Feminist sanat eleştirisi

Feminist sanat eleştirisi, daha geniş boyuttaki feminist hareket içinden, hem sanatta hem de kadınlar tarafından üretilen sanatta kadınların görsel temsillerinin eleştirel bir incelemesi olarak ortaya çıkmıştır.[1] Feminist sanat eleştirisi, sanat eleştirisinin önemli bir alanı olmaya devam etmektedir.

Ortaya Çıkış

Linda Nochlin'in 1971'de çığır açan, "Neden Büyük Kadın Sanatçı Yoktur?" makalesinde, sanat dünyasında ağırlıklı olarak beyaz, erkek, Batılı olan kişilerin sahip olduğu yerleşik ayrıcalığı analiz ederek kadınların "yabancı" statüsünün onlara yalnızca kadınların sanattaki konumunu eleştirmek için değil, aynı zamanda disiplinin cinsiyet ve yetenek hakkındaki temel varsayımlarını incelemek için benzersiz bir bakış açısı sağladığını savundu.[2] Nochlin'in makalesi, hem resmi hem de sosyal eğitimin sanatsal gelişimi erkeklerle sınırladığı, kadınların (nadir istisnalar dışında) yeteneklerini geliştirmelerini ve sanat dünyasına girmelerini engellediği argümanını savunur.[2] 1970'lerde feminist sanat eleştirisi, sanat tarihinin, sanat müzelerinin ve galerilerin kurumsallaşmış cinsiyetçiliğine yönelik bu eleştiriyi ve aynı zamanda hangi sanat türlerinin müzeye layık görüldüğünü sorgulamayı sürdürdü.[3] Bu konum sanatçı Judy Chicago tarafından dile getirilmiştir: "...erkek deneyiminin öneminin iletilme yollarından birinin müzelerimizde sergilenen ve korunan sanat objeleri olduğunu anlamak çok önemlidir. Sanat kurumlarımızda erkekler "var olmayı" deneyimlerken, kadınlar kendi algılarını yansıtması gerekmeyen görüntüler dışında, öncelikle yokluğu deneyimler."[4]

Müze organizasyonları

Nochlins'in kadınların sanat dünyasındaki konumuna ilişkin iddialarına benzer şekilde, sanat tarihçisi Carol Duncan 1989 tarihli “The MoMA Hot Mamas” makalesinde MoMA gibi kurumların erkekleştirildiği görüşünü savunur. MoMA'nın koleksiyonunda, eserleri dahil edilen kadın sanatçıların oranına kıyasla, sergide eseri bulunan erkek sanatçılar tarafından orantısız miktarda cinselleştirilmiş kadın bedenleri sunulmaktadır.[5] Guerilla Girls feminist eleştiri grubunun derlediği verilere göre, "New York Metropolitan Sanat Müzesi'nin Modern Sanatlar bölümündeki sanatçıların %3'ünden azı kadın olmasına rağmen, nülerin %83'ü kadın temalıdır", "Oysa görsel sanatçıların %51'i kadındır.”[6] Duncan, kadın sanatçılarla ilgili olarak şunları iddia ediyor:

MoMA ve diğer müzelerde, kadın sayısı, erkekliğin etkili bir şekilde seyreltilebileceği noktanın çok altında tutuluyor. Kadın varlığı yalnızca imgelem biçiminde gereklidir. Tabii ki, erkekler de zaman zaman temsil edilir. Öncelikle cinsel olarak erişilebilir bedenler olarak görülen kadınların aksine erkekler, dünyalarını yaratıcı bir şekilde şekillendiren ve anlamlarını düşünen, fiziksel ve zihinsel olarak aktif varlıklar olarak tasvir edilir.[5]

Bu makale, nihayetinde kurumların ataerkil ve ırkçı ideolojilerde nasıl suç ortağı olduklarını göstermek için örnek olarak bir kuruma odaklanmıştır.

Kaynakça