Dar bölge sistemi

seçim sistemi

Dar bölge sistemi, ülkenin parlamentodaki sandalye sayısı kadar bölgeye bölünmesi ve her bölgeden bir adayın seçilmesi esasına dayanan seçim sistemidir. Bir diğer seçim sistemi olan Daraltılmış Bölge Sistemiyle karıştırılmamalıdır.

Bu sistemde dar bölge (Single-member district) olarak adlandırılan her seçim bölgesi için seçime katılan her siyasi parti bir milletvekili adayı belirler. Seçilme şartlarını taşıyıp herhangi bir siyasi partiye bağlı olmayan adaylarda o bölge için bağımsız milletvekilli adayı olabilir.

Dar bölgeden seçilecek milletvekilinin belirlenmesi çoğunluk ve mutlak çoğunluk esasına göre iki farklı şekilde gerçekleşebilir. Çoğunluk esasına göre yapılan seçimde her bölgeden en yüksek oyu alan aday seçilir. Mutlak çoğunluk esasına göre yapılan seçimde ise adayın seçilebilmek için ilk turda oyların yarısından bir fazlasını alması gerekmektedir. İlk seçimde mutlak çoğunluğa ulaşılamayan her bölge için ikinci tur seçimleri yapılır. İkinci turda ise bir önceki turda en yüksek oyu almış olan iki aday arasında seçim yapılır. Bu iki aday arasından en yüksek oyu alan aday seçildiği bölge için parlamentoda temsil yetkisi kazanır.

Tartışmalar

Dar bölge sistemi temelde bir çoğunluk sistemidir. Tek kazanan prensibine dayanmasından dolayı dünya genelinde çok daha yaygın olarak uygulanan çoğulcu temsil sistemiyle karşılaştırıldığında çeşitli avantaj ve dezavantajlar içermektedir.

Avantajları

  • Dar bölge sistemi seçmenler tarafından kolay anlaşılır bir yapıdadır.
  • Her bölge seçmeninin kendi bölge adaylarını tanımasını kolaylaştırır.
  • Seçmen-seçilen irtibatını daha belirgin hale getireceğinden seçim bölgesine olan hizmeti ön plana çıkarır.
  • Her seçim bölgesi yalnızca bir milletvekiliyle temsil edileceğinden seçilen vekil üzerindeki sorumluluk artar.
  • Dar bölgelerde siyasi partiler kendi tercih ettikleri kişileri aday göstermekten ziyade bölge seçmeninin tercih ettiği kişileri aday göstermeye yönelirler. Bu amaçla partiler anket ve çeşitli kamuoyu araştırmaları yoluyla bölge seçmeninin görüşlerini alarak o bölgeden aday göstereceği kişiyi belirler.
  • Dar bölge sistemi, seçmenleri genellikle iki partiye yönlendirir. Amerika örneğinde olduğu gibi bu sistemde genellikle tek parti iktidarı ve tek bir muhalefet partisi çıkar.
  • Çoğulcu sistemde partilerin liste başı adaylarının seçilme ihtimalleri daha yüksektir. Bu da liste sonunda yer alan milletvekili adaylarının seçilme şansını azaltır. Bundan dolayı seçim süreci içerisinde adayların seçmen nezdinde proje geliştirme ve enerji açısından aynı performansı göstermesi beklenemez. Dar bölge sistemindeyse her partinin tek adayı olduğundan seçim sürecinin adaylar arasında daha rekabetçi ve verimli geçeceği öngörülebilir.

Dezavantajları

  • Her dar bölge sadece belirli bir politik görüşe sahip bir vekil tarafından temsil edileceğinden bölgedeki diğer seçmenlerin dünya görüşleri ve beklentileri parlamentoda yeteri kadar temsil edilmeyebilir.
  • Dar bölge seçim bölgeleri görüntü olarak coğrafi bir bütünlüğe sahip olmakla birlikte, bölgelerin nitelik olarak ortak kaygı, beklenti ve amaçları olan seçmenlerden oluşturulması nispeten zordur.
  • Oransal temsiliyeti hedeflemediğinden dolayı ortaya çıkan parlamentonun milletin iradesini ne ölçüde temsil ettiği tartışmalı olabilir. Bu sistem genellikle en çok oy alan partiye parlamentoda oy oranından daha fazla güç vermeye meyillidir.
  • Dar bölge sistemi, ölçeğin küçüklüğünden dolayı feodal ya da çıkar ilişkilerinin belirleyici olmasını kolaylaştırabilir.
  • Dar bölgeyle kadınların parlamentoda temsiliyeti güçleşebilir. Çoğulcu temsilin uygulanmakta olduğu ülkelerin parlamentolarında, dar bölge sistemini uygulayan ülkelere oranla 4 kat daha fazla kadın vekil görev yapmaktadır.[1]
  • Dar bölge sistemi kullanan ülkelerde seçimlere katılım oranının ortalama %10 daha düşük olduğu görülmüştür.[1]
  • Seçim bölgelerinin mevcut bir iktidar partisi tarafından belirlenmesi durumunda siyasi manipülasyonlara yönelik endişeler oluşabilir.

Dar bölge sisteminin belki de en çok tartışılan yönlerinden biri oransal temsiliyeti ihlal etme olasılığının yüksek oluşudur. Örnek olarak; tek turlu dar bölge sisteminin uygulandığı bir ülkedeki A, B, C, D ve E partilerinin tüm bölgelerde aldığı oy dağılımının sırasıyla %25, %20, %20, %20 ve %15 olduğu bir durumda, A partisinin %25 oy ile tüm bölgeleri kazanıp parlamentodaki bütün sandalyeleri alabilmektedir. Bu sonuca %25'lik bir seçim barajının bulunduğu çoğulcu sistemde de ulaşmak mümkündür.

Örnekleri

Dar bölge seçim sisteminden kaynaklanan orantısız temsiliyet sonuçlarına Dünya siyasi tarihinden de çeşitli örnekler verilebilir;

  • 1954,[2] 1961,[3] 1969,[4] 1990,[5] ve 1998[6] yıllarında gerçekleştirilen her seçimde, Avustralya'da seçimi kazanan parti muhalefet partisinden daha az oy alarak iktidara gelmiştir.
  • Kanada’da yapılan 1993 seçimlerinde İlerici Muhafazakârlar yaklaşık 2 milyon oy karşılığında sadece 2 sandalye kazanırken, Liberal Parti aldığı her 32 bin oy için ancak bir sandalye kazanabilmiştir.[7]
  • 1974 yılında yapılan Avustralya Kuzey Bölgesi seçimlerinde Liberal Parti 13.690 oyla 17 sandalye kazanırken, İşçi Partisi 8.508 oyla hiç sandalye kazanamamıştır..[8]
  • 2004 yılı Kanada Federal Seçimlerinde 500 bin oy ile Liberal Parti 22 sandalye kazanırken, aynı yıl Yeşiller Partisi ülke çapında aynı sayıda oy aldığı halde parlamentoya girememiştir.[9][10]
  • 1984 yılında Kanada’da İlerici Muhafazakâr parti oyların %50’sı ile sandalyelerin %75’ini kazanmıştır.[11]
  • 2016 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde ülke genelinde 65,8 milyon oy alan Demokrat Parti adayı Hillary Clinton, 63 milyon oy alan rakibi Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump'tan daha az delege çıkararak seçimleri kaybetmiştir.[12][13]

Uygulandığı Ülkeler

Günümüzde dar bölge sistemi, çeşitli olumsuz yönleri ve çoğulcu temsil sistemine kıyasla belirtilen dezavantajlarından ötürü çok az ülkede uygulanmaktadır. ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Hindistan gibi ülkeler parlamento seçimlerinde dar bölge sistemini kullanmaktadır. Ayrıca eski Britanya İmparatorluğu'nda da bu sistem kullanılmıştır.[14] 1993 yılında Yeni Zelanda dar bölge sistemini terk ederek çoğulcu temsil sistemine geçiş yapmıştır.[1] Bu sistemin uygulanmakta olduğu ABD, Avustralya ve Kanada'da pek çok siyasi ve sosyal aktivist tarafından çoğulcu sisteme geçilmesine yönelik çaba sarf edilmektedir.[15][16][17]

Ayrıca bakınız

Kaynakça