Sovyet savaş suçları

Sovyetler Birliği'nin gerçekleştirdiği katliamlar

Sovyet savaş suçları, 1919 ve 1991 arasında Kızıl Ordu (daha sonraki adıyla Sovyet Kara Kuvvetleri) ve NKVD tarafından işlenen savaş suçlarını ifade eder. Bazı durumlarda, bu suçlar, Sovyet lideri Josef Stalin'in emriyle işlendi. Diğer durumlarda ise, savaş esirlerine ve sivillere karşı partizan savaşı veya diğer ülkelerin SSCB ile silahlı çatışmaları sırasında Sovyet birlikleri tarafından herhangi bir emir alınmadan işlendi.[1]

Sovyet savaş suçları
Katyn'de katledilen insanlara ait 1943'te açılan toplu mezarlık, Uluslararası Kızılhaç Komitesi delegasyonu tarafından fotoğraflanmıştır.
BölgeBaltık ülkeleri • Estonya • Letonya • Litvanya • Polonya • Finlandiya  • Macaristan • Kırım • Ukrayna • Afganistan • Çin • Japonya  • Çekoslovakya  • Kafkasya  • Kalmukya  • Belarus  • Besarabya  • Almanya  • Yugoslavya  • Mançukuo  • Orta Asya
Tarih1919-1991

Bu olayların önemli bir bölümü Kuzey, Orta ve Doğu Avrupa'da, II. Dünya Savaşı öncesinde, sırasında ve sonrasında yerinde infazlar, Katyn Katliamı'nda olduğu gibi savaş tutsaklarının toplu cinayeti ve Kızıl Ordu tarafından işgal edilen topraklarda toplu tecavüzler olarak meydana geldi.

Müttefik Devletler, savaş sırasında Nazi Almanyası tarafından işlenen savaş suçlarını incelemek ve yargılamak için savaş sonrasında yargı süreçlerinde Sovyetler Birliği yetkililerinin de aktif rol aldığı Nürnberg Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi'ni kurduklarında Müttefik Devletlerin savaş suçlarına karşı hiçbir suçlama yapılmadı ve hiçbir müttefik askeri cezalandırılmadı.[2]

Günümüzde Rusya hükûmeti konu hakkında inkârcılığa başvurur.[3] Rus medyası savaş suçlarından bir "Batı miti" olarak bahseder[4] ve Rus tarih dersi kitaplarında olaylar ya Sovyetleri olumlu bir şekilde tasvir edecek şekilde değiştirilir ya da tamamen görmezden gelinir.[5] Haziran 2017'deki bir röportajda Rusya devlet başkanı Vladimir Putin "Stalinizm'in vahşetlerini" kabul etti, ama aynı zamanda "Rusya'nın düşmanları" tarafından "Stalin'in şeytanlaştırılmasını" da eleştirdi.

Sovyetler Birliği ve Cenevre Protokolü

Sovyetler Birliği, 1907 yılında imza altına alınan I. Lahey Sözleşmesi ve devamı niteliğindeki 1925 yılında imzalanan Cenevre Protokolünü çekinceler belirterek tanımıştı.[6] Protokol hükümlerini çiğneyecek şekilde fiilen Sovyetler Birliği'ne karşı gelişen olası bir düşman devlet saldırısı durumunda protokol esaslarının bağlayıcı olmayacağı belirtilir. II. Dünya Savaşı Doğu Cephesi'nde nazizm ideolojisinin Rus halkını Untermensch[7] olarak gören bakış açısı Sovyetler Birliği'nin Cenevre Protokolünü çekincesiz kabul etmemesi durumuyla birleşince savaşın ilk dönemlerinde çok sayıda Sovyet askeri canlı esir alınmasına rağmen öldürülecektir. Savaşın diğer cephelerinde karşılaşılmayan bu durum karşısında Sovyet ordusu da Almanya ve müttefiklerine karşı aynı tutumu sergileyecektir.

Rus İç Savaşı döneminde Kızıl Ordu

Ekim Devrimini izleyen dönemde Bolşevik iktidarına karşı oluşan muhalefet silahlı mücadeleye girişince patlak veren Rus İç Savaşı süresince dahil olan tüm taraflar kuralsızca savaşmış ve sivil halk dahil olmak üzere düşman kuvvetlere karşı uzlaşmasız bir tutum sergilemiştir. Bu dönemde gözlemlenen İtilaf Devletlerinin Beyaz Ordu lehine askeri müdahaleleri olan Kutup Ayısı Seferi ve Sibirya Müdahalesi sırasında sorgusuz infaz, toplu katliam gibi suçlar işlenmiştir. Özellikle Bolşevik karşıtı Çekoslovak Lejyonu, Japon silahlı kuvvetleri ve onların himayesindeki Ataman Grigori Semyonov tarafından bu tür katliamlar tekrarlanmıştır. İç Savaşın ilerlemesiyle beraber üstünlüğü geçiren Kızıl Ordu ise Beyaz Ordu birliklerinin yenilgiye uğratılmasından sonra ortaya çıkan ayaklanmalarda[8] hiç taviz vermeyerek isyanları kuvvetle bastırmaya yolunu seçmiştir.[9]

Kızıl Terör

Ekim Devrimi ile iktidarı alan Bolşeviklerin, sürmekte olan I. Dünya Savaşı sırasında Rusya İmparatorluğu'nun düşmanı olan Alman İmparatorluğu ile Barış Kararnamesi gereğince imzaladığı Brest Litovsk Antlaşması Bolşevikleri destekleyen Sol SR'lar silahlı ayaklanma kararı alacaktır. Bu kapsamda gerçekleştirilen suikastlerde önce Alman Elçisi Wilhelm von Mirbach, Sankt-Peterburg Çeka lideri Moisei Uritski öldürülecek, Lenin ise ağır yaralanacaktır. Bundan sonra Eylül-Ekim 1918 döneminde Çeka tarafından Bolşevik rejim karşıtlarına yönelik şiddetli önlemler alınacaktır. Suçluların cezalandırmasında Gulag sisteminin kullanılmasına da bu sırada başlanacaktır. Bu dönemde ilan edilmiş bir savaş durumu olmadığından ötürü işlenen veya işlendiği iddia edilen suçlar savaş suçu kapsamında değerlendirilmemektedir.

II. Dünya Savaşı

Bu dönem 1939-1941 ve 1941-1945 yılları arası olarak ikiye ayrılarak incelenebilir.

1939-1941

1933 yılında Weimar Cumhuriyeti'nde iktidara gelen Adolf Hitler önderliğindeki Nazi Partisi, Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nın sonunda yenik çıkmasının üzerine dikte ettirilen 1919 Versailles Barış Antlaşması hükümlerini reddetmeye başlamıştır. Almanya silahlanmaya yeniden başlamasının yanı sıra Ruhr bölgesini yeniden topraklarına katması ve Avusturya'nın ilhakı ile kıtada yayılmaya başlar. 1938 yılında Çekoslovakya'nın Südet bölgesini talep etmesi üzerine Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa'ya çağrıda bulunarak Nazi Almanyası'na karşı ittifak yapılmasını önermiş ve reddedilmiştir. Bunun ardından 29 Eylül 1938 imzalanan Münih Antlaşması ile Çekoslovakya İngiltere ve Fransa tarafından Almanya'ya hediye edilir. Kendisine doğru yaklaşan tehlikeyi gören Sovyet liderliği Ağustos 1939'da Almanya'nın girişimiyle başlatılan görüşmelerle Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalanır. Bu antlaşmadan sonra Almanya Batı Cephesinde rahat hareket etmek fırsatı yakalarken Sovyetler Birliği de Baltık ülkelerini ve Polonya'yı işgal edecek ve Finlandiya'ya saldıracaktır.

Baltık devletleri

Rusya İmparatorluğu'nun birer parçası olan Estonya, Litvanya ve Letonya'da çarlık rejiminin devrilmesine neden olan 1917 Şubat Devriminden sonra bağımsızlık hareketleri ve Bolşevik akım birlikte güçlenir. Ancak bölgede bulunan Alman İmparatorluğu'nun da desteğiyle bu ülkelerdeki bağımsızlık yanlısı hareketler Estonyalı, Litvanyalı ve Letonyalı Bolşevikleri kanlı iç savaş süreçlerinin ardından yener. Bağımsızlıklarını ilan eden bu ülkeler Rus İç Savaşından galip çıkan Sovyetler Birliği ile normal uluslararası ilişkilere girseler de bağımsızlık sürecinde Bolşevik sempatizanların maruz kaldığı baskılar II. Dünya Savaşı döneminde Sovyet diplomasisi tarafından kullanılacaktır.

Polonya

1917 Şubat Devrimi öncesinde Rusya İmparatorluğu'nun bir parçası konumunda olan Polonya'da, çarlık rejiminin yıkılmasıyla beraber Baltık devletlerinde olduğu gibi bağımsızlık hareketleri güç kazandı. Sürmekte olan I. Dünya Savaşında bölgede bulunan Alman İmparatorluğu Ordusu da Polonya'ya dair planlar yapmaktaydı. Ancak I. Dünya Savaşında Almanlar yenilince bölgeden çekilecektir. Rus İç Savaşı'nı kazanan Bolşevikler ise hem Bolşevik karşıtı Józef Piłsudski rejimini devirmek hem de Ekim Devrimini Polonya üzerinden Almanya'ya yaymak amacıyla Polonya'ya saldıracaktır. Sovyet-Polonya Savaşı'nı Polonya kazanacak ve Bolşevikler kendi ülkelerinde sosyalizmi kurmak için tek ülkede sosyalizm açılımını benimseyeceklerdir.

1930'lu yıllarda Avrupa'da yükselen faşizm akımlarına karşı bölgesel bir ittifak öneren Sovyetler Birliği'nin öneriler sürekli olarak Polonya tarafından yanıtsız bırakılacaktır. Sovyetler Birliği Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktının imzalanmasından sonra 1 Eylül 1939 günü başlayan Alman saldırılarına maruz kalan Polonya'yı doğu sınırından 17 Eylül 1939 tarihinden itibaren işgal eder. Bu dönemde işbirliği sergileyen Alman (Einsatzgruppen) ve Sovyet (NKVD) birlikleri arasındaki benzerliğe Polonyalı tarihçi Tomasz Strzembosz dikkat çekmiştir[10] Sovyet işgali altında kalınan dönemde çok sayıda Polonyalı asker esir edilecektir. Katyn Katliamı sırasında öldürülen Polonyalı asker ve subaylar bu dönemde esir edilmiştir.

1941-45

Bu dönem II. Dünya Savaşı'ndaki Doğu Cephesi olarak tanımlanan bölgedeki Kızıl Ordu'ya mal edilen savaş suçu iddialarını kapsar.

Estonya

Kuressaare, Estonya, 1941'de Sovyet yetkilileri tarafından öldürülen insanlar.

Molotof-Ribbentrop paktı uyarınca Estonya, 6 Ağustos 1940'ta Sovyetler Birliği tarafından ilhak edildi ve Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak yeniden adlandırıldı.[11] Estonya daimi ordusu dağıldı, subayları idam edildi veya sınır dışı edildi.[12] 1941'de yaklaşık 34.000 Estonyalı Kızıl Ordu'ya alındı ve bunların %30'undan azı savaştan sağ çıktı. Bu adamların yarısından fazlası askerlik için kullanılmadı. Geri kalanlar, başta savaşın ilk aylarında olmak üzere yaklaşık 12 bin kişinin öldüğü işçi taburlarına gönderildi.[13] Almanya'nın Estonya'yı işgalinin başarılı olacağı ortaya çıktıktan sonra, tahliye edilemeyen siyasi mahkûmlar Nazi hükûmetiyle temas kuramayacakları için NKVD tarafından idam edildi.[14] Estonya'nın 300.000'den fazla vatandaşı, o zamanki nüfusun neredeyse üçte biri, sınır dışı edilmeler, tutuklamalar, infaz ve diğer baskı eylemlerinden etkilendi.[15] Sovyet işgalinin bir sonucu olarak Estonya, en az 200.000 kişiyi veya nüfusunun %20'sini baskı, göç ve savaştan kalıcı olarak kaybetti.[16] Estonya'daki Sovyet siyasi baskıları, 1950'lerin sonlarına kadar tamamen bastırılamayan bir gerilla savaşı veren Alman ordusuna eski askerler, Omakaitse milisleri ve Finlandiya Piyade Alayı 200'deki gönüllülerden oluşan Orman Kardeşler tarafından silahlı bir direnişle karşılandı.[17] Çatışmalar nedeniyle beklenen insan ve maddi kayıplara ek olarak, Sonuna kadar bu çatışma, yüzlerce siyasi mahkûm ve binlerce sivilin hayatını kaybetmesiyle birlikte on binlerce insanın sınır dışı edilmesine yol açtı.

Stalinizm, Estonyalılar arasında Hitler'in yönetiminden beş kat daha fazla kayıpla sonuçlandı.[18]

Toplu sürgünler

14 Haziran 1941'de ve takip eden iki günde, çoğunluğu kent sakinlerinden oluşan 9.254 ila 10.861 kişi, bunlardan 5.000'den fazla kadın ve 16 yaşından küçük 2.500'den fazla çocuk,[19][20][21][22][23][24] 439 Yahudi (Estonya Yahudi nüfusunun %10'undan fazlası)[25] çoğunlukla Kirov Oblastı, Novosibirsk Oblastı veya hapishanelere sürüldü. Sınır dışı edilmeler ağırlıklı olarak demiryolu sığır arabaları vasıtasıyla, önceden duyuru yapılmadan Sibirya ve Kazakistan'a gönderilirken, sınır dışı edilenlere eşyalarını toplamaları için en iyi ihtimalle birkaç gece saati verildi ve genellikle doğuya da gönderilen ailelerinden ayrıldılar. Prosedür Serov Talimatları ile oluşturulmuştur. Leningrad Oblastı'nda ikamet eden Estonyalılar 1935'ten beri sınır dışı edilmeye maruz kalmışlardı.[26]

Letonya

23 Ağustos 1939'da Sovyetler Birliği ve Almanya Molotof-Ribbentrop saldırmazlık anlaşmasını imzaladı. Letonya, Sovyet ilgi alanına dahil edildi. 17 Haziran 1940'ta Letonya Sovyet kuvvetleri tarafından işgal edildi. Karlis Ulmanis hükûmeti kaldırıldı ve 21 Haziran 1940'ta sadece bir parti listelenmiş, Sovyetler Birliği'ne katılmak için karar veren sahte bir parlamentoyu "seçerek" yeni gayrimeşru seçimler yapıldı ve karar seçimden önce Moskova'da hazırlandı. Letonya 5 Ağustos'ta Sovyetler Birliği'nin bir parçası oldu ve 25 Ağustos'ta Letonya'daki tüm insanlar Sovyetler Birliği vatandaşı oldu. Dışişleri Bakanlığı Letonya'nın dünyanın geri kalanından izole edilmesiyle kapatıldı.[27] 14 Haziran 1941'de binlerce insan evlerinden alındı, yük trenlerine yüklendi ve Sibirya'ya götürüldü. Tüm aileler, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar Sibirya'daki çalışma kamplarına gönderildi. Suç, Moskova'daki yüksek makamların emriyle Sovyet işgal rejimi tarafından işlendi. Sınır dışı edilmeden önce, Halklar Komiserliği tutuklama, arama ve mülke el koyma yapan operasyonel gruplar kurdu. Letonya'da kırsal alanlar da dahil olmak üzere tüm bölgelerde tutuklamalar gerçekleşti.[27]

Finlandiya

1942'de Seitajärvi'de Sovyet partizanlar tarafından öldürülen Finlandiyalı çocuklar.

1941 ve 1944 yılları arasında Sovyet partizan birlikleri Finlandiya topraklarının derinliklerine baskınlar düzenleyerek köylere ve diğer sivil hedeflere saldırdı. Kasım 2006'da Sovyet zulümlerini gösteren fotoğraflar Finlandiya makamları tarafından gizliliği kaldırıldı. Bunlar arasında öldürülen kadın ve çocukların görüntüleri de yer alıyor.[28][29][30] Partizanlar genellikle küçük bir sorgulamadan sonra askeri ve sivil mahkûmlarını infaz ettiler.[31]

Beşi kadın olmak üzere yaklaşık 3.500 Fin savaş esiri Kızıl Ordu tarafından yakalandı. Ölüm oranlarının yaklaşık yüzde 40 olduğu tahmin ediliyor. En sık ölüm nedenleri açlık, soğuk ve baskıcı ulaşımdı.[32]

Polonya

Polonya'daki Alman işgali sona erdiğinde Batı yanlısı, Londra'daki sürgündeki Polonya hükûmetine bağlı ve Bolşevik karşıtı Armia Krajowa yaklaşan Kızıl Ordu'ya karşı ülkede iktidarı almaya çalışır. Bu dönemde Armia Krajowa üyelerine karşı savaş suçu iddiaları bulunmaktadır. Ayrıca Polonyalı direnişçi Witold Pilecki'nin 1948 yılında idam edilmesinin savaş suçu olduğu iddia edilse de savaş döneminde gerçekleşmeyen ve mahkeme süreci sonucunda idam cezasına çarptırılmıştır, dolayısıyla savaş suçu kapsamında değerlendirilmemektedir. Koniuchy Katliamı'nda Yahudi ve Sovyet partizanlar tarafından 38'den fazla sivil katledilmiştir. Przyszowice Katliamı'nda ise sayı 69'a kadar çıkmaktadır.

Sovyetler Birliği

1941 yılıyla beraber saldırıya maruz kalan Sovyet toprakları Stalingrad Muharebesi ile beraber yeniden fethedilmeye başlar. 1942 yılı yaz aylarında Almanların başlattığı Mavi Durum adlı saldırılar sırasında düşmanla işbirliği yaptığı iddia edilen bazı Kafkas halkları geleneksel topraklarını terk etmeye zorlanarak zorunlu olarak yer değişikliğine mecbur bırakılmıştır.[33] Zorunlu yer değiştirmeler Sovyet topraklarına ilk saldırıların başlamasıyla birlikte 1941 yılında Volga Almanlarının zorunlu terk değişikliğiyle başlamıştır.[34]


Almanya

Savaşın son dönemlerinin Almanya topraklarında savaşıldığı dönemlerde Kızıl Ordu birliklerinin savaş suçları işlediğine dair iddialar vardır. Bu suçlamalar arasında aşağıda sıralanmıştır:

  • Askeri olmayan hedeflerin tahrip edilmesi
  • Savaş esirlerine ve sivillere saldırmak, tecavüz etmek ve şiddet uygulamak[35][36][37][38][39][40][41]
  • Sivillere yönelik saldırılar
Binlerce kilometre yol katetmiş, kan ve ateşin içinden ilerleyen bir askerin bir kadınla biraz eğlenmesinde ne var?

— Yugoslav komünist Milovan Đilas'ın şikayetleri üzerine Stalin'in yorumu[42][43][44][45][46]

İlya Ehrenburg

Kızıl Ordu askerlerinin başta tecavüz olmak üzere çeşitli savaş suçlarını işlemelerinde Sovyet vatandaşlarını Almanlardan intikam almaya teşvik eden Yahudi kökenli İlya Ehrenburg'un çağırısının etkisinin olduğuna dair görüşler vardır.[47][48][49][50]

Macaristan ve Avusturya

Bu ülkelerde de Sovyet Ordusunun sivillere karşı saldırıda bulunduğu, tecavüz ettiği ve şiddet uyguladığı yönünde iddialar bulunmaktadır.[51][52][53]

Mançurya

Sovyetler Birliği'nin Japonya İmparatorluğuna savaş ilan ettiği 8 Ağustos 1945 tarihinden savaşın resmen sona erdiği 2 Eylül 1945 tarihine kadar Mançurya, Mançukuo ve Kore Yarımadasındaki Japon sivillere karşı işlediği iddia edilen suçları kapsar.[54]

Romanya

Soğuk Savaş dönemi

Macaristan

Çekoslovakya

Afganistan

Azerbaycan

Kaynakça

Dış bağlantılar