos 2014
CumhurbaşkanıAhmet Necdet Sezer
(2000-2007)
Abdullah Gül (2007-2014)
Yardımcı
II. Kabine
(2007-2011)
Yerine geldiğiAbdullah Gül
Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı
Görevde
Makama geliş
21 Mayıs 2017
Başkan YardımcısıEfkan Ala
(2023-Günümüz)
Mustafa Elitaş
(2023-Günümüz)
Yerine geldiğiBinali Yıldırım
Görev süresi
14 Ağustos 2001 - 27 Ağustos 2014
YardımcıMehmet Ali Şahin
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı
Görev süresi
27 Mart 1994 - 6 Kasım 1998
Yerine geldiğiNurettin Sözen
Yerine gelenAli Müfit Gürtuna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
22, 23 ve 24. dönem milletvekili
Görev süresi
11 Mart 2003[1] - 28 Ağustos 2014
Seçim bölgesi2003 - Siirt
2007 - İstanbul (I)
2011 - İstanbul (I)
Türk Devletleri Teşkilatı dönem başkanı
Görev süresi
12 Kasım 2021 - 11 Kasım 2022
Yerine geldiğiİlham Aliyev
Yerine gelenŞevket Mirziyoyev
Görev süresi
28 Ağustos 2014 - 11 Eylül 2015
Yerine geldiğiAbdullah Gül
Yerine gelenNursultan Nazarbayev
Kişisel bilgiler
DoğumRecep Tayyip Erdoğan
26 Şubat 1954 (70 yaşında)
Beyoğlu, İstanbul, Türkiye
MilliyetiTürk
PartisiMillî Selamet Partisi
(1975-1981)
Refah Partisi
(1983-1998)
Fazilet Partisi
(1998-2001)
Bağımsız
(2014-2017)
Adalet ve Kalkınma Partisi
(2001-2014, 2017-günümüz)
Diğer siyasi
bağlantıları
Cumhur İttifakı
(2018-günümüz)
Evlilik(ler)
Emine Erdoğan (e. 1978)
Çocuk(lar)Ahmet Burak Erdoğan
(d. 1979)
Bilal Erdoğan (d. 1981)
Esra Erdoğan (d. 1983)
Sümeyye Erdoğan
(d. 1985)
Yaşadığı yerKavacık Subayevleri, Keçiören, Ankara[2]
(2002-2014)
Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Ankara
(2014-günümüz)
Bitirdiği okul
MesleğiSiyasetçi
Hükûmeti59, 60, 61, 66. ve 67. hükûmetler
Diniİslam
ÖdülleriTam liste
İmzası
Takma adı

1994 ve 1998 yılları arasında Refah Partisi'nden İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı görevini yürüttü. Kurucuları arasında yer aldığı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Ağustos 2014'e kadar 13 yıl boyunca genel başkanlığı görevini sürdürdü, 2017 Türkiye anayasa değişikliği referandumu sonrası tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı oldu. Genel başkanlığını yaptığı günden 2024'e dek katıldığı seçimlerin tamamında partisi, birinci parti olmuş ve katıldığı beş genel seçimin üçünde (2002, 2007 ve 2011) tek başına iktidar olmuştur.[6]

1976 yılında Millî Selamet Partisi Beyoğlu gençlik kolu başkanlığına ve aynı yıl İstanbul il gençlik kolları başkanlığına seçilen Erdoğan, Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu'ndan 1981 yılında mezun oldu. Millî Selamet Partisi'nin 1981'de kapatılması sonrasında, 1983'te kurulan Refah Partisi ile siyasi hayatına devam etti. 1986 milletvekili ara seçimlerinde milletvekili, 1989 yerel seçimlerinde ise Beyoğlu belediye başkanı adayı olarak seçimlere girse de her iki seçimde de seçilemedi. Milletvekili adayı olduğu 1991 genel seçimlerinde ise milletvekili olmasına rağmen tercihli oy sistemi sebebiyle Yüksek Seçim Kurulu milletvekilliğini iptal etti. 1994 yerel seçimlerinde elde ettiği %25,19'luk oy oranı ile İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçildi. 6 Aralık 1997'de Siirt'te düzenlenen bir açık hava toplantısı sırasında topluluğa yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler sebebiyle "halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle kendisine açılan dava sonucunda 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Belediye başkanlığı görevinden ayrılarak 26 Mart 1999'da girdiği cezaevinde dört ay on gün kaldıktan sonra 24 Temmuz 1999'da tahliye edildi.

14 Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve partinin genel başkanlığına seçildi. Parti, girdiği ilk seçimler olan 2002 genel seçimlerinde %34,43'lük oy oranı ile Abdullah Gül'ün başbakanlığında 58. hükûmeti kurarken, siyasi yasağı süren Erdoğan seçimlere girememişti. Siyasi yasağının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan yasa değişikliği talebinin uygulamaya girmesiyle siyasi yasağı kalktı. 9 Mart 2003'te gerçekleştirilen ara seçimlerde Siirt milletvekili olarak meclise girdi. Başbakan Gül'ün istifasını sunmasıyla, 14 Mart 2003'te başbakanlık görevine geldi. Genel başkanlığını yürüttüğü Adalet ve Kalkınma Partisi, 2007 genel seçimlerinde oyların %46,58, 2011 genel seçimlerinde ise oyların %49,83'ünü alarak Erdoğan'ın başbakanlığında sırasıyla 60. ve 61. hükûmetleri kurdu. Sonraki süreçte yapılan genel seçimlerde partisi 2018'de %42,56,[7] 2023'te ise %35,62[8][9] oy alarak en yüksek milletvekili sayısına ulaştı. Parti ayrıca, oyların %41,67'sini aldığı 2004 yerel seçimleri, oyların %38,39'unu aldığı 2009 yerel seçimleri, oyların %43,40'ını aldığı 2014 yerel seçimlerinde ve oyların %42,56'sını aldığı 2019 yerel seçimlerinde[10] de en çok oy toplamayı başaran parti konumundaydı. 2007 anayasa değişikliği referandumu sonrasında anayasada yapılan değişiklikle birlikte cumhurbaşkanının ilk defa doğrudan halk oyuyla seçilmesinin önü açılırken, adaylığını koyduğu 10 Ağustos 2014'te yapılan seçimlerde aldığı %51,79'luk oy oranıyla cumhurbaşkanı seçildi ve başbakanlık ile partisindeki görevinden ayrılarak cumhurbaşkanlığı görevine 28 Ağustos 2014'te başladı. 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde oyların %52,59'unu aldı ve ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi.[11] 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde de oyların %52,18'ini alarak üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildi.[12] 3 Haziran 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan göreve başlama töreni sonrasında görevine başladı.[13]

İlk yılları ve eğitimi

Recep Tayyip Erdoğan'ın babası Ahmet Erdoğan, Bakatalı Tayyip olarak da bilinen Tayyip Efendi'nin oğluydu.[14][15] Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Ağustos 2004'teki Gürcistan ziyaretinden birkaç ay sonra çıkan haberlerde kendisinin bu ziyaret sırasında "Ben de Gürcü'yüm, ailemiz Batum'dan Rize'ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir." dese de,[16] 2007'de NTV'de katıldığı bir programda Türk olduğunu söyledi.[17] OdaTV, 2009'da yayınladığı habere göre dedesinin taşıdığı Bakatalı lakabının, Gürcistan'ın Şida Kartli bölgesine bağlı Bagata köyü olduğu öne sürülmektedir.[18] Murat Ümit Hiçyılmaz, Güneysu Seyahatnamesi adlı kitabında, arşiv kayıtlarına göre Erdoğan'ın ailesinin 450-500 yıldır Yüksekköy köyünde yaşamakta olduğu ve kökenleri Orta Asya'ya dayanan ailenin Kafkasya üzerinden bölgeye geldiği ifade edilmektedir.[19] Doğum tarihi net olarak bilinmeyen Ahmet Erdoğan'ın mezar taşında 1321 (Rumi takvime göre 1905-1906) yazarken, kimlik bilgilerinde 1905 yazmaktadır.[20] Güneysu'dayken Havuli ile gerçekleşen ilk evliliğinden Mehmet (1926-1988) ve Hasan (1929-2006) isimli iki erkek çocuğu olan Ahmet Erdoğan, bir süre sonra İstanbul'a yerleşirken eşini ve çocuklarını Güneysu'da bıraktı.[20] İstanbul'a geldikten bir süre sonra Şirket-i Hayriye'ye girdi ve kıyı kaptanı olarak çalışmaya başladı.[14] Havuli ile olan evliliği devam ederken, Mehmet ile Havva'nın kızı Tenzile Mutlu'dan (1924-2011) Recep Tayyip, Mustafa (d. 1958) ve Vesile (d. 1965) adlı üç çocuğu oldu.[14][21][22] Havuli 1980'de vefat edince Ahmet Erdoğan ile Tenzile Mutlu arasında resmî nikâh yapıldı.[23][24] 26 Şubat 1954'te İstanbul'un Beyoğlu ilçesi Kasımpaşa semtinde doğan Recep Tayyip Erdoğan,[25][26] Tayyip adını dedesinden, Recep adını ise doğduğu günün Hicrî takvime göre Recep ayına denk gelmesinden dolayı aldığı belirtilmiştir.

Kendisiyle yapılan bir röportajda çocukluk döneminde simit ve su sattığını ifade eden Erdoğan,[27] kendisi hakkında hazırlanan Usta'nın Hikâyesi belgeselinde ise çocukluğunda yaz aylarında gittiği Rize'de çay ve fındık topladığını aktarmıştı.[28] İlkokul eğitimini aldığı Kasımpaşa'daki Piyalepaşa İlkokulundan 1965'te, lise eğitimini aldığı ve yatılı olarak okuduğu Fatih'teki İstanbul İmam Hatip Lisesinden ise 1973'te mezun oldu.[25][29] 2017 yılında okuduğu liseye adı verildi. İstanbul İmam Hatip Lisesinde okuduğu dönemde Camialtıspor'da amatör olarak futbol oynadı.[30] İmam hatip mezunlarının üniversiteye girme konusunda uygulanan kısıtlamalar nedeniyle liseyi dışarıdan bitirme sınavlarına girerek fark derslerini verdi ve 1973 Ekim'inde Eyüp Lisesinden mezun olarak ikinci bir lise diploması aldı.[31][32][33] Aynı yıl, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine bağlı Aksaray Yüksek Ticaret Okuluna girdi.[34] Temmuz 1974'te İETT'de geçici işçi statüsüyle işe alınırken, kurumun futbol takımında da futbolculuk yapmaya devam etti.[35] 18 Haziran 1981 tarihli istifa mektubuyla İETT'deki görevinden ayrıldı.[36][37] Bu dönemden sonra bir süre amatör takımlardan Erokspor'da futbol oynadı.[36] 1977-1978 eğitim-öğretim döneminde İstanbul İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi bünyesindeki yüksekokullar İstanbul İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi, Ticarî Bilimler Fakültesi adı altında birleştirilirken, Erdoğan Şubat 1981'de buradan mezun oldu.[38][39][40] Bu kurum daha sonraları, 1982 Temmuz'unda kurulan Marmara Üniversitesine bağlanarak Marmara Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi adını alırken, Erdoğan'ın diploması da bu kurumdandır.[39][40]

Erken siyasi kariyeri

Lise yıllarında Millî Türk Talebe Birliği'ne girdi.[14][36] 1975'te Millî Selamet Partisi (MSP) Beyoğlu gençlik kolu başkanlığına, 1976 yılında ise MSP İstanbul il gençlik kolları başkanlığına seçildi.[41][42] MSP'nin 12 Eylül Darbesi sonrasında kapatılmasına kadar bu görevini sürdürdü.[43][44] 1982 Mart'ında zorunlu askerlik görevini yerine getirmek üzere silah altına alındı.[44] Dört aylık acemiliğini İstanbul'un Tuzla ilçesindeki Tuzla Yedek Subay Piyade Okulu'nda yapmasının ardından, kıta hizmetini Kâğıthane'deki 3. Kolordu 6. Piyade Tümeni 77. Piyade Alayı Karargâh Servis Bölüğü'nde kantinlerin idaresinden sorumlu subay olarak gerçekleştirdi.[45][46][47]

19 Haziran 1983'te kurulan Refah Partisi ile siyasete geri döndü ve 1984 yılında Beyoğlu ilçe başkanı oldu.[48] Ertesi yıl düzenlenen genel kongrede merkez karar ve yürütme kurulu üyesi seçilirken, aynı yıl partinin İstanbul il başkanlığına getirildi.[48] 28 Eylül 1986'daki milletvekili ara seçimlerine Refah Partisi'nin İstanbul adayı olarak girse de seçilemedi.[49] 26 Mart 1989'daki yerel seçimlerde Beyoğlu belediye başkan adayı oldu.[49] %22,83 oranında oy toplayan Erdoğan, %29,29 oranında oy alan Sosyaldemokrat Halkçı Parti adayı Hüseyin Aslan'ın gerisinde kalarak belediye başkanı seçilemedi.[50] Sonuç birleştirme tutanaklarında usulsüzlük olduğunu öne sürerek seçim sonuçlarına itiraz eden Erdoğan, İlçe Seçim Kurulu Başkanı 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Nazmi Özcan'a hakaret ettiği gerekçesiyle Özcan tarafından mahkemeye verildi ve 18 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı.[51] Beyoğlu 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın duruşmalarına katılmayan Erdoğan hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.[51] Yaklaşık bir ay sonra, 27 Nisan günü tutuklandı ve bir hafta kadar Bayrampaşa Cezaevi'nde kaldıktan sonra 500 bin lira kefaletle serbest bırakıldı.[52] Mahkeme ise kendisini "hakime hakaret" suçundan altı ay hapis ve 20 bin lira para cezasına çarptırsa da, Türk Ceza Kanunu'nun 72. maddesi gereğince hapis cezası tecil edilerek 920 bin liralık para cezasına çevrildi.[52]

20 Ekim 1991'deki genel seçimlerine Refah Partisi'nin İstanbul 6. bölge 1. sıradan adayı olarak girdi.[53] Seçimlere Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile ittifak yaparak giren Refah Partisi,[54] İstanbul'dan %16,73 oranında oy aldı. 19. dönem milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giren Erdoğan, ilk kez uygulanan seçmenlerin parti milletvekillerini sıralamaya bakmadan tercih edebildiği tercihli oy sisteminde seçmenlerin tercihini ikinci sıradaki aday Mustafa Baş'tan yana kullanması sebebiyle, sonuçların belli olmasından birkaç gün sonra Erdoğan'ın milletvekilliği Baş'a geçti.[55] Sandıklardan Erdoğan'a yaklaşık 9 bin tercihli oy çıkarken, Baş'a yaklaşık 13 bin oy çıkmıştı.[55]

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (1994-98)

27 Mart 1994'teki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için Refah Partisi; Erdoğan, Ali Coşkun, Nevzat Yalçıntaş, Temel Karamollaoğlu ve Veysel Eroğlu için kamuoyu araştırması yaptırmıştı.[56] 15 Ocak 1994 günü parti başkanı Necmettin Erbakan tarafından Erdoğan'ın İstanbul büyükşehir belediye başkanı adayı olacağı açıklandı.[57] Seçimlerde Erdoğan %25,19 oy oranı alarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçildi.[58] Belediye başkanlığı döneminde 4 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Kentin trafik ve ulaşım açmazına karşı 50'den fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşa edildi.[59]

Başkanlık dönemine ilişkin olarak 18 dosyadan İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde dava açıldı. Bunlardan bazıları AKBİL Skandalı,[60] İSFALT,[61] İSTAÇ ve İDO[62] ile ilgili yolsuzluk davalarıdır. Bu davalar, milletvekili olduğunda dokunulmazlığı nedeniyle dokunulmazlığı süresince donduruldu.

Hapis dönemi

6 Aralık 1997'de Siirt'te düzenlenen bir açık hava toplantısı sırasında topluluğa yaptığı konuşmada, Ziya Gökalp'ın 1912 yılında Balkan Savaşı'ndaki Türk askerler için yazdığı "Asker Duası" adlı şiirinin sonradan değiştirilmiş bir sürümünden bir dörtlük okudu.[63][64] Erdoğan'ın okuduğu dörtlük: "Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, mü'minler asker". Okuduğu dörtlüğün bu şekliyle Gökalp'e ait olduğunu belirten Erdoğan, konuyla ilgili olarak "konuşmamın bütünü incelendiğinde millî birlik ve beraberlik mesajım verildiği görülür" demişti.[65] Daha sonraları Erdoğan'ın okuduğu sürümün, Türk Standardları Enstitüsü'nün 1994'te çıkarttığı Türk ve Türklük kitabında bulunduğu ortaya çıktı ancak kim tarafından değiştirildiği anlaşılamadı.[63]

Konuşmayla ilgili olarak bir inceleme başlatıldı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Erdoğan'ın konuşmasının yer aldığı görüntüleri inceledikten sonra, Refah Partisi'nin kapatılması istemiyle açılan davayı görüşen Anayasa Mahkemesi Başkanlığına iletti.[66] Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı, Erdoğan hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 312/2 maddesine göre "halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçlamasıyla hazırladığı iddianamesini 12 Şubat 1998'de tamamladı.[67] Bir yıldan üç yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Erdoğan'ın yargılanmasına 31 Mart 1998 günü başlandı.[68] 21 Nisan 1998'de sonuçlanan dava, Erdoğan'ın iddianamede bahsedilen suçu işlemesiyle sonuçlandı ve Erdoğan'a bir yıl hapis ile 860 bin TL ağır para cezası verildi. Daha sonra kendisini duruşmadaki hâli ve tavrı göz önüne alınarak cezası 10 ay hapis ve 176 milyon 666 bin 666 TL para cezasına çevrildi.[69] 3 Haziran'da açıklanan gerekçeli karara göre Erdoğan, "Siirt'te yaptığı konuşmayla dindar ve dindar olmayan diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçlamaktaydı. "Bunları inanç birliği maksadıyla söyledim" şeklindeki ifadesinin inandırıcı bulunmadığı belirtilirken, "Benim referansım İslam'dır" diyerek topluluğu inanan ve inanmayan olarak ayırdığı belirtildi. "Cezanın ertelenmesine yer olmadığı" ibaresinin de yer aldığı kararın bir aykırı oya karşılık oy çokluğuyla alındığı ve Yargıtay'a başvurulabileceği kaydedildi.[70] Mahkemenin aldığı karar 23 Eylül'de Yargıtay 8. Ceza Dairesi tarafından, bire karşı dört oyla onaylandı.[71] Kararın ardından kendisine siyasi yasak getirilen Erdoğan, herhangi bir partiyle birlikte veya bağımsız olarak herhangi bir seçime katılamayacaktı.[71] 25 Eylül'de Yargıtay tarafından açıklanan gerekçeli kararda Erdoğan'ın söylemlerinin "savaş çağrısı" niteliği taşıdığı belirtilmekteydi.[72] Ceza infaz yasası gereği hapis cezası 4 ay 10 güne inerken, çeşitli ertelemeler sonrasında İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı görevini bırakarak 26 Mart 1999 günü Kırklareli'nin Pınarhisar ilçesindeki Pınarhisar Cezaevi'ne girdi.[73][74][75] 24 Temmuz 1999'da ceza süresini tamamlayarak cezaevinden tahliye edildi.[76]

Siyasi yasaklı olduğu dönem

Parti lideri Erdoğan'ın Romano Prodi ve Günter Verheugen ile Brüksel'de görüşmesi, 2002

Fazilet Partisi'nin, Anayasa Mahkemesi tarafından daimi kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri, yeni parti kurma çalışmalarını "gelenekçiler" ve "yenilikçiler" olarak adlandırılan iki kanattan sürdürdü. "Millî Görüş" olarak adlandırılan kanat, Recai Kutan'ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001'de Saadet Partisi'ni kurarken, "değişimci" kanat da, Tayyip Erdoğan liderliğinde 14 Ağustos 2001'de, Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdu ve Tayyip Erdoğan, parti genel başkanlığına seçildi.[77] Erdoğan "Biz gömleğimizi değiştirdik" ifadesiyle muhafazakarlardan büyük tepki aldı.[78] Kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002 seçimlerinde kayıtlı 41.291.568 seçmenin oy kullanan 32.652.702 kişisi içinden 10.770.704 adet oy alarak %34,28 ile birinci parti oldu.[79][80]

Erdoğan, siyasi yasağı bulunduğu için seçimlere giremedi ve milletvekili seçilemedi. Seçim sonrasındaki 58. Hükûmet, Abdullah Gül başbakanlığında kuruldu. Bu hükûmet döneminde Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yasa teklifi sunuldu. Bu yasa değişikliği TBMM tarafından oy çokluğuyla kabul edilse de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yasayı "öznel, somut ve kişisel" olduğu gerekçesiyle veto etti. Daha sonra aynı yasa değiştirilmeden mecliste tekrar kabul edildi ve Cumhurbaşkanı Sezer yasa değişikliğini bu kez onayladı. Bu yasanın kabulüyle Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi için yasal bir engel kalmadı. Seçimlerde Siirt milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından Siirt'teki seçimlerin tekrar edilmesi kararlaştırıldı. Seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ilk sıradaki adayı Mervan Gül'ün adaylıktan çekilmesi ile Erdoğan partinin birinci adayı olarak Siirt seçimlerine girdi ve oyların %85'ini alarak kazandı.

Başbakanlığı (2003-2014)

Başbakan Erdoğan, 2014 yılında İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ile Başbakanlık'ta düzenlediği basın toplantısında

Erdoğan'ın milletvekili seçilmesinin ardından Başbakan Abdullah Gül, Erdoğan'ın başbakan olması için Cumhurbaşkanı Sezer'e istifasını sundu. Sezer bu kez hükûmeti kurma görevini Erdoğan'a verdi ve genel seçimlerden yaklaşık üç ay sonra Erdoğan başkanlığında 59. Hükûmet kuruldu. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan 2007 Türkiye genel seçimlerinde %46,6 oy alarak 341 milletvekili çıkaran Adalet ve Kalkınma Partisi, Recep Tayyip Erdoğan'ı başbakanlık koltuğuna ikinci kez taşıdı.[81] 12 Haziran 2011 tarihinde 2011 Türkiye genel seçimlerinde oy yüzdesini %49,83'e çıkarmış ve Türkiye genelinde 21.399.082 oy alarak toplamda 327 milletvekili ile üçüncü kez hükûmet kurma yetkisini kazanmıştır.[82]

Altyapı ve ulaşım

2003 yılı sonunda ülke genelindeki bölünmüş devlet ve il yolların toplam uzunluğu 4.387 km, otoyolların uzunluğu ise 1.714 km iken; 2013 yılı itibarıyla sırasıyla 16.420 km ve 530 km'lik yol inşasıyla bu uzunluklar sırasıyla 20.807 km ve 2.244 km'ye ulaştı.[83] Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması sonrasında başbakanlık görevinden ayrıldığı dönem de dâhil olmak üzere 2014 yılı itibarıyla 471 km'lik bölünmüş devlet ve il yolu inşası gerçekleştirildi.[84] 1993 yılında inşası başlamış olan Bolu Dağı Tüneli ve 2000 yılında inşasına başlamış olan Nefise Akçelik Tüneli 2007'de tamamlandı, 2011'de ise Avrasya Tüneli ve Konak Tüneli'nin temelleri atıldı. Konak Tüneli'nin inşası 24 Mayıs 2015'te tamamlandı. Türkiye'nin ilk denizaltı tüneli olan ve İstanbul Boğazı'nın altından geçen Marmaray'ın 2004'te başlayan inşası 2013'te tamamlandı. 2003-2014 yılları arasında devlet ve il yollarında 41,2 km uzunluğunda 84 tek tüp tünel, 86,9 km uzunluğunda 46 çift tüp tünel; otoyollarda 1 km uzunluğunda tek tüp tünel ve 21,1 km uzunluğunda 12 çift tüp tünel; tüm yollarda ise toplam 64,3 km uzunluğunda 151 tek tüp tünel ve 135,8 km uzunluğunda 75 çift tüp tünel hizmete girdi.[85] 2013'te, İstanbul Boğazı üzerindeki üçüncü köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile İzmit Körfezi üzerindeki Osmangazi Köprüsü'nün inşalarına başlandı. 2003-2013 yılları arasında toplam uzunluğu 114,2 km'yi bulan 1.608 köprü inşa edilirken, 609 köprünün bakım ve onarımı tamamlandı.[86] 2014 yılı itibarıyla inşa edilen köprülerin toplam uzunluğu 120,6 km'ye, toplam sayısı 1.669'a, bakım ve onarımı yapılan köprü sayısı ise 732'ye ulaşmıştı.[87] İlk hattı 2009'da Ankara-Eskişehir arasında devreye giren Yüksek Hızlı Tren daha sonraları çeşitli illere yayıldı.

2002'de 25 olan ülkedeki havalimanı sayısı, Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde inşası tamamlanan 27 havalimanıyla birlikte 52'ye yükseldi.[88] Uluslararası seferlerin düzenlendiği Hatay Havalimanı, Şanlıurfa GAP Havalimanı ve Hasan Polatkan Havalimanı 2007'de, Zafer Havalimanı ise 2012'de açılırken; İstanbul'daki üçüncü havalimanının inşasına 2014'te başlandı.

Mart 2014 itibarıyla, Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde 18'i hidroelektrik santrali olmak üzere 268 baraj inşa edildi.[89][90]

138 ayrı yerleşim biriminde kentsel dönüşüm yapılarak TOKİ önderliğinde toplu konutlar yapıldı.[91]

Haberleşme

2008'de hizmete giren e-Devlet uygulamasıyla halkın, çeşitli devlet hizmetlerine İnternet üzerinden ulaşabilmesi sağlandı.[92]

2008'de Türksat 3A,[93] 2014'te Türksat 4A haberleşme uyduları,[94] 2012'de ise Türkiye'nin ilk yer gözlem uydusu Göktürk-2 uzaya gönderildi.[95]

Eğitim

2002 yılında eğitime ayrılan bütçe 11.3 milyar TL iken 2014 yılında yaklaşık 7 katına çıkarak 78.5 milyar TL'ye ulaştı.[96] 2003 yılında UNICEF işbirliğiyle başlatılan "Haydi Kızlar Okula!" kampanyasıyla ülkedeki kızların okula gitmesi ve eğitim seviyesindeki cinsiyet dengesizliğinin giderilmesi amaçlandı.[97][98] Kampanya sayesinde 2002'de %87 olan kız çocuğu okullaşma oranının geçen yıl %96 seviyesine yükseldi.[99]

2003 yılında 70 olan üniversite sayısı,[100] 2008 yılı sonunda doğru 130'un üstüne çıkarak[101] ülkedeki 81 il de en az bir üniversiteye sahip oldu.[102] 2012 yılında bu sayı 186'ya ulaştı.[103] 2008'de, 2010'da başlatılan FATİH Projesi kapsamında çeşitli okullardaki bazı sınıflara akıllı tahta konuldu ve bazı öğrencilere tablet bilgisayar dağıtıldı.[104][105] 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde itibaren uygulanan 4+4+4 Eğitim Sistemi'yle birlikte 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim yerine 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemine geçildi.[106]

Ekonomi

2000-2014 tarihleri arası işsizlik oranları

AK Parti iktidara gelmeden önce Kara Çarşamba olarak da bilinen 2001 Türkiye ekonomik krizi yaşanmıştır. Türkiye'nin Şubat 2001 finansal krizi, beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmasının ötesinde, ülkenin orta vadeli perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir.[107]

Erdoğan'ın Başbakanlık görevine başladığı 2003 yılından 2009'a kadar Türkiye ekonomisi büyüme göstermiş ve Türkiye'nin GSMH'si Dünya toplamının %1,11'inden %1,37'sine yükselmiştir.[108] Bu oranla Türkiye, AB ülkeleri arasında en iyi performansı yakaladı.[109] Ayrıca Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu'na olan borcu bitirildi.[110] Erdoğan'ın performansı Cumhuriyet'in diğer dönemleriyle kıyaslandığında da ‘kuruluş yılları’ özelliği taşıyan Atatürk dönemi hariç, en yüksek performanslardan biridir.[109] Siyasi istikrar sağlandı, ekonomi güçlendi ve sosyal refah seviyesi ciddi oranlarda yükseldi.[111]

2004-2014 yılları arasındaki enflasyon oranları
GSYİH yüzdesi olarak altı büyük Avrupa ülkeleri ekonomilerinin 2002-2009 tarihleri arasında kamu borç durumu.

Türk ekonomisinde uluslararası krizi takiben 2008’in son çeyreğinde durgunluk başladı. Ekonomik durgunluk bir yıl sürdü, Türk ekonomisinde güçlü bir küçülmeye sebep oldu ve işsizlik oranını %10’dan %14’e kadar yükseltti. 2010 ve 2011’de GSYH sırasıyla %9 ve %8’den daha fazla büyüdü; Türkiye’yi, Çin'den sonra dünyada en fazla büyümeyi sağlayan ikinci ülke konumuna yükseltti. Bu büyüme, işsizlik oranının kriz öncesi seviyesine düşmesini sağladı. 2011'e gelindiğinde, cari işlemler açığı %10’luk oranla tarihinin en yüksek noktasına ulaşarak dünya rekorunu da kırdı. Türk lirası'nın değeri, aşırı sermaye girişinin etkisiyle yükseldi. AK Parti Hükûmeti, “ekonomiyi yeniden dengeleme” adlı bir uyum operasyonu yapmaya karar verdi. Bütçedeki eğitim payı 2002’de %10’dayken, 2011’de %15’e yükseldi; sağlık harcamalarının payı da %2,6’dan %5,8’e yükseldi. Bu zaman içerisinde GSYH reel olarak %50’den fazla yükseldiği için, eğitim ve sağlık harcamalarının reel artışın GSYH içindeki pay artışlarından daha fazla oldu.[111]Ekonomik iyileşmelere karşın yüksek cari açık eleştiri aldı. Türkiye 2013 yılında 65 milyar dolarlık cari açık verdi. 2002 yılında %-2’lerde olan cari açık 2014’te %-7,9’a yükseldi. 2002’de 51,6 milyar dolarlık ithalat yapan Türkiye, 2013’te 245,6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. İthalat 4,7 kat artmış oldu. 2002’de 129,6 milyar dolar olan dış borç stoku 2013 sonu itibarıyla 372.7 milyar dolara yükseldi. 2002'de 184,8 milyon dolar olan Toplam millî gelir, 2013’te bu rakam 800 milyar doları aştı.[109]

Kürt sorunu

2009'da Başbakan Erdoğan yönetimindeki hükûmet, çeyrek asırdır süren ve resmî rakamlara göre 40 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Türkiye-PKK çatışmasını bitirmeye yardım edecek bir plan duyurdu. Avrupa Birliği tarafından da desteklenen Çözüm Süreci planıyla birlikte tüm medya yayınlarında ve siyasi kampanyalarda Kürtçe kullanımına izin verildi, ayrıca daha önceden Türkçe isimlerle değiştirilen Kürtçe şehir ve kasaba isimlerinin yeniden yapılandırılması kararı alındı.[112] Konuyla ilgili olarak Erdoğan, "Türkiye'nin gelişmesine, büyümesine engel olan kronik sorunları çözmek için cesur bir adım attık." diye konuştu.[112] Ayrıca çıkarılan yasayla birlikte silah bırakan PKK mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirlerin alınması kararlaştırdı.[113] 23 Kasım 2011'de Ankara'daki bir televizyon konuşması sırasında Erdoğan, 9 Ağustos 1939 tarihli bir belgede Dersim İsyanı sırasında bölgede 13 bin 806 kişinin öldürüldüğünün ifade edildiğini belirtti ve Dersim'de yaşananları bir katliam olarak nitelendirerek, "Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum" dedi.[114][115][116]

İnsan hakları

Erdoğan'ın başbakanlık dönemi sırasında 1991 Terörle Mücadele Kanununun geniş kapsamlı yetkileri azaltıldı ve demokratik standartları ilerleterek özelde etnik ve dini azınlık haklarını genişletmeyi amaçlayan demokratik açılım süreci başlatıldı. Ancak süreç uzun sürmedi; Avrupalı yetkililer süreç sonrasında özellikle ifade özgürlüğü,[117][118] basın özgürlüğü[119][120][121] ve Kürt azınlık hakları[122][123][124][125] gibi konularda daha otoriter yöntemlere dönüldüğünü ifade ettiler.[126] Aktivistlerin LGBT haklarının kamusal alanda tanınması için yaptığı talepler hükûmet tarafından reddedildi[127] ve ülkenin LGBT topluluğu kabine üyeleri tarafından yapılan hakaretlere maruz kaldı.[128]

Sınır Tanımayan Gazeteciler, Erdoğan'ın başbakanlığının son dönemlerinde basın özgürlüğü konusunda sürekli bir düşüş gözlemledi; Basın Özgürlüğü Endeksi'nde basın özgürlüğü konusunda Erdoğan'ın ilk dönemlerinde 100. sırada olan Türkiye, 2013'te 179 ülke arasında 154. sıraya düştü.[129] Freedom House ise bir dönem iyileşme gözlemleyerek ülkenin 2006'da 48/100 olan Basın Özgürlüğü Puanı'nı 2012'de 55/100 olarak değiştirdi.[130][131][132][133]

2011'de Erdoğan ve hükûmeti, 1930'larda devlet tarafından el konan Hristiyan ve Yahudi azınlık mülklerinin iadesi konusunda yasal düzenlemelere gitti.[134] Sonrasında hükûmet, toplamda 2 milyar dolar değerindeki mülklerin azınlıklara aktarıldığını duyurdu.[135]

AK Parti-Gülen Hareketi çatışması ve 17 Aralık soruşturması

17 Aralık 2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri, aralarında iş adamları, bürokratlar,[136] banka müdürleri, kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi üç bakanın oğullarının olduğu 47 kişinin, "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiasıyla gözaltına alındığı soruşturma başlattı.[137] Olaydan ardından soruşturmayı yürüten savcılar, adli kolluk amirleri ve memurlarının ciddi bir kısmının görev yerleri Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığınca değiştirildi veya görevden alındı.[138] 29 Ocak 2014'te soruşturma savcısı Celal Kara, 11 Şubat 2014 tarihli HSYK kararnamesi ile de soruşturma iznini veren İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ün aralarında bulunduğu 166 hakim ve savcının görev yeri değiştirilmiş,[139] Erdoğan kamuoyunda "rüşvet skandalı" olarak adlandırılan bu soruşturmayı hükûmetine karşı yapılmış bir darbe girişimi olarak niteledi.[140] Daha sonra Gülen Hareketi'ne bağlı dershanelerin kapatılması yönündeki girişimler ve 3 bakanın 17 Aralık soruşturması sonrası istifası ile AK Parti ve Gülen Hareketi arasında açık bir çatışma süreci başlamış, Erdoğan 17 Aralık soruşturması ve iddialarını "Türkiye içi ve dışındaki karanlık çevrelerin oyunları" olarak değerlendirmiştir.[141]

Cumhurbaşkanlığı (2014-günümüz)

Erdoğan, Mahmud Abbas ve arkalarında 16 büyük Türk ülkesini temsil eden temsilcilerle (2015)

2007 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilen Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresi 2014 yılında dolduğundan, 2007 Türkiye anayasa değişikliği referandumu gereği Türkiye'de ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından doğrudan seçilmiştir.[142] İlk turu 10 Ağustos 2014 tarihinde olacak bu seçim için Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu,[143] HDP ise Selahattin Demirtaş'ı adayları olarak belirlemiştir.[144] 1 Temmuz 2014 tarihinde AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, AK Partili bütün milletvekillerinin imzası alınarak cumhurbaşkanı adaylarının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkladı.[145] Erdoğan'ın açıklamadan sonra olan konuşmasında ilk defa kullanılan Erdoğan logosu, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın 2008 ABD başkanlık seçimlerinde kullandığı logoya benzetilmiştir.[146][147] Seçim kampanyasında kullanılan slogan ''Milletin Adamı Erdoğan'' şeklinde oldu.[148] Seçimde Erdoğan %51,79 oy oranıyla birinci sırada, İhsanoğlu %38,44 oy oranıyla ikinci sırada ve Demirtaş %9,76 oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı.

Erdoğan, 28 Ağustos 2014'te yemin etti ve Türkiye'nin on ikinci cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Bıraktığı başbakanlık koltuğunu ise 29 Ağustos'ta yeni başbakan Ahmet Davutoğlu doldurdu. %51,79 oranında oy aldığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyun beklenenden az olduğu eleştirilerine "Peygamber efendimizi bile desteklemeyenler oldu. Bizi de %52 destekledi." diye cevap verdi.[149]

Cumhurbaşkanlığı Sarayı

Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı, 2014

Erdoğan, Ankara'daki Atatürk Orman Çiftliği'nin yaklaşık 50 dönümü kullanılarak inşa edilen ve başlarda AK Saray olarak adlandırılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın inşası yüzünden birçok eleştiri topladı.[150] Bir sit alanı olarak korunan Atatürk Orman Çiftliği'nde inşaat yasağı bulunduğu için sarayın inşasının durdurulmasına dair çeşitli mahkeme kararları çıksa da inşaat tamamlandı.[151] Muhalefet, bunu hukukun üstünlüğünün açıkça ihlal edilmesi olarak değerlendirdi.[152] Proje; inşaat sürecinde yolsuzluk, yaban hayatına zarar verilmesi ve yeni yollar yapılması için çiftlikteki hayvanat bahçesinin tahribi gibi konularda sert eleştirilere ve iddialara maruz kaldı.[153] Ayrıca inşasını yasa dışı olarak değerlendiren muhalifler tarafından 'Kaç-Ak Saray' olarak adlandırıldı.[154]

Saray başta ülkenin başbakanları için yeni bir merkez olarak tasarlandı. Ancak cumhurbaşkanlığı görevine başlaması üzerine Erdoğan, sarayın cumhurbaşkanı tarafından Çankaya Köşkü yerine yeni merkez olarak kullanılacağını duyurdu. Çankaya Köşkü ise yeni başbakanlık merkezi olarak değiştirildi. Çankaya, ülke kurulduğundan bu yana cumhurbaşkanları için sembolik bir merkez olduğu için bu olay, tarihi bir değişiklik olarak görüldü. Yaklaşık 1.000 odası olan ve maliyeti $350 milyon €270 milyon tutan saray, maden kazalarının ve işçi haklarının ülke gündemine hâkim olduğu bir süreçte ortaya çıkması ve kullanılmaya başlanması yüzünden büyük eleştirilere yol açtı.[155][156]

29 Ekim 2014'te Erdoğan, ülkenin 91. kuruluş yıl dönümünü anmak için düzenlenen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunu Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yaparak sarayın açılışını da resmen gerçekleştirmiş olacaktı ancak bazı davetli katılımcıların etkinliği boykot edeceğini açıklaması ve Ermenek maden kazasının gerçekleşmesi yüzünden resepsiyon iptal edildi.[157]

Davutoğlu ile ilişkileri

Kamuoyunda ilk olarak, Ocak 2015'te Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan ancak hayata geçirilemeyen 'şeffaflık paketi' ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında adı geçen dört bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi hususlarında Davutoğlu-Erdoğan arasında gerginlik çıktığı iddia edilmişti.[158] Mayıs 2016'da Pelikan dosyası adlı blog, ikili arasındaki gerginliği Erdoğan yanlısı bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde maddelendirdi.[159] 4 Mayıs'ta Erdoğan ile Davutoğlu arasında yapılan görüşmeden kısa süre sonra AK Parti, olağanüstü kongre kararı alarak Davutoğlu'nun parti başkanlığına aday olmadığı bir kongre düzenledi[160][161] ve Davutoğlu başbakanlıktan çekilerek yerine Binali Yıldırım getirildi. Davutoğlu'nun Erdoğan ile görüşmesinin hemen sonrasında görevden çekilmesi muhalifler tarafından Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gönderme yapan "Saray Darbesi" tanımlamasıyla anıldı.[162][163][164]

Darbe girişimi

15 Temmuz 2016 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından askerî darbe girişimi gerçekleştirildi. Erdoğan, CNN Türk kanalında telefon ile gerçekleştirdiği görüntülü konuşmada darbecilere hiçbir şekilde imkân tanınmayacağını ifade ederek halkı darbeye tepki göstermek için sokağa çıkmaya davet etti. Çağrının ardından, Türkiye'nin birçok ilinde darbe karşıtı protesto gösterileri düzenlendi. 16 Temmuz sabahı, darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu.[165][166]

Darbe girişiminin bastırılması sonrası Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'ya seslenerek Fethullah Gülen'in terör örgütü lideri sıfatıyla Türkiye'ye iade edilmesi çağrısında bulunarak yapının mensuplarının da kararlılıkla ve ivedilikle devlet kurumlarından temizleneceğini belirtti.[167][168]

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi

Darbe girişiminden sonraki süreçte yeni bir yönetim sistemi için Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin beşte üç oy sayısı 330'u aşarak 339 oy toplayan anayasa değişikliği teklifi meclisten geçerek referandum kararı verildi.[169] Referandum sonucu %51,41 ile 'EVET' çıkınca Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ne geçilmiş oldu.[170] Sonraki süreçte 2018'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine Cumhur İttifakı adayı olarak giren Erdoğan, %52,59'luk oy ile ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi ve yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı olarak 66. Türkiye Hükûmeti'ni kurdu.[11] 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde de Cumhur İttifakı adayı olarak %52,18 oy ile üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildi ve 67. Türkiye Hükûmeti'ni kurdu.[171]

Olaylar

Suikast girişimleri

13 Eylül 2005 tarihinde Kütahya'da bulunan Erdoğan'ın minibüsüne ekmek arasına sakladığı bıçağı ile binmeye çalışan şahıs polis tarafından yakalanıp etkisiz hâle getirilmiştir. Üzerinde yapılan aramada mermi dolu bir poşet ve içi mermi ile dolu silah ele geçirilmiştir.[172] Silah üzerinde yapılan incelemede kuru sıkıdan bozma bir silah olduğu tespit edilmiştir. Sanığı eski MHP milletvekili Ali Güngör'ün isteği üzerine kızı Hatice Burcu Güngör savunmuştur.[173] 17 Kasım 2006'da sonuçlanan davada Mustafa Bağdat, 11 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.[174] Sonrasında Amerika'dan gönderilen bir e-posta ile bombalı araç kullanılarak yapılması planlanan bir saldırıdan daha bahsedilmiş ve bu suikast engellenmiştir. Bu saldırı o dönemin MİT çalışanları ve bazı Türk bilişim profesyonelleri tarafından detaylıca incelenmiştir.[175] 7 Şubat 2011'de Erdoğan'ın hastaneye kaldırması sırasında Adalet Bakanlığından MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı arayarak çağırmışlardır. Fidan, Erdoğan'ın isteği üzerine adliyeye gitmemiştir.[176]

Tazminat

14 Ocak 2000 tarihinde Avustralya'nın Melbourne şehrinde yayın yapan SBS radyosuna verdiği mülakatta kendisini Abdullah Öcalan ile karşılaştıran bir kişiye "Sayın Öcalan şu an, düşüncelerinin değil, almış olduğu kellelerin hesabını veriyor. Bense düşüncelerimden dolayı 4 ay hapis yattım, aramızdaki fark çok büyük." şeklinde cevap verdi. Hayatını kaybedenlerden "kelle" diye söz etmesi ve Öcalan'a "sayın" demesi nedeniyle eleştirildi.[177] Şehit Anaları Derneği tarafından sembolik bir manevi tazminat davası açıldı. Davacıların avukatlığını Kemal Kerinçsiz'in yaptığı davada, İstanbul Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Aralık 2007 tarihinde Erdoğan'ın 3 kuruş tazminat ödemesine karar verdi. Hâkim, kararında şehitlere kelle ve yasa dışı silahlı örgüt liderine sayın denmesinin dil sürçmesi olamayacağına hükmetti.[178][179] Erdoğan kararı temyiz etti. Yargıtay temyiz başvurusunu hem usulden, hem esastan inceledi ve mahkemenin kararını onadı.

Karikatür davaları

Erdoğan tarafından Cumhuriyet gazetesi çizeri Musa Kart, Evrensel gazetesi, Penguen dergisinin sahibi Erdil Yaşaroğlu ile Pak Yayıncılık'a karikatürlerde şahsının çeşitli figürlerle tasvir edildiği ve bunun kişilik haklarına saldırı içerdiği vurgulanarak manevi tazminat davaları açılmıştır.

Fransız hiciv ve mizah dergisi Charlie Hebdo, 27 Ekim 2020'de Erdoğan'ı tasvir eden bir karikatürü dergilerinin haftalık sayısının baş kapağı olarak sosyal medya üzerinden yayımladı. Karikatür, Erdoğan'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u, Çeçen asıllı Müslüman bir göçmenin Samuel Paty'yi öldürmesi üzerine yaptığı açıklamadan sonra kınaması ve Fransa'ya boykot çağrısında bulunmasından kısa bir süre sonra yayımlandı. Erdoğan'ın tasviri çeşitli Türk yetkililer tarafından eleştiriye tabi tutuldu ve karikatür hakkında yasal süreç başlatıldı.

Şahsına yönelik hakaret

6 Şubat 2010 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi tarafınca, TBMM genel kurulunda Erdoğan'a yönelik "kişilik hakları ile parti tüzel kişiliğine saldırıda bulunulduğu" iddiasıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aleyhinde 50 bin TL'lik manevi tazminat davası açılmış. Dava dilekçesinde Bahçeli'nin; "Türkiye'yi bölmeye çalışmak, etnik bölücülük konusunda sicil sahibi olmak, Türkiye'yi ayrıştırma ve bölme projelerini İmralı, Kandil ve Barzani'nin desteğiyle hayata geçirmek için çalışmak, İmralı canisi ile rol paylaşmak, işbirliği içinde olmak, kol kola girmek, aynı çizgide olmak; kimliksiz ve kişiliksiz siyasetin temsilcisi olmak, hayasızlık, ahlaksızlık, namussuzluk, edepsizlik; çürümüş bir zihniyete sahip olarak, etrafa mide bulandıran koku yaymak, ahlak bunalımına girmek, ahlaki ve vicdani bütün ölçülerini kaybetmek, seviye ve seviyesizlik ölçüleriyle tarif edilemeyecek bir çukura düşmek, utanç verici bir kişi olmak, teröristleri kucaklamak, alçaklık, yalancılık, riyakarlık, yalanlarla Türk milletine hakaret etmek" gibi ifadeleri ve sözleriyle[180] Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'ni itham ettiği kaydedildi. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davada, her davacı için 10 bin TL olmak üzere toplam 20 bin TL manevi tazminat cezasının ödenmesine karar verilmiştir.[181][182]

"Kişilik hakları ve parti tüzel kişiliğine saldırıda bulunduğu" iddiasıyla Ataol Behramoğlu aleyhine Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi tarafınca açılan 20 bin TL'lik manevi tazminat davası Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmüştür.[183]

28 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanı olmasıyla, şahsına yönelik hakaretler TCK 299 kapsamında, alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılmak üzere, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç hâline geldi. Bu kapsamda dava açılan ve tutuklananlar arasında 16 yaşındaki lise öğrencisi Mehmet Emin Altunses de yer aldı.[184]

Afyonkarahisar Barosu üyesi Avukat Umut Kılıç, 2015 yılında hâkim ve savcılık sınavı mülakatında söylediği "Faşist Erdoğan" sözleri nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaretten bir yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı.[185]

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkan Yardımcısı Işıl Karakaş, Ekim 2015'te Avrupa Konseyi İfade Özgürlüğü Konferansı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla 236 kişi hakkında soruşturma başlatıldığını, bunlardan 105’i hakkındaysa dava açıldığını ve sekizinin de tutuklandığını belirtti ve bu durumun Türkiye’de gerçek bir problemi gösterdiğini dile getirdi.[186]

Mal varlığı

Erdoğan'ın, 7 Şubat 2006 tarihinde yayınlanan mal varlığında; banka hesaplarında 1.361.290 TL parası olduğu, haricinde, 120.000 dolar alacağı olduğu açıklanmıştır.[187] 12 Eylül 2007 tarihinde açıklanan mal beyanında ise, Arnavutköy ve Güneysu'daki arsalarının haricinde, banka hesaplarında 1 milyon 803 bin 854 TL ile 9 bin 890 euro, alacaklarının ise 312 bin 500 TL olduğu açıklanmıştır. Tayyip Erdoğan'ın, 1 Mart 2010 tarihinde Başbakanlık Basın Merkezi internet sitesinde yayınlanan yeni mal beyanına göre Erdoğan'ın banka hesaplarında 2 milyon 366 bin 109 TL’si, haricinde 500 bin TL tutarında alacağı bulunduğu bildirilmiştir. Erdoğan’ın bu mal varlığının nedeni olarak ise şirket hisselerinin satış geliri, emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve milletvekili maaşlarının toplamı gösterilmiştir.[188] 16 Haziran 2011 tarihli mal beyanında Güneysu'da 10 bin TL maliyetli arsa, banka hesaplarında toplam 3.390.384 TL, 25.000 £, 199.867 $ menkul değer ve 500 bin TL alacak yer almıştır.[189]

Diploma tartışması

Recep Tayyip Erdoğan'ın üniversite mezunu olmadığı ve cumhurbaşkanlığının da bu nedenle geçerli olmadığı yönünde görüşler vardır. YARSAV kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Erdoğan'ın üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla "Resmî evrakta sahtecilik" nedeniyle suç duyurusunda bulunup cumhurbaşkanlığının iptali için başvuru yaptı.[190] Marmara Üniversitesi konuyla ilgili bir açıklama yaptı.[191] Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) bir basın açıklaması yaparak, rektörlüğün kısa bir resmî yazı ve ekinde de cumhurbaşkanın geçici mezuniyet belgesini sunması beklenirken, hamâsî söylemler yanında üniversitenin tarihsel geçmişinden daha fazla söz etmesinin konunun kamuoyunca anlaşılmasını güçleştirdiği ve Erdoğan'ın Marmara Üniversitesi mezunu olarak gösterilemeyeceği görüşünü paylaştı.[192] Recep Tayyip Erdoğan ise diploma iddialarına yönelik: “Kayıt olduğum, okuduğum ve mezun olduğum okul ortada, sınıf arkadaşlarım ortada. Ne yaparsanız yapın, eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserle ortadayız”[193] ifadelerini kullanıp Marmara Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Arat'tan ilgili diplomanın künyesini yayınlamasını talep etti.[194]

Dış siyaset

Avrupa Birliği

Erdoğan G-20 zirvesinde liderlerle beraber, 2015.

Erdoğan, European Voice Organization tarafından "The European of the Year 2004 (Yılın Avrupalısı)" seçilmiş, bunun üzerine Erdoğan "Türkiye'nin Avrupa'ya katılımı bir medeniyetler çatışmasına yol açmaz uzlaştırıcı ve birleştirici olur." yorumunda bulundu.[195] 3 Ekim 2005 tarihinde Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri, Erdoğan'ın görev süresi içinde başladı.[196]

2016 Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği üyeliği referandumu öncesi Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron "Bugünkü ilerleme hızıyla Türkiye'nin AB'ye üyeliği 3000 yılını bulur." açıklamasını yaptı.[197] 19 Haziran 2016 tarihinde ise Türkiye AB üyesi olacak diye hayır oyu kullanmayın şeklinde bir görüş belirtti.[197] Bu açıklamaların ardından Erdoğan "Bir araya geldiğimiz zaman sen böyle konuşmuyordun Cameron ... Öyle demiyordun bize. Hep bize söylediği şuydu, 'Her zaman yanınızdayız, bir an önce Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için her türlü gayreti gösteriyoruz'. Ne oldu şimdi?" sözleriyle tepkisini belirtti.[198]

Almanya

Haziran 2016'da Almanya Federal Meclisi'nde Hristiyan Birlik Partileri, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi'nin Ermeni Soykırımı'nı tanıdığı tasarı önergesini oy çokluğuyla kabul edilmesi Türkiye ile Almanya ilişkilerini gerdi. Erdoğan, bu oylamanın Almanya ilişkilerini etkileyeceğini belirterek "Atmamız gereken adımları atacağız" açıklamasını yaptı.[199] Açıklamanın ardından Türkiye tepki olarak parlamentonun kararının "şiddetle kınanacak bir karar" ve "kabul edilemez" olduğunu açıkladı ve "tarihi olaylara siyasetçiler değil, tarihçiler karar vermeli" tezini ortaya koydu. Ayrıca Almanya'daki büyükelçisini geri çağırdı.[200]

Rusya

2002 yılında Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret yaklaşık 5 milyar dolar değerindeyken bu rakam 2011 yılı sonu itibarıyla 32 milyar dolara ulaşmıştır.[201]

Kasım 2005'te Vladimir Putin'in açılışına katıldığı iki ülke arasında ortaklaşa inşa edilecek olan Mavi Akım doğal gaz boru hattı projesi başlatılmıştır. Yine iki ülke arasında Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi planlanmaktadır. Türkiye Başbakanı Erdoğan 3 Aralık 2012 tarihindeki Rusya Başbakanı Putin'in Türkiye ziyaretinde iki ülke ilişkilerinde hedefin 100 milyar dolar olduğunu belirtmiştir.[202]

Sınır ihlali gerçekleştiren Rus Suhoy Su-24 uçağının Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi olayının ardından iki ülke arasında gerek siyasi gerek ekonomik olarak ciddi bir gerilim yaşandı.[203] Erdoğan olayın ardından uçağın sınır ihlali yapılması sebebiyle böyle bir olayın yaşandığını belirtti ve "Bugün olsa yine aynısını yaparız" şeklinde bir açıklama yaptı.[204] Olayın ardından Rusya, Türkiye'den ithal edilen tarım ürünlerinin neredeyse tümünü yasaklamıştı ve Rus vatandaşlarına Türkiye'de tatile gitmeme çağrısı yapmış ve turizm acentelerinin de Türkiye'ye tur satışlarını engelledi.[205] Bunun sonucu olarak Antalya'daki Rus turistlerin sayısı %98,5 azaldı.[206]

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Beyaz Saray gül bahçesinde ortak basın toplantısı sırasında, 2013.

Kremlin sözcüsü Dmitri Peskov gazetecilere yaptığı açıklamada Erdoğan'ın Putin'e yazdığı mektupta olayda ölen pilotun ailesine başsağlığı mesajı verdiğini ve "af dilediğini" söyledi.[207][208] Yıldırım, Erdoğan'ın Putin'e gönderdiği mektupla ilgili "Rusya ile mesele tatlıya bağlanmıştır... Sadece üzüntülerimizi bildirdik." açıklamasını yaptı ve 6 ayda yaşananları yaşanmamış gibi kabul edip yola devam edeceklerini belirtti.[209][210] Putin bu açıklamanın ardından hükûmetine, Türkiye ile karşılıklı ticari anlaşmaları iyileştirmek üzere görüşmelere başlamaları talimatı verdi ve Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesini engelleyen seyahat kısıtlamalarını da kaldırma kararı aldı.[211][212]

Ermenistan

Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreciyle ilgili Karabağ Sorunu hakkında 'Karabağ'da Ermeni işgali sona ermeden biz de sınırı Ermeniler'e açmayız' demiştir.[213] 2020 Dağlık Karabağ Savaşı'ndan 2 yıl sonra Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile yaptığı görüşmede Erdoğan, şartların sağlanması durumunda tam normalleşme hedeflerine ulaşılabileceğini söylemiştir.[214]

İsrail

Erdoğan İsrail'in sahip olduğu nükleer tesisleri "bölgesel barış için ana tehdit" olarak tanımladı ve UAEK denetimi altına girmesi için çağrıda bulundu.[215] Erdoğan "açık hava hapishanesi" olarak tanımladığı Gazze'nin bu durumu için İsrail'i suçlu bulduğunu açıklamıştır.[216]

Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu sırasında Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'in Filistin'e yönelik saldırı ve tutumlarını eleştirerek podyumu terk etmesi, 29 Ocak 2009.

2009 Dünya Ekonomik Forumu toplantısında Gazze çatışması ile ilgili olarak Şimon Peres ve Erdoğan arasında geçen konuşma, Erdoğan'ın toplantıyı terk etmesiyle sonuçlandı. Peres, Erdoğan'ın açıklamaları sonrası İstanbul'a bir roket düşse aynı tutumun Türkiye tarafından yapılacağını söyleyerek Erdoğan'ın durumu anlamadığını söyledi.[217] Erdoğan, Peres'e şu sözleri söyledi: "Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum." Peres'e yanıt vermesi esnasında konuşması moderatör tarafından kesilen Erdoğan, şu sözleri söyleyerek salondan ayrılmıştır. "Benim için de bundan böyle Davos bitmiştir. Daha Davos'a gelmem. Siz konuşturmuyorsunuz. 25 dakika konuştu, 12 dakika konuşturuyorsunuz. Olmaz."[218]

31 Mart 2010 tarihinde Gazze'ye insani yardım taşıyan altı gemiye Akdeniz'de İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından gemilerde bulunan aktivistlerden bir kısmının öldürülmesi, bir kısmının yaralanması ve gemilerin yolcularıyla birlikte rehin alınması ile sonuçlanan olayın[219][220] ardından iki ülke arasında gerek siyasi gerek ekonomik olarak ciddi bir gerilim yaşandı. Olay hakkında Türk Dışişleri Bakanı 2010 yılında, olayın iki ülkenin arasındaki ilişkileri geri dönülmez bir şekilde zedeleyebileceğini belirtti.[221]

Erdoğan, 6 Ekim 2011 tarihinde Güney Afrika Cumhuriyeti'ne İsrail Başkâtiplerinden Ya'akov Finkelstein, Erdoğan'ın Güney Afrika Cumhuriyeti Başbakanı ile yaptığı basın açıklamasında "Tünellerden sadece gıda değil, silahlar, füzeler geçiyor. Bu füzelerle şehirlerimiz, çocuklarımız vuruluyor" diyen Başkatibin sözlerine "O tünellerden atom bombası geçmez. Nükleer silah geçmez, fosfor bombaları geçmez. İsrail, fosfor bombalarıyla Gazze'yi bombalamıştır. Bu bir kitle imha silahıdır. Ve kitle imha silahı kullanmak suçtur. O tünellerden geçse geçse ancak küçük çaplı silahlar geçebilir. Tüfek geçer. Ama oradan tank, top bunlar geçmez değil mi?" sözlerini sarf etmiş ve devamında "İsrail, bölge için en büyük tehlike çünkü atom bombası var" demiştir.[218]

20 Aralık 2015 tarihinde AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik "İsrail ile kesin bir anlaşma yok. Bir taslak üzerinde çalışılıyor. Kuşkusuz İsrail Devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur." açıklamasını yaptı.[222] Haziran 2016 tarihinde İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için müzakerelerde Türkiye ile İsrail uzlaşmaya vardı. İsrail'le uzlaşma kapsamında iki ayrı metin düzenlendi.[223] 28 Haziran 2016 tarihinde mutabakata Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve aynı saatte İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dore Gold da Dışişleri Bakanlığı'nda basına kapalı olarak imza attı.[224] Erdoğan İsrail'le yapılan anlaşmadan bahsederken Gazze filosu saldırısı ile ilgili İHH'ya "Uluslararası bazda bir adım atıyoruz. Siz kalkıp da Türkiye'den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz? Biz zaten oraya gerekli yardımı Gazze'ye bugüne kadar hep yaptık yapıyoruz. Filistin'e yaptık yapıyoruz." şeklinde bir eleştiri yaptı.[225][226] 9 Mart 2022 tarihinde İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine Türkiye'ye gelip Erdoğan'la görüştü. Böylelikle Türkiye, 14 yıl aradan sonra ilk kez bir İsrail Cumhurbaşkanı'nı ağırlamış oldu.[227]

Ukrayna ve Rusya'nın Ukrayna'yı İşgali

Türkiye, Ukrayna, Rusya ve BM arasında İstanbul'da tahıl ihracatı anlaşmasının imzalanması, 2022

Erdoğan 2016 yılında Ukraynalı mevkidaşı Petro Poroşenko'ya Türkiye'nin 2014 yılında Rusya'nın Kırım'ı ilhakını tanımayacağını söyledi ve bunu "Kırım'ın işgali" olarak nitelendirdi.[228]

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali sırasında Erdoğan arabulucu ve barış aracısı işlevi gördü.[229][230] Türkiye, 10 Mart 2022'de Antalya Diplomasi Forumu marjında Ukrayna ve Rusya ile üçlü bir toplantıya ev sahipliği yaparak işgalden bu yana ilk üst düzey görüşmeleri gerçekleştirdi.[231] İstanbul'da 29 Mart 2022 tarihinde yapılan barış görüşmelerinin ardından Rusya, Kiev ve Çernihiv çevresindeki bölgeleri terk etme kararı aldı.[232] 22 Temmuz 2022'de Türkiye, Birleşmiş Milletler ile birlikte 2022 gıda krizinin ardından Rusya ve Ukrayna arasında Ukrayna limanlarından tahıl ihracatının önünün açılması konusunda bir anlaşmaya aracılık etti.[233] 21 Eylül 2022 tarihinde, aralarında Mariupol'deki Azovstal çelik fabrikasının savunmasına liderlik eden savaşçıların da bulunduğu 215 Ukraynalı asker, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arabuluculuğunun ardından Rusya ile yapılan esir takasında serbest bırakıldı.[234] Anlaşmanın bir parçası olarak serbest bırakılan esirler savaş bitene kadar Türkiye'de kalacaklar.[235]

Türkiye, İstanbul Boğazı'nı Rus donanma takviyelerine kapatırken, Birleşmiş Milletler yaptırımlarını uygularken[236] ve Ukrayna'ya Baykar Bayraktar TB2 insansız hava araçları ve BMC Kirpi araçları gibi askeri teçhizat sağlarken, Türk hava sahasını Rus sivillere kapatmak gibi bazı yaptırımlara katılmadı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile diyaloğu sürdürdü.[237] Erdoğan 2022'de Kırım konusundaki tutumunu yineleyerek uluslararası hukukun Rusya'nın Kırım'ı Ukrayna'ya iade etmesini gerektirdiğini söyledi.[238]

Diğer Orta Doğu ülkeleri

Recep Tayyip Erdoğan başbakanlık dönemi boyunca Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi tarafından düzenlenen Bağdat'ta 36 mutabakat zaptı ve çalışma protokolü imzaladı. Protokol içeriği güvenlik, enerji, petrol, elektrik, su, sağlık, ticaret, çevre, ulaşım, konut, inşaat, tarım, eğitim, yüksek öğrenim ve savunma sektörlerini içermektedir.[239]

Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ılımanlaşan ilişkiler sonrası Erbil'de bir Türk üniversitesi ve Musul'da bir Türk konsolosluğu açılmıştır.[240] Abdullah Gül 23 Mart 2009 tarihinde Irak'a gerçekleştirmiş olduğu gezi ile 33 yıl sonra Irak'a giden ilk cumhurbaşkanı oldu.[241]

Recep Tayyip Erdoğan, ailesi ve eşlik eden heyetle birlikte, 13 Eylül 2011 tarihinde[242] ilk ziyaret yeri Mısır olmak üzere Tunus ve Libya'ya[243] resmî ziyaretler gerçekleştirmiştir.[244] Mısır'ın ardından Tunus ziyaretini gerçekleştiren Erdoğan'a Mısır,[245] Tunus ve Libya'da duyulan halk ilgisi dünya kamuoyunda geniş yankı bulmuştur.[246] Erdoğan, Trablus da Libyalılara Şehitler Meydanı'nda bir konuşma yapmıştır.

Suudi Arabistan

24 Eylül 2015'te Mina'da yaşanan izdiham üzerine Erdoğan, Suudi hükûmetinin hac organizasyonları için çok çalıştığını belirterek "Dünyanın birçok yerinde bu tür organizasyonlarda bakıyorsunuz ihtimaller düşük de olsa bazı sıkıntılar yaşanıyor. Suudi Arabistan’a saldırgan tavırları doğru bulmuyorum." dedi.[247]

Seçimler tarihi

Recep Tayyip Erdoğan, 1986 yılından beri beşi milletvekili seçimi, ikisi yerel seçim, biri ise cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere toplamda sekiz farklı seçime katıldı. İki milletvekili seçimi ile bir yerel seçim dışında katıldığı tüm seçimlerde halk tarafından seçildi. Erdoğan'ın katıldığı seçimler ve aldığı sonuçlar şu şekildedir:

SeçimErdoğan'ın katılımıPartiOy sayısıOy oranı (%)Sonuç
1986 milletvekili ara seçimleri, İstanbul 6. bölgeİstanbul milletvekili adayıRefah Partisi31.2478,57Parti 5. sırada kaldı ve seçilemedi
1989 yerel seçimleri, BeyoğluBeyoğlu belediye başkanı adayı21.70622,832. sırada kaldı ve seçilemedi
1991 genel seçimleri, İstanbul 6. bölgeİstanbul milletvekili adayı70.55520,01Parti 5. sırada kaldı ve seçildi; ancak tercihli oy sisteminde tercih edilmediğinden milletvekilliği 2. sıradaki adaya geçti
1994 yerel seçimleri, İstanbulİstanbul büyükşehir belediye başkanı adayı973.70425,19Belediye başkanı seçildi
2003 milletvekili ara seçimleri, SiirtSiirt milletvekili adayıAdalet ve Kalkınma Partisi55.20384,82Siirt milletvekili seçildi
2007 genel seçimleri, İstanbul 6. bölgeİstanbul milletvekili adayı939.02744,07İstanbul milletvekili seçildi
2011 genel seçimleri, İstanbul 6. bölge1.391.55848,27
2014 cumhurbaşkanlığı seçimiCumhurbaşkanı adayı21.000.14351,79Cumhurbaşkanı seçildi
2018 cumhurbaşkanlığı seçimi26.325.18852,59
2023 cumhurbaşkanlığı seçimi27.133.849 (1. tur)[248]49,52
27.834.589 (2. tur)[249]52,18

Genel seçimler

3 Kasım 2002'deki genel seçimleri, Erdoğan'ın başkan adayı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi %34,28'luk oy oranı ile 363 milletvekili çıkartarak kazanmış; Erdoğan kurulacak hükûmete başkanlık etmiştir.

22 Temmuz 2007'deki genel seçimlerde %46,58 oy oranı ile Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmeti kurma görevini üstlenmiştir. Seçimden önce parti tanıtımı için Erdoğan'ın seçim vaatleri ile dolu çeşitli resimler bilbordlarda gösterilmiştir. Ayrıca "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" yazılı bir Erdoğan resmi de gösterilmiştir. Hükûmete ve partiye Erdoğan başkanlık yapmıştır.

12 Haziran 2011'deki genel seçimleri ise Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye genel seçimlerinde bir ilke imza atarak üçüncü kez üst üste %49,83'lük bir oy oranı ile kazanmıştır. Diğer seçim tanıtımlarından farklı olarak 2011 seçimlerinde Erdoğan farklı temaların bulunduğu parti tanıtım reklamlarında boy göstermiş ve "Haydi Bir Daha" adlı partisine ve oy verenlere atıfla hazırlanan şarkısını yorumlamıştır. Erdoğan'ın söylemiyle "Türkiye Hazır Hedef 2023" sloganı kullanılmıştır.

24 Haziran 2018 genel seçimleri sonuçlarına göre Erdoğan'ın genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi seçimi ilk sırada tamamlamış ve %42,56'lık oy oranı ile 295 milletvekili çıkartmıştır.[250]

14 Mayıs 2023 genel seçimlerini Adalet ve Kalkınma Partisi yine ilk sırada tamamlayarak, genel seçimlerde üst üste yedinci kez kazanmış oldu. Erdoğan, genel başkan olduğu dönemlerdeki beşinci genel seçim zaferini yaşarken, partisi ise %35,62 oy oranı yakalamış ve 268 milletvekili çıkartmıştır.[8][251]

Cumhurbaşkanlığı seçimi

24 Nisan 2007 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Adayımız Abdullah Gül kardeşim" diyerek Abdullah Gül'ün 11. Cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıklamıştır.[252] Gül, 28 Ağustos 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanı seçildi.[253] 10 Ağustos 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimine partisinden bağımsız olarak giren Erdoğan, %51,79'luk oy oranıyla seçimi kazanarak cumhurbaşkanı oldu.[254] 2018 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimine Cumhur İttifakı adayı olarak giren Erdoğan, %52,59'luk oy oranıyla seçimi kazanarak ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi.[255]2023 cumhurbaşkanlığı seçimine yine Cumhur İttifakı adayı olarak giren Erdoğan, ikinci turda %52,18 oy alarak üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildi.[249]

Yerel seçimler

Recep Tayyip Erdoğan 1994 yerel seçimlerinde %25,19 oy alarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçildi.

Erdoğan'ın liderliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 genel seçimleri kazandıktan sonra, 2004 yerel seçimlerinde oy sayısını daha fazla arttırdı. Adalet ve Kalkınma Partisi 16 büyükşehir belediyesinden 12 tanesini kazanarak seçimlerden birinci parti olarak ayrıldı.

2007-2010 e-muhtıra, 2007 ve 2010 Referandumu Seçimleri, İsrail'in Filistin'e saldırıları ve Çin'in Doğu Türkistan'da olay çıkarması gibi olaylar döneminde iken 2009 yılında yerel seçim yapıldı. Bu seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi 2004 yerel seçimlerindeki oy oranından %3 az oy alarak %39 oy aldı. İkinci parti olan CHP %23 oy aldı ve üçüncü parti olan MHP %16 oy aldı.

2014 yerel seçimlerinde, 2009 seçimlerinden %5 fazla oy alarak %43,39 oy aldı. İkinci parti olan CHP %25,61 oy aldı ve üçüncü parti olan MHP %17,62 oy aldı.

2019 yerel seçimlerinde ise 2014 seçimlerindeki oy oranını %0,94 arttırarak %44,33 oy aldı. İkinci parti olan CHP %30,12 oy aldı, üçüncü parti olan İYİ Parti %7,45 ve ittifak ortağı MHP %7,31 oy oranıyla dördüncü parti olmuştur.

Eleştiriler

Carlos Latuff'un Erdoğan'ın İsrail-Filistin sorunu konusundaki tutumuna ilişkin çizdiği bir karikatür.
Carlos Latuff tarafından resmedilen Erdoğan sansürü.
2013 Taksim Gezi Parkı Protestolarından bir pankart.

Recep Tayyip Erdoğan'a siyasi hayatının başlarından itibaren çeşitli eleştiriler yapılmıştır. Bunlar arasında yargının siyasallaşması, 2013-2014 yıllarında yapılan yargıya yönelik düzenlemeler, basına uygulanan sansür, Atatürkçülük karşıtlığı[256] antisemitizm ve diktatörleşme eğilimleri yer alır.

  • Erdoğan'ın 2013 Gezi Parkı protestolarına yönelik açıklamaları üzerine The Washington Post'ta yayınlanan, Erdoğan'ın seçimlerde aldığı oy oranının yüksekliği, Türkiye'de basın özgürlüğünün engellenmesi, protesto süreçleri ve polisin tepkisi konularını içeren bir yazıda, "Erdoğan seçilerek başa gelmenin ve aynı zamanda otoriter olmanın mümkün olduğunun talihsiz bir kanıtı" şeklinde bir ifade yer aldı.[257]
  • 2013 yılında yaptığı bir konuşmasında "İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor" demiş,[258] tartışmalı sözü ile devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve "Millî Şef" lakaplı İsmet İnönü'yü hedef aldığı düşünülmüş, gazeteci Ayşe Hür Erdoğan'ı İslamcılık ile suçlamış,[259] CHP milletvekili Umut Oran, Başbakan Erdoğan'ın sözlerini Meclis gündemine taşıyarak "iki ayyaş"ın kim olduğunu sormuş, Muharrem İnce "Gerekli cevabı yüreği varsa vermesini bekliyoruz." demiş,[260] akabinde Erdoğan, "iki ayyaş"tan kimi kastettiği sorusu sorulması üzerine "Men-i müskirat kanunu çıktığında Meclis Başkanı kimdi? Atatürk. Bu toplumda bizim laf diye söylenen bir şeydir. Kim bilir kaç kişinin imzası vardır? Büyük ihtimalle orada Gazi'nin imzası yoktur." diye cevap vermiştir.[261]
  • Köln'de yaptığı miting öncesinde Bild gazetesinde, "Erdoğan hoş gelmediniz, burada istenmiyorsunuz!" ifadesi yer aldı.[262]
  • The New York Times gazetesi 18 Aralık 2014'te yayımladığı makalenin başyazısında "Hükûmetin ifade özgürlüğünü boğmaya çalışması, romancılara iftira atması, yargı sistemini kontrol altına alması ülkenin demokrasisine zarar veriyor." diyerek dönemin hükûmetini ve dönemin başbakanını eleştirmiştir.[263]
  • İtalyan Corriere della Sera gazetesi internet sitesinde Antonio Ferrari imzasıyla "Türkiye: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi krizinin sinyali şiddet" başlıklı bir haber yayınladı. Kibrinin limitleri aştığı ve iç ve dış politikadaki maceracılığının hemen hemen tüm uluslararası gözlemciler tarafından berbat bulunduğu ifade edilen yazıda Erdoğan 'megaloman' olarak tanımlandı.[264]
  • İngiliz Financial Times gazetesi 25 Ağustos 2015'te yayımladığı makalede cumhurbaşkanını eleştirmiştir. Ayrıca makalede "Türkiye Ekonomisi Kırılgan" manşeti atılmıştır.[265]
  • Siyaset bilimci Ersin Kalaycıoğlu Erdoğan'ı eleştirerek "padişahların ondan daha mütevazı olduğunu" belirtti.[266]
  • Beyaz Saray ABD 2014 İnsan Hakları raporunu açıkladığında Erdoğan için, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini eleştiren gazetecilere, adlarını vererek açıkça saldırdı" denilmiştir.[267]
  • BirGün gazetesi 17 Şubat 2015 tarihinde, "Katil ve Hırsız Erdoğan" manşetiyle çıktı. "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan yargılanan BirGün gazetesinin yöneticileri Barış İnce, Berkant Gültekin ve Can Uğur on bir ay yirmişer gün hapis cezasına çarptırıldı. Savunmalarında "Hırsız ve katil" sözlerinin Erdoğan'ın şahsına hakaret kastı olmadığını, politik bir eleştiri olduğunu söyleyen üç gazetecinin cezası ertelendi.[268][269]
  • New York Times gazetesi, Türkiye için başkanlık sistemi önerirken Hitler Almanyası'nı örnek göstermesi üzerine "Sayın Erdoğan başka bir çizgiyi daha aştı" başlıklı bir başyazı yayınladı.[270]
  • CHP Milletvekili Murat Emir, Cumhurbaşkanı'na hakaret davaları nedeniyle son üç Cumhurbaşkanı’na ilişkin bir karşılaştırma yaptı. Emir’in araştırmasına göre Recep Tayyip Erdoğan ilk bir buçuk yılda 1300’ün üzerinde kişiye dava açtı.[271]
  • CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 35. Cumhuriyet Halk Partisi Olağan Kurultayı'nda Erdoğan'ı Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle eleştirdi. Kılıçdaroğlu'nun "Kendi düşüncelerini açıklayan akademisyenler tek tek gözaltına alındı. Bir diktatör bozuntusunun talimatıyla tek tek gözaltına alınıyor." demesi üzerine AK Partili konuklar kurultayı terk etti.[272]
  • Kuzey Almanya Radyo Televizyon Kuruluşu'nda (NDR) yayınlanan ‘extra 3’ adlı mizah programında 17 Mart'ta, Erdoğan’ın basın özgürlüğü ve insan hakları konularındaki tutumunun hicvedildiği ‘Erdowie, Erdowo, Erdogan’ adlı bir şarkı yayımlandı. Bu konuda Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Martin Erdmann Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak programın silinmesi talebi iletildi.[273] Yapımcı bu talebi geri çevirerek şarkıyı Türkçe ve İngilizce alt yazılı olarak programın YouTube sayfasına "İş basın özgürlüğüne ve insan haklarına gelince Türkiye cumhurbaşkanı oldukça yaratıcı davranışlar sergiliyor. Yani diplomatik bir tabirle söylemek gerekirse. Ama bu işler bizde farklı yürüyor. İşte İstanbul için şarkımız." notuyla paylaştı.[274][275]
  • NDR'de yayımlanan şarkıya gösterilen tepkiyi aşırı bulduğunu söyleyen komedyen Jan Böhmermann, ZDF'deki programında bir "Sövgü şiir (Schmähgedicht) okudu. Kanal, yayın ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle programı yayından kaldırdı. Metnin bilinçli olarak hakaret amacıyla yazıldığını söyleyen Angela Merkel Böhmermann'ı eleştirdi ve yabancı devlet adamlarına hakaret kapsamında yargılanması yolunun açık olduğunu belirtti.[276] Böhmermann, Başbakanlık Dairesi Başkanı Peter Altmaier'a Twitter üzerinden yolladığı mesajda, ‘Hiciv sınırlarının yoklanmasına izin verilen, bunun istendiği ve toplumsal tartışma unsuru yapıldığı bir ülkede yaşamak istediğini‘ belirterek, ‘kendi durumum için yardım değil, tartışmalı da olsa sanatsal girişimim ve konumumun dikkate alınmasını istiyorum‘ dedi.[277] Şiirin hiciv mi, hakaret mi olduğu yönünde tartışmalar yaşandı.[278] Birçok basın organı ve mizahçı desteğini belirtti.[279] İngiltere'de yayımlanan haftalık The Spectator dergisi yazarlarından Douglas Murray olayı protesto etmek için "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret şiiri yarışması" düzenledi.[280] Adalet Bakanı Thomas Kutschaty yargılanma yolunun açılmasına itiraz etti.[281] Konuyla alakalı Hamburg Eyalet Mahkemesi'nin verdiği ilk kararda şiir prensipte mizah olarak değerlendirildi fakat şiirin büyük bir kısmının yayınlanması yasaklandı. Ayrıca şiirde Erdoğan'a yönelik ifade özgürlüğü eleştirileri ise yasalara uygun buldu.[282]
  • Almanya Federal Meclisi’nin Ermeni Kırımı ile ilgili teklifi onamasının ardından Erdoğan'ın Almanya Federal Meclisinde bulunan Türk vekiller hakkında "Birileri de diyor ki güya Türk... Ne Türk'ü be... Bunların kanının laboratuvar testinden geçmesi lazım."[283] ifadeleri, Cem Özdemir tarafından "çağ dışı" olarak, Alman Meclisi tarafından "demokrasimize açık bir saldırı" ve Selahattin Demirtaş tarafından da ırkçı bir söylem olarak nitelendirilmiş ve eleştirilmiştir.[284][285][286][287][288] Cem Özdemir, Erdoğan’ın kendisine ilişkin açıklamalarına "Almanya Meclisi herhangi bir otoriter liderin keyfine göre kararlar almak zorunda değil." ifadelerini de kullanmıştır.[289]
  • HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Erdoğan'ın Osmangazi Köprüsü'nün açılış törenine katılması üzerine “Atatürk Havalimanı’nda insanların cenazesi daha morgda iken bu zatlar köprü açılısında balon uçuruyordu.” diyerek eleştirmiştir.[290][291]
  • The New York Times gazetesinde Ağustos 2018'de yayınlanan Peter Goodman imzalı makalede Erdoğan'ın 10 yıl önce bölge için "olası demokrasi feneri" olma umudunu verdiğini, ancak Erdoğan'ın tüm iktidarı elinde toplaması ve muhalefete karşı acımasız baskıyı başlatmasıyla bu umudun tamamen yok olduğunu kaydetti. Makalede; Erdoğan Avrupa Birliği'ne girmek için kendini reformlara hazır ılımlı Müslüman lider olarak gösterdi ve Türkiye'nin hoşgörü ve hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir liberal toplum hâline geldiğine dair algılara hitap ettiği, ancak üstün yetkileri elinde toplamaya başlamasından ve 15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra muhalefete baskı yapmaya başladıktan sonra bu misyonunu yitirdiği belirtildi. Ayrıca ekonomiyi "patronaj ağına" benzer bir yolla yönetmeye başladığı ve yakın çevresi tarafından kontrol edilen şirketlere dolar üzerinden krediler dağıtarak borç üzerinden ekonomik büyüme elde etmeye çalıştığını, buna karşın Türk lirası'nın serbest düşüşe geçmesiyle ekonomik sorunların ortaya çıktığını yazdı.[292]
  • Erdoğan, Marmaris'te orman yangınları sürerken konuyla ilgili açıklamalarda bulunmasının ardından vatandaşlara otobüsün üzerinden çay paketleri fırlatmıştır. Erdoğan'ın bu hareketine muhalefet ve halk tepki gösterdi.[293]

Ödüller

Özel hayatı

4 Temmuz 1978 günü verdiği bir konferansta tanıştığı 1955 doğumlu Emine Gülbaran ile evlenmiştir. Emine Erdoğan ile Recep Tayyip Erdoğan'ın Ahmet Burak ve Necmettin Bilal isminde iki oğlu, Esra ve Sümeyye isminde iki kızı bulunmaktadır. Mustafa isminde bir erkek kardeşi vardır. Vesile ismindeki kız kardeşi, Ziya İlgen ile evlidir. Damatları, Esra Erdoğan ile evli Berat Albayrak ve Sümeyye Erdoğan ile evli Selçuk Bayraktar'dır.

Popüler kültürdeki yeri

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  • Yalçın, Soner (Haziran 2014). Kayıp Sicil: Erdoğan'ın Çalınan Dosyası (1. bas.). İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi. ISBN 978-605-4927-40-1. 
  • "Karayolu sektörü" (PDF). Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı. 2015. s. 6. 22 Mart 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2015. 

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen:
Abdullah Gül
12. Türkiye cumhurbaşkanı
28 Ağustos 2014 -
Sonra gelen:
Sonra gelen yoktur.
Önce gelen:
Abdullah Gül
25. Türkiye başbakanı
14 Mart 2003 - 28 Ağustos 2014
Sonra gelen:
Ahmet Davutoğlu
Önce gelen:
Nurettin Sözen
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
27 Mart 1994 - 6 Kasım 1998
Sonra gelen:
Ali Müfit Gürtuna
Parti siyasi görevi
Önce gelen:
Önce gelen yoktur.
Binali Yıldırım
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı
14 Ağustos 2001 - 27 Ağustos 2014
21 Mayıs 2017 -
Sonra gelen:
Ahmet Davutoğlu
Sonra gelen yoktur.
Sportif görevi
Önce gelen:
Vural Akarçay
İstanbul Büyükşehir Belediye SK Başkanı
1994-2000
Sonra gelen:
Ali Müfit Gürtuna