Usame bin Ladin'in ölümü

El-Kaide liderinin 2 Mayıs 2011'de öldürülmesi

Pakistan'ın Abbottabad şehrindeki bir komplekste kaldığı tespit edilen el-Kaide lideri Usame bin Ladin'in ölümü, 2 Mayıs 2011 günü yerel saatle 1.00'den sonra, Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından gizli olarak yürütülen ve Amerika Birleşik Devletleri Deniz Özel Harp Geliştirme Grubuna (DEVGRU) bağlı SEAL özel güçleri ile 160. Özel Harekât Havacılık Alayı (Hava İndirme) birimleri tarafından düzenlenen Neptün Mızrağı kod adını taşıyan harekât kapsamında gerçekleşti. Afganistan'dan kalkan iki hayalet helikopterin taşıdığı 23 harekâtçının gerçekleştirdiği baskında Usame bin Ladin'in oğlu Halid bin Ladin, bin Ladin'in kuryesi Ebu Ahmed el-Kuveyti, el-Kuveyti'nin erkek kardeşi Ebrar ve Ebrar'ın karısı Büşra da öldürüldü. Görevlerini tamamladıktan sonra helikopterlerle bölgeyi terk eden harekâtçıların, yanlarına aldıkları bin Ladin'in cesedini 24 saat içerisinde Umman Denizi'ne bıraktıkları açıklandı.

Usame bin Ladin'in ölümü
Usame bin Ladin'in öldürüldüğü kompleks (Mayıs 2011)
Harita
Tarih2 Mayıs 2011 (2011-05-02)
KonumUsame bin Ladin'in kompleksi, Bilal Town, Abbottabad, Pakistan
KatılanlarMerkezî İstihbarat Teşkilatı
Navy SEALs
160. Özel Harekât Havacılık Alayı (Hava İndirme)
SonuçUsame bin Ladin öldürüldü ve cesedi Umman Denizi'ne bırakıldı
Can kaybıUsame bin Ladin
Halid bin Ladin
Ebu Ahmed el-Kuveyti
Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin kardeşi Ebrar
Ebrar'ın karısı Büşra

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama yerel saatle 23.35'te başlayan ulusa sesleniş konuşmasında bin Ladin'in öldürüldüğünü açıkladı. Bu haber sonrasında dünyanın farklı noktalarında kutlamalar gerçekleştirilirken birçok ülkeden harekâtın memnuniyetle karşılandığına dair açıklamalar geldi. Bazı İslamcı örgütler bu olayın intikamının alınacağına dair açıklamalar yaptı. 6 Mayıs'ta kendisine yakın web sitelerinde yayımlanan bir bildiriyle el-Kaide, bin Ladin'in öldürüldüğünü doğruladı. Resmî makamlarca, harekâtta öldürülen kişinin bin Ladin olduğuna dair fotoğraf ve DNA testi gibi çeşitli kanıtlar olduğu açıklanmasına rağmen bunlar yayımlanmadı. Öte yandan bin Ladin'in canlı olarak ele geçirilip sonradan öldürüldüğü, harekâtın Pakistan'ın bilgisi dahilinde ve iş birliğiyle gerçekleştirildiği, resmî makamlarca yapılan harekât anlatımının yanlış olduğu gibi farklı iddialar öne sürüldü.

Bin Ladin'e ulaşılması

Arka plan

Usame bin Ladin (1997)

11 Eylül saldırıları sonrasında yürütülen soruşturmalar neticesinde saldırıları gerçekleştiren kişilerin, Usame bin Ladin'in liderliğindeki el-Kaide ile bağlantılı olduğu belirlendi.[1][2][3] Amerika Birleşik Devletleri tarafından, Afganistan'daki el-Kaide destekli Taliban rejimini sonlandırmak amacıyla Terörizmle Savaş adı altında bir kampanya başlatıldı. 7 Ekim 2001'de, Afganistan'daki Taliban ve el-Kaide hedeflerinin Amerikan ve Britanya kuvvetleri tarafından hava bombardımanına tutulmasıyla Afganistan Savaşı patlak verdi.[4] 11 Eylül saldırıları sonrasında halka açık alanlarda görülmemeye başlayan bin Ladin ile son olarak Aralık 2001'deki Tora Bora Muharebesi'nde karşılaşılmış; kendisinin bu muharebeden canlı olarak kurtulması sonrasındaki süreçte çeşitli haber kuruluşlarınca sağlık durumu ve konumu hakkında bilgiler yayımlanmıştı.[5]

Bin Ladin'in yerinin nasıl tespit edildiğine yönelik farklı açıklamalar, görüşler ve iddialar mevcuttur. Beyaz Saray ve 2013-2017 yılları arasındaki Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı John Brennan, 2002'de başlayan soruşturmalar sonrasında 2010 yılında Usame bin Ladin'in kuryesinin tespit edildiğini ve ardından bin Ladin'e ulaşıldığını belirtmişlerdir. Buna karşın ulusal güvenlik ve istihbarat analisti Raelynn Hillhouse Ağustos 2011'deki yazısında, Seymour Hersh ise Mayıs 2015'teki yazısında, eski bir üst düzey Pakistanlı istihbarat yetkilisinin Amerikalı istihbarat birimlerine, bin Ladin için vadedilen para ödülü karşılığında kendisinin yerini söylediğini yazmıştı.

Kuryesinin tespiti

Mayıs 2011'de CIA Başkanı Leon Panetta, Ebu Ahmed el-Kuveyti ismine dair ilk verinin başka bir ülkede tutulan bir tutuklunun sorgulanması sonucunda elde edildiğini açıkladı. Açıklamaya göre tutuklu, el-Kuveyti'yi, el-Kaide'nin önemli bir üyesi olarak tanımlamıştı.[6] Nisan 2011'de WikiLeaks tarafından sızdırılan ve 11 Eylül saldırılarını gerçekleştirecek uçakları kaçıracak yirminci kişi olduğu iddiasıyla Guantanamo Kampı'nda tutulan Muhammed el-Kahtani hakkında hazırlanan bir raporda, Kasım 2002 ile Ocak 2003 arasında sorgulanan el-Kahtani'nin bu saldırılar için Ebu Ahmed el-Kuveyti'den bilgisayar eğitimi aldığı belirtilmekteydi.[7] Temmuz 2001'de, Ebu Şems'in Karaçi'deki evindeyken Halid Şeyh Muhammed'in el-Kuveyti'yi, kendisine bilgisayar eğitimi vermesi için görevlendirdiğini söyleyen el-Kahtani; el-Kuveyti'nin, örgütün üst düzey isimlerinden Halid Şeyh Muhammed'in koruması altında olduğunu, el-Kaide'nin Kandehar'daki Halid Şeyh Muhammed tarafından yönetilen medya merkezinde çalıştığını ve kuryelik yaptığını söylemişti.[7] Yayımlanan belgeyi hazırlayanlar tarafından el-Kuveyti'nin son olarak Aralık 2001'deki Tora Bora Muharebesi'nde görüldüğü ve tutuklular tarafından Usame bin Ladin'in kaybolması öncesinde kendisine eşlik eden kişilerden birisinin el-Kuveyti olabileceği notu düşülmüştü.[7] Aynı dönem yine WikiLeaks'te yayımlanan 16 Ocak 2008 tarihli bir belgede, Guantanamo Kampı'nda tutulan ve el-Kahtani ile yakın dönemlerde sorgulanan Muhammed Veled Salahi'nin ifadesine göre, Aralık 2001'deki Tora Bora Muharebesi'nde yaralanan el-Kuveyti bölgeden kaçmayı başarmış ancak bir süre sonra aldığı yara sebebiyle başka bir tutuklunun kollarında ölmüştü.[8][9] Bu belgede el-Kuveyti, el-Kaide'nin orta düzey yöneticisi olarak tanımlanırken, örgütün üst düzey yöneticileri ve ailelerinin kalacağı güvenli ev ayarlama işlerini halletmekteydi.[9]

Panetta'nın Mayıs 2011'deki açıklamasına göre, Halid Şeyh Muhammed'in Mart 2003'te yakalanmasından birkaç ay sonra kendisine el-Kuveyti ile ilgili sorular soruldu. Kurye hakkındaki sorulara Panetta'nın ifadesiyle "yanıltıcı" cevaplar veren Halid Şeyh Muhammed, önemli biri olmadığını belirttiği el-Kuveyti'nin Peşaver'e yerleştiğini, evlendiğini ve el-Kaide'deki görevinden ayrıldığını söylemişti.[6] Panetta, bu söylenenlerin doğru olmadığını ve kendilerinin de bunu bildiğini sözlerine ekledi.[6] Mayıs 2005'te yakalanan ve Guantanamo Kampı'nda tutulan el-Kaide'nin üst düzey yöneticilerinden Ebu Ferec el-Libi'nin WikiLeaks tarafından sızdırılan sorgulanmasına göre el-Libi, bin Ladin'in kuryesinden bir mektup aldığını belirtmiş ve kuryenin adını Mevlevi Abdül Halik Can olarak vermişti.[10] Ocak 2004'te yakalanan el-Kaide'nin üst düzey yöneticilerinden Hasan Gül sorgusunda, el-Kuveyti'nin, bin Ladin, Halid Şeyh Muhammed ve Ebu Ferec el-Libi ile yakın ilişkiler içerisinde bulunan güvenilir bir kurye olduğunu ve bir süredir kendisini görmediğini belirtmişti.[11] Analizciler, el-Kuveyti'nin bir süredir ortada görülmemesinin nedeninin bin Ladin ile birlikte olabilme ihtimali olduğu kanısına vardı.[11]

2007'de kuryenin gerçek isminin İbrahim Said Ahmed olduğu tespit edildi ve Kuveyt'te yaşayan ailesinin telefon ve e-posta görüşmeleri takip edilerek Pakistan'ın kuzeyinde olduğu belirlendi.[8][12] Bir yıl kadar kullanmadığı SIM kartını Temmuz 2010'da kullanarak bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Farklı kaynaklara göre Peşaver'de[12][13] veya Abbottabad'da[14] gerçekleştirildiği belirtilen telefon görüşmesiyle birlikte kendisinin Abbottabad'da, çevresi yüksek duvarlarla çevrili bir komplekste kaldığı tespit edildi.[15]

Pakistanlı istihbarat yetkilisinin yardımı iddiası

Ulusal güvenlik ve istihbarat analisti Raelynn Hillhouse, çeşitli istihbarat yetkililerinden aldığı bilgilerle 7 Ağustos 2011'de bir yazı yazarak, bin Ladin'in yerinin kurye üzerinden tespit edildiğine dair anlatımların yalan olduğunu ve eski bir üst düzey Pakistanlı istihbarat yetkilisinin CIA'e başvurarak bin Ladin'in konumunu bildiren kişiye vadedilen $25 milyon ödül karşılığında yerini söylediğini öne sürdü.[16] Hillhouse, Bin Ladin'in Servislerarası İstihbarat (ISI) tarafından yakalanarak Abbottabad'da ev hapsinde tutulduğunu ve durumdan haberdar olan Suudi Arabistan hükûmetinin de Pakistan'a maddi destekte bulunduğunu belirtti.[16] Yazıda ayrıca Pakistan tarafının harekâttan haberdar olduğu, bin Ladin'in insansız hava aracı saldırıları sonucunda öldüğünün söyleneceği ancak helikopterin düşmesi sonucunda bahsedilen hikâyenin uydurulduğu yazılmıştı.[16] Hillhouse'un bu iddialarına ISI ve hükûmet yetkililerinden yalanlama geldi.[17]

10 Mayıs 2015'te yayımlanan makalesinde Seymour Hersh; Hillhouse ile benzer biçimde, üst düzey bir Amerikalı istihbarat yetkilisinin söylediklerini kaynak göstererek kurye üzerinden bin Ladin'in yerinin tespit edildiğine dair anlatımların yalan olduğunu ve eski bir üst düzey Pakistanlı istihbarat yetkilisinin Ağustos 2010'da, İslamabad'daki Amerika Birleşik Devletleri konsolosluğundaki CIA istasyon şefliğine gelerek bin Ladin'in konumunu bildiren kişiye vadedilen $25 milyon ödül karşılığında kendisinin yerini söylediğini öne sürdü.[18] Yazısında bin Ladin'in eşleri ve çocuklarıyla birlikte 2001 ile 2006 yılları arasında Hindukuş Dağları'nda saklandığı, 2006'da ISI tarafından yerel kabilelere verilen para karşılığında yerinin tespit edilerek yakalandığı, ISI tarafından Abbottabad'daki komplekste tutulduğu ve durumdan haberdar olan Suudi Arabistan hükûmetinin maddi destekte bulunduğu belirtilmekteydi.[18] Yazıya göre Pakistan askerî kuvvetleri ve istihbarat birimleri, Amerikan kuvvetlerinin gerçekleştirdiği harekâttan haberdardı ve herhangi bir müdahalede bulunulmayacaktı.[18] NBC News'te yayımlanan haberde, üst düzey üç Amerikalı istihbarat yetkilisinin Pakistan'ın baskından haberdar olduğu yönündeki sözlerine yer verildi.[19] Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı sözcüsü Steve Warren, Hersh'in iddiaları için "fabrikasyon" tanımlamasında bulunurken "çok fazla yanlış" içerdiğini söyleyerek "tek taraflı bir harekât" gerçekleştirildiğini açıkladı.[19] Ulusal Güvenlik Konseyi ve Savunma Bakanlığı, harekâtta Pakistan'ın hiçbir rolü olmadığı yönünde bir açıklamada bulundu.[19] Beyaz Saray'dan ise Hersh'in anlatımlarının "mesnetsiz" olduğuna dair bir açıklama geldi.[20][21]

Mayıs 2015'te Bild am Sonntag, Almanya Federal Haber Alma Servisi (BND)'nin bin Ladin'in Pakistan'da, Pakistan istihbarat servislerinin bilgisi dahilinde yaşadığını bildiğine yönelik bir haber yayımladı.[22] Habere göre BND'nin bin Ladin'in Pakistan'da olduğuna dair bilgilendirmesi sonrasında CIA, kurye aracılığıyla bin Ladin'in yerini tespit etmişti.[22]

Abbottabad'daki kompleks

Usame bin Ladin'in Abbottabad'daki kompleksinden bir görünüm (Mayıs 2011)

CIA, uydu görüntüleri ve istihbarat raporlarını kullanarak Abbottabad'daki komplekste yaşayan kişilerin kimliğini belirlemeye çalıştı. Yapıların Eylül 2010'da önemli birini saklamak için inşa edildiği kanısına varılırken, bu önemli kişinin bin Ladin olabileceği belirlendi.[15][23] CIA yetkililerinin tahminine göre bin Ladin burada en genç karısı ve ailesiyle birlikte yaşamaktaydı.[23]

Harekât sonrasında Associated Press tarafından yayımlanan resmî belgelere göre kompleksin bulunduğu arazi 2004-2005 yılları arasındaki dört safhada, Muhammed Erşad (Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin tanındığı adlardan biri) adına düzenlenmiş sahte bir kimlik ve adres kullanan kişi tarafından alınmıştı.[24][25] 2005 yılında ise inşaat tamamlanmıştı.[26][27] Harekât sırasında yakalanan bin Ladin'in en genç karısı Emel Ahmed Abdülfettah de Pakistanlı güvenlik güçlerince yapılan sorgusunda 2005'ten beri burada yaşadıklarını belirtmişti.[28] Üç katlı kompleks, toprak bir yolun sonunda ve Abbottabad şehir merkezinin yaklaşık 4 km (2,5 mil) kuzeydoğusunda bulunmaktaydı.[15][29][30] Kompleksin 1,3 km (0,8 mil) kadar kuzeydoğusunda ise Pakistan Harp Akademisi yer almaktaydı.[31] Arazi, 3,7-5,5 m (12-18 ft) arasında değişen yükseklikteki, üstünde dikenli tel çekili beton duvarla çevrilmişti.[15][23] Avluya giriş yapılan güvenlik kapısının ardında ikinci bir güvenlik kapısı ve üçüncü katta, 2,1 m (7 ft) yüksekliğinde duvarla çevrili bir balkon bulunuyordu.[23]

Yapılarda internet ve telefon hattı bulunmuyordu.[32] İçeridekiler, komşu evlerde yaşayanların yaptığı gibi çöplerini toplanması için dışarı bırakmak yerine yakıyordu.[29] Arazi içerisinde tavşanlar, tavuklar, inekler ve bir sebze bahçesi vardı.[33] Harekâtın ardından Pakistan güvenlik güçleri tarafından korumaya alınan yapılar, Şubat 2012'de Pakistan hükûmeti tarafından yıkıldı.[34][35]

İstihbarat toplama

Uydu görüntülerine göre inşasından önce kompleksin bulunduğu bölge (2004) ve inşası sonrasındaki görünümü (2011).

Bin Ladin'in saklanma yeri hakkında elde edilen istihbarat verilerinin büyük bir kısmını CIA yürütürken Ulusal Güvenlik Ajansı, Ulusal Jeouzamsal İstihbarat Ajansı, Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi ve Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı dahil diğer istihbarat ajansları da konuya katkıda bulundu ve ortaklaşa çalışmalar yürüttü.[36] Federal Times'a konuşan ve adı açıklanmayan üst düzey bir Ulusal Jeouzamsal İstihbarat Ajansı yetkilisi, Ulusal Keşif Ofisi'ne ait casus uydular aracılığıyla kompleksin resimlerini çektiklerini belirtti.[36] The Washington Post gazetesinde yayımlanan haberde bir hükûmet görevlisi "Harcanan [istihbarat toplama] çaba o kadar büyük ve maliyetliydi ki CIA, Aralık [2010] ayında Amerika Birleşik Devletleri Kongresine başvurarak onlarca milyon doların bu iş için kullanılması için çeşitli ajansların bütçelerine aktarılması talebinde bulundu." ifadelerini kullanmıştı.[37]

Abbottabad'daki yerin tespiti sonrasında CIA, şehirden bir ev kiraladı ve buraya yerleştirdiği bir grup ajanla aylarca yapıları gözlemledi. Elde edilen sonuç kamuoyuyla paylaşılmasa da CIA ekibi, sahte aşılama programı aracılığıyla, bin Ladin'in diğer aile üyeleri ile karşılaştırmak üzere komplekste yaşayan bazı kişilerden DNA örneği alma girişiminde bulundu.[38][39][40] Ulusal Jeouzamsal İstihbarat Ajansı, Ortak Özel Harekât Komutanlığına pilotlar için bir görev simülasyonu hazırlama konusunda yardımcı oldu; harekât öncesinde, sırasında ve sonrasında Lockheed Martin RQ-170 Sentinel insansız hava aracından elde edilen verileri analiz etti; bilgisayarda evin üç boyutlu modellerini oluşturdu; evdeki ticari faaliyetleri gösteren tablolar hazırladı ve yaşayanların dış görünümlerinin tanımlanmasına katkıda bulundu.[41][42] Ulusal Güvenlik Ajansına bağlı Özel Amaçlı Erişim Operasyonları adlı birim de gizli bir şekilde hedeflenen bilgisayar ve telefon ağlarına casus yazılımlar ile takip etme amaçlı araçlar yükleyerek istihbarat toplama konusunda yardımcı oldu.[43][44]

Amerika Birleşik Devletleri Senatosu İstihbarat Seçilmiş Komitesi Başkanı Dianne Feinstein, yaptığı açıklamada bin Ladin'in öldürülmesine giden yolda elde edilen verilerin hiçbirinin Bush döneminde tutuklulara karşı uygulanan işkence veya sert sorgulama teknikleri sonucunda elde edilmediğini belirtti.[45] Feinstein'in açıklamasına göre CIA, toplanan istihbarat verileri sonucunda elde edilen kanıt ve olguları gözden geçirmek için "kırmızı takım" adlı yöntemi de kullanmıştı.[45] Bir yetkili "Elde edilen verileri gözden geçirmek için kırmızı takım yöntemi ve diğer alternatif analiz yöntemlerini uyguladık. Burada yaşayabilecek kişi profiline bin Ladin'den başka biri uymuyordu." açıklamasını yaptı.[46] Öte yandan düzenlenen operasyon öncesinde bin Ladin'in yapının içinde olduğunu gösteren bir fotoğraf çekilmemiş veya bin Ladin'e ait ses kaydı yapılmamıştı.[37]

Neptün Mızrağı Harekâtı

Neptün Mızrağı Harekâtı
Terörizmle Savaş ve Veziristan Savaşı

Pakistan haritası. Abbottabad; başkent İslamabad'a 34 mil (55 km), Celalabad Havaalanı'na 167 mil (269 km), Bagram Hava Üssü'ne 232 mil (373 km) uzaklıktadır. Bagram ise Umman Denizi'ne yaklaşık 850 mil (1.370 km) uzaklıktadır.
(Mesafeler kuş uçuşu olarak verilmiştir.)
Tarih1-2 Mayıs 2011
Bölge
Sonuç

Amerikan kuvvetleri zaferi

Taraflar
 ABD El-Kaide
Komutanlar ve liderler
Barack Obama
William H. McRaven
Usame bin Ladin  (ölü)
Ebu Ahmed el-Kuveyti  (ölü)
Güçler
79 JSOC ve CIA harekâtçısı
5 helikopter
1 Malinois (askerî köpek)
24 (kadın ve çocuklar dahil kompleksteki kişi sayısı)
Kayıplar
1 helikopter (ölü yok)5 ölü
17 rehine (1'i yaralı)

Usame bin Ladin'in öldürülmesi için düzenlenen harekâtın resmî kod adı Neptün Mızrağı Harekâtı (İngilizceOperation Neptune Spear) idi. Bu isim, Navy SEALs rozetinde yer alan Antik Roma tanrısı Neptün'ün üç uçlu mızrağından esinlenerek verilmişti.[31]

Amaç

Associated Press, iki Amerikalı yetkilinin "Amerika Birleşik Devletleri silahsız bir şekilde teslim olan insanları öldürmediğinden, resmî olarak öldür veya canlı yakala türünde bir görevdi. Ancak başından beri, bu duvarların arkasında saklanan kişinin teslim olmaya niyeti olmadığı açıktı." şeklindeki sözlerine yer verdi.[47] İç Güvenlik Danışmanı John O. Brennan tarafından baskın sonrasında yapılan açıklamada "Bin Ladin'i canlı yakalama fırsatımız olsaydı, herhangi bir tehditte bulunmasaydı, harekâta katılanlar bunu yapabilecek kapasitedeydi ve bunu yapmaya hazırdı." ifadeleri yer aldı.[48] CIA Direktörü Leon Panetta PBS NewsHour'da "Burada verilen yetki bin Ladin'i öldürmekti... Tabii ki angajman kurallarına göre ellerini havaya kaldırsa ve herhangi bir tehlike arz etmese kendisini canlı olarak yakalarlardı. Ancak öldürülmesi için tüm yetki verilmişti." ifadelerini kullandı.[49] İsmi açıklanmayan Amerikalı bir ulusal güvenlik yetkilisi Reuters'a "bu bir öldürme harekâtıydı" dedi ve "teslim olmak için beyaz bir bayrak sallamış olsaydı canlı olarak ele geçirilirdi" diye ekledi. Aynı haberde Obama yönetiminden üst düzey bir yetkilinin de baskına katılan harekâtçıların bin Ladin'in canlı olarak yakalanmasından ziyade öldürüleceğinin farkında olduğu yönündeki sözlerine yer verilmişti.[50] Politico'daki bir haberde, adı açıklanmayan Amerikalı bir yetkili de harekâta katılacak kişilere "öldürme emri" verildiğini söyleyerek "Yetkililer, göreve katılacak kişileri haftalar öncesinden belirledi ve onları bu görev için hazırladı. Kendilerine 'sanırız Usame bin Ladin'i bulduk ve sizin göreviniz onu öldürmek.' dendi." ifadelerini kullandı.[51]

Harekât sonrası Pakistan tarafından olayı soruşturma amacıyla oluşturulan Abbottabad Komisyonu'nun hazırladığı ve 8 Temmuz 2013'te kamuoyuna sızan raporda bin Ladin'i canlı ele geçirmek gibi bir amaç olmadığı, görevin "yakala veya öldür" görevi değil "öldür" görevi olduğu belirtilmekteydi.[52]

Planlama ve son karar

2010 yılı sonlarında Obama'dan Panetta'ya, gerçekleştirilmesi muhtemel bir askerî harekât için seçenekleri belirlemesi yönünde bir talep geldi. Panetta bu bağlamda Ortak Özel Harekât Komutanlığı (JSOC) Komutanı Koramiral William H. McRaven'ı bin Ladin'in saklanma yeri konusunda bilgilendirdi. Ocak 2011'de Amerika Birleşik Devletleri Deniz Özel Harp Geliştirme Grubundan (DEVGRU) Brian adlı bir yüzbaşı CIA ile çalışması için atanırken, teşkilatın Langley'deki merkezinde kurulan çalışma ofisinde altı JSOC subayı ile birlikte baskın planı yapılmaya başlandı.[53]

14 Mart'ta Beyaz Saray Durum Odası'nda, Obama ve ulusal güvenlik danışmanları arasında, nasıl bir girişimde bulunulacağının tespiti için bir toplantı gerçekleştirildi. Sunulan önerilerin çoğu, bir komando baskını veya hava saldırısının farklı versiyonlarıydı. Bazı önerilerde Pakistan kuvvetleriyle ortak bir harekât düzenlenmesi gündeme getirilse de Obama bu öneriyi desteklemedi. Obama'nın üst düzey danışmanlarından biri daha sonraları The New Yorker'a, Obama'nın "Pakistanlıların bu sırrı bir saliseden fazla saklayabileceğine dair ciddi güven eksikliği vardı." dediği yönünde bir demeci de olmuştu. Toplantı sonunda McRaven'a bir baskın planı hazırlaması talimatı verildi.[53]

29 Mart'ta gerçekleştirilen toplantıda McRaven, hazırlanan planı Obama'ya sundu. Sunulan öneri katılımcılar arasında fikir ayrılığı oluşturdu, bazıları baskın fikrini, bazıları hava saldırısını, bazıları ise istihbarat verileri artana kadar beklenmesini savunmaktaydı. Savunma Bakanı Robert Gates ve diğer askerî yetkililer bin Ladin'in komplekste olmama ihtimalini ve bu ihtimali göze alarak bir komando baskını düzenlenmesi riskinin alınması konusundaki çekincelerini dile getirdi. Gates'in yanı sıra Genelkurmay Başkan Yardımcısı General James Cartwright, Northrop Grumman B-2 Spirit hayalet bombalama uçaklarıyla saldırı yapılması fikrini destekledi.[53] Öte yandan CIA, yeraltında bir sığınak olup olmadığını tespit edememişti. Böyle bir sığınağın olması halinde, saldırı için JDAM güdüm sistemiyle donatılan 32 adet 90 kg'lık bombanın germekteydi.[12] Bu kadar mühimmatla, çevredeki bazı yapılar patlamanın etki alanında bulunacak, tahminlere göre evde yaşayanlar dışında bir düzineye yakın sivil hayatını kaybedecek ve bulunan kişinin bin Ladin olduğuna dair yeterli kanıt elde edilemeyecekti.[53] Toplantı sonunda Obama bombalı saldırı planını rafa kaldırırken, McRaven'a baskın için provalar gerçekleştirme talimatı verdi.[53][54]

McRaven, DEVGRU'yu oluşturan dört birimden biri olan Red Squadron'daki bazı harekâtçılardan bir ekip oluşturdu. Afganistan'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne getirilen ekip, kendilerine görevlerinin ne olduğu tam olarak söylenmeden baskın için gerekli eğitimi almaya başladı.[54] Bin Ladin'in saklanma yerinin 1:1 kopyalarının inşa edildiği Kuzey Karolina'daki Harvey Point Defense Testing Activity tesislerinde 10 Nisan'dan itibaren beş gün boyunca, Nevada'da ise 18 Nisan'da baskın provaları gerçekleştirildi.[12][53] Nevada'daki mekân, baskında kullanılacak helikopterlerdeki rakımın yaratacağı etkiyi test etmek amacıyla yaklaşık 1.200 m (4.000 ft) rakıma sahipti.[55] Öte yandan baskında kullanılacak helikopterler sessiz ve radarda görünme ihtimali düşük olarak tasarlanmıştı.[54]

Bin Ladin'in, teslim olması durumunda Afganistan'daki Bagram Hava Üssü'nde tutulması planlanmıştı. Harekâtçıların baskın sırasında Pakistan kuvvetleri tarafından tespit edilmesi durumunda ise Genelkurmay Başkanı Amiral Michael Mullen Pakistan Genelkurmay Başkanı General Eşfak Kayani'yi arayacak ve harekâtçıların serbest bırakılması için görüşmelerde bulunacaktı.[56]

19 Nisan'da gerçekleştirilen Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında Obama, helikopter baskınına geçici onay verdi.[54] Baskında görev alacak personel ile McRaven Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Oceana Deniz Hava Üssü'nden 26 Nisan günü bir Boeing C-17 Globemaster III ile kalktı, Almanya'daki Ramstein Hava Üssü'nde yakıt takviyesi yaptıktan sonra 27 Nisan'da Celalabad'daki Bagram Hava Üssü'ne iniş yaptı.[53] Bagram'da hazırlanan kompleksin birebir kopyasında baskın provaları yapıldı.[57][58]

28 Nisan'da Amiral Mullen son planını Ulusal Güvenlik Konseyi'ne sundu. "Kalabalığın arasından kaçmak" senaryosunun gerçekleşmesi durumunda ise Boeing CH-47 Chinook helikopter ile ek birlikler harekât sahası yakınlarında hazırda bekletilecekti. Başkan Yardımcısı Joe Biden dışındaki tüm katılımcılar baskın konusunda hemfikirdi. Önceleri insansız hava araçlarından yollanan füzelerle gerçekleştirilecek bir saldırı seçeneğini savunan Savunma Bakanı Robert Gates, ertesi gün fikrini değiştirerek helikopter baskını planını destekledi. Talimatı vermeden önce doğrudan McRaven ile görüşmek istediğini belirten Obama, bu görüşmede, Afganistan'a gitmesinin ardından kendilerine olan güvenlerini kaybettirecek bir şey yaşanıp yaşanmadığını sordu. Baskını gerçekleştirecek ekibin hazır olduğunu belirten McRaven, birkaç gece boyunca Abbottabad'da ay ışığı olmayacağını ve baskın için uygun zaman olduğunu söyledi.[53][55]

29 Nisan günü Doğu Yaz Zaman Dilimi ile saat 8.20'de danışmanlarıyla son bir görüşme yapan Obama, görüşme sonrasında ertesi gün gerçekleşecek olan harekâtın emrini verdi.[56] Aynı gün kendisine, havanın bulutlu olması sebebiyle harekâtın bir günlük gecikmeyle gerçekleştirilebileceği de bildirilmişti.[56] 30 Nisan'da McRaven'ı bir kez daha arayan Obama, harekâtçılara başarılar diledi ve hizmetlerinden ötürü teşekkürlerini iletti.[53] Ertesi gün saat 13.22'de Panetta, başkanın talimatlarını uygulayarak McRaven'a harekete geçmesi talimatında bulundu. Obama saat 15.00'ten sonra Beyaz Saray Durum Odası'nda ulusal güvenlik yetkilileriyle buluşurken odadaki ekranda, Lockheed Martin RQ-170 Sentinel insansız hava aracından gece görüşüyle çekilen görüntüler ve CIA merkezinden Panetta ile Afganistan'dan McRaven'ın da canlı görüntüleri yer almaktaydı.[55][56] Yan ofisteki JSOC Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Marshall Webb'in dizüstü bilgisayarına da RQ-170 insansız hava aracından çekilen canlı görüntüler verilmekteydi.[53] Durum Odası'nda bulunanlardan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 2014'te yayımlanan anı kitabı Zor Seçimler'de (Hard Choices) odadaki durumu "Çıkan bazı haberler ve filmlerde gördüğünüzün aksine, yapının içinde nelerin yaşandığını görmeye niyetimiz yoktu. Tüm yapabildiğimiz sahadaki ekipten gelecek haberleri beklemekti." sözleriyle ifade etmişti.[59] Bunlar dışında biri Pentagon diğeri ise İslamabad'daki Amerika Birleşik Devletleri büyükelçiliği olmak üzere en az iki komuta merkezi vardı.[53]

Harekâtın gerçekleştirilmesi

Baskın ve komplekse giriş

Usame bin Ladin'in Abbottabad'daki saklanma yerinin diyagramı.

Baskın, Navy SEALs'a bağlı 23 Red Squadron üyesi hava indirmeci tarafından gerçekleştirildi.[60][61][62] Amerika Birleşik Devletleri'nin Pakistan ile resmî olarak bir savaş hâlinde olmamasından ötürü, yasal sebepler dolayısıyla askerî personel bu görev için geçici olarak, sivil bir kurum olan CIA'e atanmıştı.[63][64][65] Baskını gerçekleştiren harekâtçılar iki gruba ayrılmıştı.[66] ve farklı kaynaklara göre Heckler & Koch HK416[67] veya Heckler & Koch MP7A1[53] (susturucularla birlikte) taşımaktaydı. Ayrıca harekâtçılarda gece görüş gözlükleri ve vücut zırhı vardı.[68]

Resmî açıklamalara göre harekâta toplamda 79 komando ve Cairo adı verilen Malinois cinsi bir köpek katılmıştı.[30][69][70][71] Bir habere göre köpeğin görevi, kaçmaya çalışan biri olduğunda veya Pakistanlı güvenlik güçlerinin olası bir saldırısında komandoları uyarmaktı.[60] Başka bir habere göre ise köpek, gizli oda veya kapıları belirlemek için kullanılmıştı.[53] Harekâta katılan askerî personel dışında bir tercüman,[60] köpekle ilgilenen biri, helikopter pilotları, istihbarat toplayıcıları ve kılavuzlar vardı.[58]

Harekâtçıları taşıyan iki helikopter Bagram Hava Üssü'nden kalktı, Celalabad'da bir müddet durduktan sonra sınırı geçerek yerel saatle 23.20 civarında Pakistan'a girdi.[72][73] Amerika Birleşik Devletleri Özel Harekât Komutanlığına bağlı 160. Özel Harekât Havacılık Alayı (Hava İndirme), baskında kullanılan iki Sikorsky UH-60 Black Hawk helikopter[74] ile destek amaçlı Boeing CH-47 Chinook ağır yük helikopterini temin etmişti.[51][58][60] Modifiye edilen Black Hawk helikopterleri, daha önce kamuoyuna açıklanmamış bir biçimde normal modellere göre daha sessiz uçan ve radarda fark edilme ihtimali daha düşük olan modellerdi.[75][76]

Chinook helikopterler, Celalabad ile Abbottabad arası mesafenin yaklaşık üçte ikisi kadar uzak bir noktada, yaklaşık 24 DEVGRU harekâtçısından oluşan ani müdahale birliği ile beklemekteydi.[60] Bu ekibin görevi, Pakistan kuvvetlerince baskını engelleyecek herhangi bir girişim olması durumunda müdahalede bulunmaktı. 25'in üzerinde DEVGRU harekâtçısının yer aldığı diğer Chinook helikopterleri ise Afganistan sınırının hemen ilerisinde, baskın sırasında takviye kuvvet gerektiği durumda müdahale etme amacıyla bekliyordu.[53]

Harekâttaki helikopterler, sabit kanatlı avcı jeti ve insansız hava aracı gibi çeşitli hava taşıtlarıyla da destekleniyordu.[75] CNN'de yayınlanan bir habere göre Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerine bağlı tam teşekküllü arama-kurtarma helikopterleri hazır bekliyordu.[75] Baskının ay ışığının az olduğu zaman diliminde gerçekleştirilmesi, bu sayede de helikopterlerin Pakistan sınırları içinde yere yakın ve fark edilmeden dolaşabilmesi planlanmıştı.[77]

Celalabad'dan Abbottabad'a olan helikopter yolculuğu yaklaşık 90 dakika sürdü ve saat 00.30 civarında iki helikopter bölgeye ulaştı.[53][72] Plana göre ilk helikopter avlunun üzerinde sabit dururken, harekâtçılar helikopterden sarkıtılan iple yere inecekti. Bu esnada ikinci helikopter de kuzeydoğu köşesine giderek tercüman, köpek, köpekle ilgilenen kişi ve bölgenin güvenliğini sağlayacak dört harekâtçıyı indirecekti. Avluya inen grup, zemin kattan eve giriş yapacaktı.[53][78] Ancak harekâtçıları avluya bırakacak olan helikopter kompleks üzerinde uçtuğu sırada, girdap halkası durumu adı verilen bir hava akımıyla karşılaştı. Bu akım, kompleksin yüksek duvarları üzerinde beklenenden daha sıcak bir hava olmasının da etkisiyle helikopterin rotorunun durmasına yol açtı.[53][79][80] Helikopterin kuyruk kısmının duvarlara sürtmesi sebebiyle kuyruk rotoru hasar gördü.[66][81] ve helikopter yalpalamaya başladı.[82] Pilot, helikopterin devrilerek düşmesini önlemek için burnunu yukarıya kaldırdı ve helikopter yere yumuşak bir acil iniş gerçekleştirdi.[60] İçeridekiler helikopterin düşmesi sebebiyle ciddi bir yara almazken, helikopter kuyruk kısmı duvarda olmak üzere yaklaşık 45 derecelik açıyla kompleksin avlusunda kaldı.[53] İkinci helikopter ise dışardaki bir alana iniş yaptı.[53] Helikopterleri terk eden harekâtçılar, kurdukları patlayıcılarla duvar ve kapıları geçerek ev içinde ilerlemeye başladı.[60] Eve giriş yapılmadan önce elektrik kesildiğinden içerisi karanlıktı.[55]

Kompleksteki faaliyetler

Beyaz Saray Durum Odası'nda toplanan Amerikan ulusak güvenlik yetkilileri monitörden, harekâtla ilgili görüntüleri izlerken (ayrıca bakınız: Situation Room).

Ana yapıyla bitişik konumdaki misafirhaneden eve giriş yapan harekâtçılar, buradan ana yapının zemin katına, oradan da üstteki iki kata geçiş yaptı. Zemin katta iki yetişkin erkek ve aileleriyle, ikinci ve üçüncü katlarda ise bin Ladin ve ailesiyle karşılaştılar.[83] Evin her katında çocuklar vardı.[60]

Harekâtı gerçekleştiren ekibe ilk ateşi Ebu Ahmed el-Kuveyti, misafirhaneden ana yapıya geçilen kapının arkasından açtı. AK-47 ile açılan ateş, bir harekâtçıyı hafif şekilde yaraladı. Çıkan çatışmada el-Kuveyti öldürülürken,[31][84] karısı Meryem sağ omzundan vurularak yaralandı.[85][86] Harekâta katılan harekâtçılardan Matt Bissonnette yazdığı kitapta, öldüğünden emin olunması için el-Kuveyti'nin cansız vücuduna birkaç mermi daha sıkıldığını yazmıştı.[87] El-Kuveyti'nin kardeşi Ebrar ve Ebrar'ın karısı Büşra ana yapının zemin katında, silahlı veya silahsız olduğuna dair farklı açıklamalar bulunan bin Ladin'in büyük oğlu Halid ise ikinci kata çıkan merdivenlerde ikinci ekip tarafından vurularak öldürüldü.[31][66][84][88][89] Bissonnette, Büşra'nın, Ebrar'ı korumak için vücudunu siper ettiğini ve bu yüzden vurulduğunu belirtmişti.[87]

Ana yapının üçüncü katına gelindiğinde bin Ladin ile karşılaşıldı.[66][90] Odasından çıkarak Amerikalıların geldiğini gören bin Ladin, kendisini ıskalayan veya yaralayan kurşunun sıkılması sonrasında odasına çekildi. Daha sonradan bin Ladin'i vurarak öldürdüğünü açıklayan harekâtçı Robert O'Neill'in söylediğine göre odada bir kadının arkasında duran bin Ladin, kadını omuzlarından öne itmekteydi. O'Neill, bin Ladin'i alnından iki kez vurduğunu ve yere düştükten sonra bir kez daha ateş ettiğini yazmaktadır.[91][92] Ekibin başka bir üyesi bunun "tamamen saçmalık" olduğunu söylerken[93] odaya giren diğer bir harekâtçı Bissonnette yazdığı kitapta kendisi ve başka bir harekâtçının da bin Ladin'in cansız vücuduna kurşun sıktığını belirtmektedir.[94] Amerikalı hükûmet yetkililerince yapılan açıklamalara[48][95] ve O'Neill'ın kitabına göre bin Ladin vurulduğu sırada silahsızdı.[96] Adı açıklanmayan Amerikalı bir üst düzey hükûmet yetkilisi, silahlı beş kişiden yalnızca birinin öldürüldüğü yönünde açıklamada bulundu.[97]

Bin Ladin'e ateş açıldığı sırada bağıran bin Ladin'in en genç eşi Emel Ahmed Abdülfettah de harekâtçılar tarafından bacağından vuruldu.[53] Bin Ladin'i vuran harekâtçının kullandığı silah Heckler & Koch HK416 idi.[55][98] Harekâtın tamamlanmasının ardından takım lideri telsiz üzerinden "For God and country-Geronimo, Geronimo, Geronimo" ("Tanrı ve ülke için-Geronimo, Geronimo, Geronimo") sözlerini kullanırken, McRaven'dan gelen onay sonrasında "Geronimo E.K.I.A." ("Geronimo düşman çatışmada öldü") sözlerini söyledi.[31][53][55]

Yapılan açıklamalara göre kurta adı verilen bol kesim tunik ile şalvar giyen bin Ladin'in giysisine dikili hâlde €500 ve iki telefon numarası vardı.[12][81][84] Bin Ladin'in odasında AKS-74U ile Makarov bulunurken, karısı Emel'in söylediğine göre silahlara ulaşamadan vurulmuştu.[99][100] Associated Press tarafından sunulan habere göre silahlar kapının yanındaki raftaydı ve harekâtçılar, bin Ladin'in cansız vücudunun fotoğrafını çekene kadar silahları görmemişlerdi.[60][69] Öte yandan el-Arabiye'de yayınlanan bir haberde Pakistanlı güvenlik yetkililerinin açıklamalarına yer verildi. Buna göre Usame bin Ladin'in 12 yaşındaki kızı, bin Ladin'in canlı olarak yakalandığını ve sonradan öldürülerek cesedinin helikoptere taşındığını söylemişti.[101]

Evde yaşayan kadın ve çocuklar, plastik kelepçe veya kablo bağı ile etkisiz hâle getirildi.[66] Harekâtın sona ermesinin ardından kalan ev sakinleri Amerikan güçleri tarafından, Pakistan kuvvetlerinin görebilmesi için dışarı çıkarıldı.[48][66] Bu sırada yaralı durumdaki Emel, konuşmaya devam ediyordu.[53] Öte yandan bin Ladin'in kızı Safiye'nin de farklı açıklamalara göre ayağından veya ayak bileğinden bir şarapnel parçası ile veya bir yere çarpmasından dolayı yaralandığı bildirildi.[31][102][103]

Bin Ladin'in cesedi Amerikan güçleri tarafından alınırken, orada bırakılan diğer dört ceset daha sonra gelen Pakistanlı yetkililer tarafından alındı.[104][105]

Farklı anlatımlar

Seal Target Geronimo

Eski bir SEAL olan Chuck Pfarrer'ın Kasım 2011'de yayımlanan Seal Target Geronimo adlı kitabında, Amerikan hükûmet yetkililerince paylaşılan bilgilerle çelişkili bir anlatım yer alıyordu. Kitaba göre baskının başlarında helikopter düşmemiş, evin çatısı üzerinde uçan helikopterden atlayan harekâtçılar terastan direkt üçüncü kata giriş yapmıştı. Bin Ladin'in eşi Hayriye ile koridorda karşılaşan ekip, çakarlı işaret cihazını kendisine doğru tuttu ve Hayriye'yi yere iterek ilerlemeye devam etti. Yatak odasının kapısından kafasını uzatarak harekâtçıları gören bin Ladin ise kapıyı çarparak kapattı. Bu sırada merdivenlerden yukarı çıkan oğlu Halid, harekâtçıların sıktığı iki mermiyle öldürüldü. İki harekâtçı kapıyı kırarak bin Ladin'in odasına girdi. Odadaki yatağın kenarında bulunan bin Ladin'in eşi Emel Amerikalılara bağırırken, bin Ladin de yatağının baş kısmında bulunan AKS-74U'ya ulaşmaya çalışıyordu. Harekâtçılar tarafından sıkılan dört kurşundan ilk ikisi bin Ladin'i ıskalarken, ikincisi Emel'in baldırını sıyırdı. Diğer iki kurşun ise bin Ladin'in kafasına ve göğsüne isabet ederek kendisini öldürdü. Pfarrer'ın anlatımına göre harekâtçıların çatıya atlamasından bin Ladin'i öldürmelerine kadar geçen süre 30 ilâ 90 saniye arasındaydı.[106][107]

Kompleks üzerinde dolaşan diğer helikopterdeki keskin nişancılar ise misafirhane kapısından çıkarak AK-47 ile ateş açmaya başlayan Ebu Ahmed el-Kuveyti'yi vurarak öldürdü. İki keskin nişancının sıktığı dört kurşun da el-Kuveyti'ye isabet ederken, bu kurşunların ikisi vücudunu delip geçti ve arkasında duran karısı Büşra'ya isabet edip ölümüne yol açtı. Önce misafirhaneye, oradan da patlayıcılar yardımıyla ana yapıya giren ikinci ekip, kendilerine AK-47 doğrultan Erşad Han'a iki kurşun sıktı. Toplamda 16 kurşun sıkan harekâtçılar, beş kişiyi öldürmüş ve bir kişiyi de yaralamıştı.[106][107]

Baskının üzerinden 20 dakika kadar geçtikten sonra birinci helikopter, evin çatısından kompleks dışındaki bir bölgeye iniş yapmak için havalandı. Bu sırada helikopterdeki "yeşil ünite" arızalandı ve helikopterin kontrol mekanizması bozuldu. Yavaşça yere iniş yapan helikopter yerde sekti ve yerle ikinci temasında kuyruk kısmı gövdeden ayrıldı. Yeşil üniteler, daha sonra incelemek üzere helikopterden söküldü.[106][107]

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Pfarrer'ın anlatımını "yanlış" olarak tanımladı.[108] Amerika Birleşik Devletleri Özel Harekât Komutanlığı da bu anlatımın doğruluğunu reddetti.[109][110]

No Easy Day

Baskına katılan harekâtçılardan Matt Bissonnette, 2012'de yayımlanan ve Mark Owen mahlasıyla yazdığı No Easy Day adlı kitabında harekâtı anlattı. Kitap, helikopterlerin yaklaşması ve harekâtçıların yere iniş yapması konusunda resmî anlatıma paralellik gösteriyordu. Bissonnette, üçüncü kattaki odasının kapısından Amerikalıların geldiğini gören bin Ladin'in, harekâtçılar tarafından açılan ateşle kafasının sağ kısmından vurulduğunu yazmıştı. Harekâtçılar odaya girdiğinde, odaya düşen bin Ladin yerde kanlar içinde can çekişmekte, bin Ladin'in yanında bulunan iki kadın da ağlamaktaydı. Diğer harekâtçılar kadınları tutarak oradan uzaklaştırırken, bir kısmı da bin Ladin'i göğsünden vurdu. Bissonnette'in belirttiğine göre odada, içi doldurulmamış vaziyette birer AK-47 ve Makarov vardı.[111]

Resmî anlatımların aksine Bissonnette Meryem'in yaralanmasından bahsetmez.[87] Buna ek olarak bin Ladin'in kızı Safiye'nin ayağını sakatladığı yönünde basında çıkan haberlerin yanlış olduğunu ve onun değil, Emel'in böyle bir sakatlık yaşamış olabileceğini belirtmekteydi.[111] Bissonnette ayrıca, bin Ladin'in cesedinin helikoptere yüklenmesi sonrasında içeride yer olmaması sebebiyle bir harekâtçının cesedin göğsüne oturduğunu öne sürer.[69][112][113][114][115][116]

Sonuç

Basra Körfezi'nden çeşitli hava harekâtlarını yöneten USS Carl Vinson (4 Nisan 2011).

Ekiplerin komplekse girmesi ile çıkması arasındaki süre 36-38 dakika kadardı.[51][117] Associated Press'in haberine göre harekâtın askerî kısmı ilk 15 dakika içerisinde tamamlanmıştı.[60] İçeride kaldıkları süre boyunca ekipler ev sahiplerini etkisiz hâle getirdikten sonra bilgi kaynağı aramaya başladı.[83][118] Hükûmet yetkililerince yapılan açıklamaya göre üç Ak-47, iki tabanca, on sabit disk, çeşitli belgeler, DVD'ler, yüze yakın USB bellek, iki düzine cep telefonu ve elektronik ekipmanlar ele geçirildi.[51][119][120] Ayrıca evde bir miktar afyonun depolandığı belirtildi.[121]

Acil iniş gerçekleştiren ve tekrar havalanamayacak kadar hasar gören helikopter, radardaki görünürlüğü düşüren sistemi de dahil olmak üzere gizli sistemlerinin açığa çıkmaması için yok edildi.[76] Yapılan açıklamaya göre pilot, kontrol paneli, telsiz ve kokpitte bulunan diğer gizli ekipmanı kırarken, harekâtçılar da döşedikleri bombalarla helikopteri patlattı. Bir helikopter eksik olması sebebiyle bölgeye gelen bir Chinhook helikopterin de desteğiyle ekip bölgeden uzaklaştı.[12][23][53][122]

Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından yayımlanan açıklamada harekâtta kullanılan hava üslerinin adından bahsedilmezken,[123] daha sonra yayımlanan haberlere göre helikopterler Bagram Hava Üssü'ne dönmüştü.[60] Usame bin Ladin'in cesedi, iki Boeing F/A-18E/F Super Hornet avcı jetinin eşlik ettiği Bell Boeing V-22 Osprey tiltrotoruyla birlikte Carl Vinson uçak gemisine götürüldü.[124][125]

Amerikalı yetkililerin açıklamalarına göre bin Ladin'in cesedi, hiçbir ülkenin cenazeyi kabul etmeyeceği gerekçesiyle Umman Denizi'ne bırakıldı.[126] İşlem gerçekleştirilmeden önce Amerikalı yetkililerle Suudi Arabistan hükûmeti arasında bir telefon görüşmesi yapılarak onay alındı.[53] Bin Ladin'in ölümünden sonraki 24 saat içerisinde Carl Vinson'da İslami ritüellere uygun bir cenaze töreni gerçekleştirildi. Hazırlıklar, yerel saatle 10.10 civarında başladı. Cenaze yıkandı, beyaz bir kefen ile denizin dibine batması için ağırlık yüklenen plastik bir muşambaya sarıldı. Bir yetkili cenaze için hazırlanan metni okudu. Başka biri metni Arapçaya çevirdi. Düz bir tahtaya konulan cenaze, tahtanın bir tarafının kaldırılmasıyla denize bırakıldı. İşlem 11.00 civarı sona ermişti.[127][128]

Amerika Birleşik Devletleri-Pakistan temasları

Amerikalı hükûmet yetkililerinin yaptığı açıklamalara göre, harekât sonuçlanana kadar Pakistan hükûmetiyle herhangi bir bilgi paylaşılmamıştı.[129][130] Genelkurmay Başkanı Michael Mullen, yerel saatle 3.00 civarında Pakistan Genelkurmay Başkanı Eşfak Kayani'yi arayarak harekât hakkında bilgilendirdi.[131]

Pakistan Dışişleri Bakanlığı, harekâtın tamamen Amerikan kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiği yönünde bir açıklama yaptı.[132] ISI yetkilileri ortak harekât gerçekleştirildiğini ve kendilerinin de buna dahil olduğunu belirtse de,[133] Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari bunu yalanladı.[134] Pakistan Dışişleri Bakanı Salman Başir daha sonraları bir açıklama yaparak, baskından haberdar oldukları anda Pakistan askerî kuvvetlerine bağlı F-16'ların havalandığını, ancak komplekse ulaştıklarında Amerikan kuvvetlerinin bölgeden ayrılmış olduğunu söyledi.[135]

Cesedin kimliğinin belirlenmesi

Amerikan kuvvetleri öldürülen kişinin Usame bin Ladin olduğunun tespit edilmesi için farklı yöntemler uyguladı:

  • Boy ölçümü: Hem bin Ladin'in hem de cesedin boyu 190 cm (6 ft 4 in) civarındaydı. Harekâtçılar yanlarında şerit metre getirmediğinden, boyu bilinen bir harekâtçı cesedin yanına uzandı ve aralarında kıyaslama yapılarak boy ölçümü yapıldı.[81][136]
  • Yüz tanıma yazılımı: NBC News'te yayınlanan habere göre cesedin fotoğrafı ile bin Ladin'in bir fotoğrafı arasında CIA tarafından gerçekleştirilen yüz tanıma analizi sonrasında %90,95 oranında eşleşme sağlandı.[137]
  • Yüz yüze tanıma: Yapılan resmî açıklamaya göre eşlerinden biri cesedin bin Ladin'e ait olduğunu belirtti.[138] Associated Press, eşlerinden birinin öldürülen kişiye baskın sırasında 'bin Ladin' şeklinde bağırdığını belirten bir haber yayımladı.[139]
  • DNA testi: Associated Press ve The New York Times, bin Ladin'in beyin kanserinden ölen kız kardeşinden alınan doku ve kan örnekleriyle cesetten alınan örneklerin bir DNA testine tabi tutulduğunu ve kesin denebilecek bir eşleşme yaşandığını yayımladı.[30][137][140] ABC News'te yayınlanan bir habere göre ise bin Ladin'den alınan iki DNA örneğinden ilki Bagram'da analiz edildi, ikincisi ise doğrudan bir kişi tarafından ABD'ye götürüldü.[141] Üst düzey bir Savunma Bakanlığı yetkilisi, Savunma Bakanlığı ile CIA laboratuvarlarında ayrı ayrı DNA analizlerinin yapıldığını, bin Ladin'in ailesinden alınan örneklerle cesetten alınan örneklerin uyum sağladığını ve cesedin bin Ladin'e ait olmama ihtimalinin yaklaşık olarak 11,8 katrilyonda bir olduğunu söyledi.[142]

Yerel halkın ifadeleri

Abbottabad'da yaşayan Şuayb Eser, yerel saatle 00.58'den başlayarak, "nadir yaşanan bir olay" olarak tanımladığı helikopter sesleri duyduğuna ve camların titremesine sebep olan patlamalar gerçekleştiğine dair tweetler atmaya başladı. 1.44 itibarıyla sesler kesilirken, 3.39'da şehrin üzerinden bir uçağın geçtiğine dair bir tweet geldi.[143] Harekât sırasında çevre evlerde yaşayanlar çatılara çıktı ve düzenlenen baskını izlemeye başladı. Harekâtın ardından konuşan bölge halkından biri "Helikopterlerden çıkan ve eve ilerleyen askerler gördüm. Bazıları düzgün bir Peştuca ile bize ışıkları söndürmemizi ve içeride kalmamızı söyledi." şeklinde konuştu.[144] Diğer bir sakin silah ve çığlık sesleri duyduğunu, sonraları ise yere düşen helikopterin patlatıldığını söyledi.[145] Amerikan güçlerinin ayrılmasından ve Pakistanlı yetkililerin etrafı çevirmesinden önce içeri girdiğini belirten yerel bir güvenlik görevlisi "Üçü erkek biri kadın olmak üzere dört ölü ile yaralı bir kadın vardı. Yerde çok kan vardı ve evden dışarı sürüklenen bir cesedin kan izleri görülebiliyordu." dedi. Bazı görgü tanıkları baskın saatlerinde elektriğin kesildiğini belirtirken, bazıları cep telefonu şebekelerinin de çalışmadığını söyledi.[146][147][148] Bölgede yaşayanlarla yapılan görüşmeler sonrasında bir gazeteci yaşanan elektrik kesintisinin kontrollü ve rutin bir kesinti olduğu sonucuna varmıştı.[149]

Komplekste yaşayanlar

Baskın sırasında evde 24 kişiye rastlanmıştı.[150][151] The Sunday Times, harekâtçılardan birinin düşürdüğünün tahmin edildiğini belirterek komplekste yaşadığı tespit edilen kişilerin resimleri ve betimlemelerinin yer aldığı bir cep kılavuzunun içeriğini yayımladı.[152] Kılavuzda listelenen bin Ladin'in eşleri, çocukları ve torunlarının bazılarına komplekste rastlanmamıştı.[153] Harekât sırasında evde olanlar ve yaşları şöyleydi:

  • Öldürülen 5 yetişkin: Usame bin Ladin, 54;[154] Usame bin Ladin'in Siham Sabar'dan olan oğlu Halid, 23;[153][155] Usame bin Ladin'in kuryesi Ebu Ahmed el-Kuveyti (bilinen diğer adıyla Erşad Han, 33;[152][155] Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin erkek kardeşi Ebrar, 30; Ebrar'ın karısı Büşra, yaşı bilinmiyor.[156][157][158]
  • Hayatta kalan 4 yetişkin kadın: Bin Ladin'in karısı Hayriye, 62;[152][155] bin Ladin'in karısı Siham, 54;[152][155] bin Ladin'in karısı Emel Ahmed Abdülfettah, 29 (yaralı olarak kurtuldu);[31][155] Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin karısı Meryem, yaşı bilinmiyor.[85][155]
  • Bin Ladin ile Siham'ın 2 çocuğu: Meryem, kız, 20 ve Sümeyye, kız, 16.[153]
  • Bin Ladin ile Emel'in 5 çocuğu: Safiye, kız, 12; İbrahim, erkek, 5 civarı;[159] Hüseyin, erkek, 3;[160] Zeyneb, kız[159] ve Asiye, kız.[25][31][152][159][161][162]
  • Bin Ladin'in 4 torunu: Abdullah, erkek, 10-11 civarı; Fatıma, kız, 4-5 civarı, Hamza, erkek, 6-7 civarı ve diğer bir torun.[163][164][165]
  • Ebu Ahmed el-Kuveyti'nin 4 çocuğu: Abdürrahman ve Halid, erkek, 6 veya 7; Rahime, kız, 9 yaşında;[166] yaşı bilinmeyen bir çocuk.[157][167]

Olay sonrası

Gelişmelerin kamuoyuna sızması

Yerel saatle 21.45 (EST) civarında Beyaz Saray'dan bir açıklama yapılarak Obama'nın gece saatlerinde ulusa sesleniş konuşması yapacağı belirtildi.[168] 22.24'te Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri İhtiyat Teşkilatı istihbarat görevlisi Keith Urbahn ile oyuncu ve profesyonel güreşçi Dwayne Johnson, Twitter üzerinden eşzamanlı ve ayrı bir şekilde bin Ladin'in öldürüldüğüne dair tweet attı.[169] Adı açıklanmayan bir hükûmet görevlisi detayları medya ile paylaşırken, saat 23.00 itibarıyla bazı medya kuruluşları bin Ladin'in öldürüldüğüne dair haberler yayınlamaya başladı.[168][170]

Obama'nın ulusa seslenişi

Barack Obama'nın ulusa sesleniş konuşması

23.35'te Obama, ülkedeki başlıca televizyon ağlarında yayınlanan bir ulusa sesleniş konuşması yaptı:[168]

"İyi akşamlar. Bu gece, Amerikan halkı ve dünyaya, Amerika Birleşik Devletleri tarafından düzenlenen bir harekât sonucunda el-Kaide lideri, binlerce masum insan, kadın ve çocuğun öldürülmesinden sorumlu olan terörist Usame bin Ladin'in öldürüldüğünü belirtirim."

Obama konuşmasında yaklaşık on yıldır el-Kaide'ye karşı sürdürülen mücadeleyi takdir ederek, girişilen bu mücadele sayesinde terör planlarının bozulduğundan, iç güvenliğin güçlendiğinden, Taliban yönetimine son verildiğinden ve önemli el-Kaide üyelerinin yakalandığından veya öldürüldüğünden bahsetti. Başkanlık görevine geldiğinde bin Ladin'in öldürülmesi konusunu girişilen mücadelenin en önemli safhası olarak belirlediğini belirten Obama, bunun el-Kaide'ye vurulan en büyük darbe olduğunu ancak mücadelenin devam edeceğini söyledi. Savaşlarının İslam'a karşı olmadığını ifade etti ve 11 Eylül saldırılarında ölenler için "adalet yerini buldu" ifadesini kullandı. Obama'nın ulusa sesleniş konuşmasını dokuz farklı televizyon ağı canlı olarak verirken yaklaşık 56,6 milyon Amerikalı bu konuşmayı izledi.[171]

Tepkiler

Beyaz Saray önünde Usame bin Ladin'in ölümünü kutlayan Amerikalılar.

Bin Ladin'in öldüğüne dair resmî açıklama gelmeden önce Beyaz Saray, Dünya Ticaret Merkezi çevresi, Pentagon ve Times Square'de toplanan kalabalıklar olayı kutlamaya başlamıştı.[172] Obama ulusa sesleniş konuşmasını yaparken saniyede yaklaşık 4.000 tweet atıldı.[173] Konuşmanın ardından Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşlar ile dünyanın çeşitli ülkelerinden olumlu tepkiler geldi.[174][175] Pakistan hükûmetinden bazı isimler, harekâttan Pakistan'ın haberdar edilmemesini eleştiren açıklamalarda bulundu.[176][177] Dünyanın farklı noktalarında toplanan kalabalıklar da bin Ladin'in ölümünü kutladı.[178][179][180][181][182]

Bin Ladin'in ölümü sonrasında Times Square'de gerçekleşen kutlamalar sırasında bir kadın.

6 Mayıs günü el-Kaide, bazı cihatçı İnternet forumlarında yayımlanan bir bildiriyle bin Ladin'in ölümünü doğruladı ve bunun intikamının alınacağını belirtti.[183][184] Müslüman Kardeşler, bin Ladin'in ölümünden sonra Batılı güçlerin Irak ve Afganistan'dan çekilmesi yönünde açıklama yaptı.[185] Filistin Ulusal Yönetimi liderlerinden farklı yönlerde açıklamalar geldi. Mahmud Abbas bin Ladin'in ölümünü memnuniyetle karşıladığını belirtirken, İsmail Haniye olayı "kutsal Arap savaşçısının suikastı" olarak tanımladı.[186] Dünyanın farklı yerlerinde bin Ladin'in öldürülmesini protesto eden gösteriler yapıldı.[187][188][189][190][191][192][193][194][195][196][197]

CBS-The New York Times ortaklığında yapılan bir anketin katılımcılarının %16'sı bin Ladin'in öldürülmesi sonrasında kendini daha güvende hissederken, %60'ı kısa dönemde Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı tepki nedeniyle terörizm tehdidinin artacağı yönünde fikir belirtti.[198] YouGov tarafından gerçekleştirilen ve Lahor, Karaçi ve İslamabad'dan "eğitimli" kişilerin katıldığı ankette ise katılımcıların %75'i Amerikan kuvvetlerinin böyle bir harekât gerçekleştirmesini onaylamazken %66'sı bin Ladin'in Abbottabad'daki komplekste öldürülmediğine inanmaktaydı.[199]

13 Mayıs günü, Pakistan'ın Çarseda şehrinde bulunan yarı askerî bir akademiye gerçekleştirilen ve 80 kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısının sorumluğunu üstlenen Tehrik-i Taliban Pakistan sözcüsü, saldırının bin Ladin'in ölümünün intikamının alınması için yapıldığını ve devamının geleceğini açıkladı.[200]

Kod adı

Bazı haberlerde harekâtta bin Ladin için "Geronimo" kod adı kullanıldığı öne sürülse de resmî kaynaklar bunu yalanladı.[12][201][202][203] Daha sonraları yetkililer, harekât planındaki her aşamanın alfabetik olarak sıralandığını ve "Geronimo"nun harekâttaki "G" aşamasını, yani bin Ladin'in yakalanması veya öldürülmesini belirttiğini açıkladılar.[60][204] Farklı kaynaklara göre bin Ladin için kullanılan kod adı ise "Cakebread",[56] "Crankshaft"[53] veya "Jackpot" idi.[205] 19. yüzyıldaki Apaçi lideri Geronimo'nun bin Ladin ile ilişkilendirilmesi bazı kesimlerin tepkisine sebep oldu. Amerikan yerlilerinden bazı isimler Barack Obama'dan geçmişe yönelik olarak Geronimo kod adının değiştirilmesi talebinde bulunurken, bazıları açıklama ve özür beklediklerini belirtti.[206][207][208][209]

Hukuka uygunluğu

Amerika Birleşik Devletleri yasalarına uygunluğu

11 Eylül saldırıları sonrasında Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde, devlet başkanlarına "ihtiyaç hâlinde ve uygun durumlarda ülkeler, örgütler veya kişiler üzerinde kuvvet kullanma" iznini veren Askerî Kuvvet Kullanma Yetkisi kabul edilmişti.[210] Obama yönetimi harekâtın bu karar kapsamında yapıldığını belirtirken, uluslararası hukuk veya geleneksel savaş hukuku ile çelişen bir kısım olmadığını savundu.[211]

George W. Bush'un ikinci başkanlık döneminde Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı hukuk danışmanı olarak görev yapan John B. Bellinger "Öldürmek, uzunca bir süredir geçerliliğini koruyan ve suikastları yasaklayan Yürütme Emri 12333 [1981'de imzalandı] kapsamında yasaklanmamıştır, çünkü gerçekleşen olay Amerikan silahlı kuvvetleri ile el-Kaide arasında süren çatışma kapsamındaki askerî bir harekâttı ve karşıdaki kuvvetlerin daha önceden belirlenmiş liderlerini öldürmek yasaklanmamıştı. Suikast yasağı, nefsi müdafaa kapsamında gerçekleştirilen öldürmeleri kapsamamaktadır." dedi.[212] Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Harold Hongju Koh da 2010'da "iç hukuka göre, nefsi müdafaa veya silahlı bir çatışma sırasında, hukuka uygun silah sistemlerinin kullanımıyla -aynı zamanda savaş hukukuna da uyan- yüksek öneme sahip daha önceden belirlenmiş bir liderin hedef alınarak öldürülmesi hukuk dışı değildir ve 'suikast' olarak değerlendirilemez." şeklinde açıklamada bulundu.[212]

Northwestern Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası İnsan Hakları Merkezi Başkanı David Scheffer, bin Ladin'e karşı 1998 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'ne ait federal tesislere saldırı düzenlemenin de aralarında olduğu suçlamalarla New York Güney Bölgesi Amerika Birleşik Devletleri Bölge Mahkemesi'nde bir dava açıldığını belirterek "Normalde, suçlamalar yöneltilen bir birey için yapılması gereken şey bu bireyi uygun bir şekilde yakalamak ve yargılanması için mahkemeye getirmektir... Kendisine yönelik suçlamalar varsa amaç bu bireyi yargısız infaz etmek olmamalı." sözlerini kullandı.[213] Görevin bin Ladin'i yakalamak mı yoksa öldürmek mi olduğunun belirlenmesinin önemli bir nokta olduğunu ifade eden Scheffer, harekâtçıların bin Ladin'i yakalamaya çalışmadan öldürmesi gibi bir durumun "uluslararası hukuku ihlal etmese de Amerikan ideallerine zarar vereceğini" söyledi.[213]

Uluslararası hukuka uygunluğu

Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, Şûra Meclisi'nde yaptığı konuşmada "Halkımız haklı olarak, Usame'nin Abbottabad'da saklandığı yere Amerikan kuvvetlerinin egemenliğimizi ihlal edecek biçimde gizlice hava ve kara saldırısı düzenlemesi konusunda öfkeli... Birleşmiş Milletler üyesi devletleri terörizm karşısında gösterdikleri mücadeleye destek için çağıran Güvenlik Konseyi, yaşananların uluslararası hukuka, insan haklarına ve uluslararası insancıl hukuka uygun olduğunu defalarca tekrarladı." sözlerini kullandı.[214] Eski Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, Pakistan hükûmetinin Amerika Birleşik Devletleri ile gizli bir anlaşma yaparak Amerikan kuvvetlerinin el-Kaide'nin üst düzey sorumlularını yakalamak için tek taraflı baskınlar yapmasına izin verdiği yönünde The Guardian'da çıkan haberi yalanladı.[215] Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Yargı Komitesi'ndeki ifadesi öncesinde başsavcı Eric Holder "Bin Ladin'e karşı düzenlenen harekât, ulusal bir meşru müdafaa kapsamında değerlendirilerek meşrulaştırıldı. Düşman bir kumandanı sahadayken öldürmek yasalara uygun." demecinde bulundu.[216]

Bin Ladin'in herhangi bir teslim olma girişiminde bulunmadığını ifade eden Holder, "böyle bir girişimde bulunmuş olsa dahi, cesur Navy SEAL harekâtçılarının yaptığı şeyi, kendilerini ve yapıdaki diğer kişileri korumak için yaptığını" söyledi.[216] Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden uluslararası hukuk uzmanı Anthony Dworkin, bin Ladin'in vurulduğu sırada hors de combat gibi bir durum içerisinde olması hâlinde Cenevre Sözleşmeleri'ndeki I. Protokol'ün ihlal edildiğini ifade etti.[217]

Cesedin denize bırakılması

Cesedin denize bırakılması, İslami geleneklere göre toprağa gömmeye kıyasla uygunsuz kabul edildiğinden, bin Ladin'e uygulanan bu işlem bazı kesimlerce eleştirildi.[138][218][219] El-Ezher Üniversitesi rektörü Ahmed et-Tayyib, cesedin denize bırakılmasının dinî ve insani değerlere hakaret niteliği taşıdığını söyledi.[220] Et-Tayyib gibi bazı akademisyenler, gemi üzerinde gerçekleşen ölümler gibi özel durumlar dışında tercih edilemeyeceğini ve Müslüman bireylerin toprağa, baş kısmı Kâbe'ye bakacak şekilde gömülmesi gerektiğini belirtti.[221]

Bazı kesimler, cesedin herhangi bir yere gömülmesi durumunda, bu yerin bir "terörist tapınağı" hâline gelebileceğini öne sürdü.[221] The Guardian'da çıkan, bin Ladin'in mezarının bir tapınak gelip gelemeyeceğinin sorgulandığı bir haberde böyle bir olayın Vehhabiliğe göre uygun olmadığı belirtilmekteydi. Haberde, Mısırlı İslam analisti ve avukat Muntasır ez-Zeyat'ın, bin Ladin'in yeri açıklanmayacak bir yere gömülmesiyle aynı sonucun elde edilebileceği yönündeki sözlerine de yer verildi.[218] The Guardian'daki başka bir haberde Amerikalı bir yetkilinin söylediklerine yer verilerek bin Ladin'in cesedinin hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyeceği belirtildi.[222] Ürdün Üniversitesi'ndeki İslam hukuku profesörlerinden Muhammed Kude, cenazeyi alacak ve İslama uygun bir defin gerçekleştirecek birisinin olmaması durumunda cenazenin denize bırakılmasının uygun olduğunu söyledi.[218] Dubai Baş müftüsü Muhammed el-Kubeysi ise "Cenazeyi denize bıraktıklarını söyleyebilirler ancak bunu İslam'a göre yaptıklarını söyleyemezler. Ailesi cenazeyi istemiyorsa İslam'a göre yapılacak şey basittir: Cenazeyi, ücra bir ada dahil herhangi bir yere gömersiniz ve duaları okursunuz. Cesedin denize bırakılması, yalnızca olağandışı durumlarda caizdir. Bu durum onlardan biri değil." şeklinde konuştu.[218] New York Üniversitesi İslam Merkezi yöneticisi imam Halid Latif denize bırakma işleminin saygılı bir şekilde gerçekleştirildiği yönünde fikir beyan etti.[223]

Usame bin Ladin'in oğlu Ömer bin Ladin, 10 Mayıs 2011'de yaptığı konuşmada cenazenin denize bırakılması sebebiyle aile olarak uygun bir tören gerçekleştirmekten mahrum kaldıklarını ifade etti.[224]

Fotoğrafların kamuoyuyla paylaşılması

CNN, üst düzey bir Amerikalı yetkiliden alıntı yaparak bin Ladin'in cesedinin fotoğraflarının çekildiğini yazdı. Haberde, Afganistan'daki hangarda çekilen fotoğraflar için "en tanınabilir ve tüyler ürpertici olan" tanımlaması yapılırken USS Carl Vinson'daki cenaze töreninde ve baskın sırasında çekilen fotoğrafların da olduğu belirtildi.[225] ABC News tarafından yayınlanan bir haberde, bir kaynaktan elde edilen bilgiye göre askerî bir personel tarafından çekilen bin Ladin'in cesedine ait fotoğrafta "büyük kalibreli bir merminin" yarattığı fiziksel hasar görülebilmekteydi.[81] CBS Evening News, bin Ladin'in sol gözünün üstüne isabet eden merminin sol gözbebeğini patlattığı ve parçalanan kafatasının ön kısmından beyninin gözüktüğü bir fotoğrafın olduğu yönünde bir haber yayınladı.[226]

Harekâtla ilgili fotoğrafların kamuoyuyla paylaşılması konusunda farklı görüşler ortaya atıldı.[227] Yayımlanması gerektiğini savunan kesimler fotoğrafların kamu kaydı olarak sayılması gerektiği,[228][229] konuyla ilgili yayımlanan haberlerin eksikliğini tamamlaması,[230] ve bin Ladin'in ölümü için kanıt oluşturarak bin Ladin'in hâlâ hayatta olduğuna dair komplo teorilerinin üretilmesinin önüne geçilmesi gibi gerekçeler öne sürdü. Yayımlanmamasını savunan kesim ise Orta Doğu'daki Amerikan karşıtı hareketlerin artma ihtimalinin olduğunu gerekçe olarak sundu.[231] Obama, yaptığı açıklamada fotoğrafların kamuoyuyla paylaşılmayacağını belirtti.[232] 4 Mayıs'ta 60 Minutes'te yayınlanan röportajda Obama "Bu şeyleri bir ödülmüş gibi göstermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.[202] Senatör Lindsey Graham bu kararı eleştirerek fotoğrafların yayımlanması gerektiğini söylerken Senatör John McCain ile Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi İstihbarat Daimi Seçilmiş Komitesinin başkanlığını yapan Temsilci Mike Rogers ise kararı desteklediğini belirten açıklamalar yaptı.[233][234]

Bin Ladin'in cesedine ait 15 fotoğraf, 11 Mayıs'ta Amerika Birleşik Devletleri Senatosu'nun seçilmiş üyelerine gösterildi. Kendisiyle yapılan bir röportajda Senatör Jim Inhofe, gösterilen 12 fotoğrafın baskın sonrasında, diğer 3 fotoğrafın ise gemideki cenaze töreni sırasında çekildiğini söyledi. Inhofe ayrıca, USS Carl Vinson'da çekilen ve bin Ladin'in kan ve diğer şeylerin temizlenmesi sonrasındaki yüzünü gösteren fotoğrafların kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirtti.[235]

Judicial Watch adlı kuruluş, Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası kapsamında hukuki bir girişim gerçekleştirdiklerini duyurarak fotoğraflara erişim talebinde bulundu.[236][237] 9 Mayıs günü Savunma Bakanlığı, karşı yönde bir dava açarak bu girişimi durdurdu.[238] Federal hakim James E. Boasberg, 26 Nisan 2012'de sonuçlanan davada fotoğrafların yayımlanmaması yönündeki kararını açıkladı.[239] Associated Press tarafından gerçekleştirilen bu yöndeki başka bir talep de reddedildi.[240]

Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası talepleri ve reddedilmeleri

Bin Ladin'in öldürüldüğüne dair hiçbir somut delil paylaşılmamasından ötürü Associated Press, Reuters, CBS News, Judicial Watch, Politico, Fox News, Citizens United ve National Public Radio'nun aralarında bulunduğu bazı kuruluşlar Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası kapsamında fotoğraf, video veya DNA testi sonuçları gibi bilgilerin yayımlanması talebinde bulundu.[241][242] Bu kapsamda açılan dava kapsamında 26 Nisan 2012'de hakim James E. Boasberg, Savunma Bakanlığının hiçbir kanıtı kamuoyuyla paylaşma zorunluluğu olmadığı yönünde karar verdi.[243]

Savunma Bakanlığı Genel Müfettişi tarafından hazırlanan rapor taslağına göre Amiral William H. McRaven, Savunma Bakanlığına, harekâtla alakalı tüm verilerin CIA'e gönderilmesinin ardından bilgisayarlardan silinmesi talebinde bulunmuştu.[244][245][246][247] Raporun son hâlinde ise bu kararla ilgili herhangi bir ifade yer almamaktaydı.[245] Pentagon tarafından yapılan açıklamaya göre bu, harekâta katılan isimlerin kimliklerini korumak için bir önlemdi.[245] Gerçekleştirilen veri aktarımı, baskın sırasında Navy SEALs'ın aktif bir şekilde CIA ile birlikte çalıştığı ve baskında elde edilen her kanıtın CIA'e ait olduğu belirtilerek hukuki bir temele dayandırıldı.[244][245] CIA sözcüsü Preston Golson e-posta ile yayımladığı bir demeçte "Bu baskın gibi bir CIA harekâtı sonucunda elde edilen kayıtlar, CIA direktörünün kontrolünde gerçekleştirildiğinden CIA'e aittir." ifadelerini kullandı.[248] Golson'ın demecinde Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası kapsamında ortaya çıkacak hukuki sorunlardan kurtulmak amacıyla kanıtların CIA'e aktarıldığı görüşü için "tamamıyla yalan" denilmekteydi.[248] National Security Archive, verilerin bir "kara deliğe" gittiğini ifade ederek yapılan bu aktarımı eleştirdi:

"Yapılan veri aktarımıyla gerçekleştirilmek istenen esas şey, bu verilerin CIA arşivlerine girmesi ve 1986'da çıkan CIA'in harekât dosyalarının Bilgiye Erişim Özgürlüğü Yasası'ndan muaf tutulmasıyla ilgili yasaya dayanarak belgelere erişmek isteyen birisinin kara delik ile karşı karşıya gelmesini sağlamaktır."[245]

Savunma Bakanlığı kendisine ait askerî dosyaları, ulusal güvenliğin riske atılacağı gerekçesiyle kamuoyuyla paylaşmama hakkına sahipken, bunların yayımlanmasına dair bir dava açılabilmekte ve mahkemeden hassas olmayan kayıtların yayımlanması yönünde bir karar çıkabilmekteydi. CIA ise özel olarak "harekât dosyalarını" yayımlamama hakkına sahipti ve federal bir mahkemede aksi doğrultuda bir dava açılamıyordu.[248] Associated Press adına yazdığı yazısında Richard Lardner veri aktarımı hamlesini "Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti için, en hassas hareketlerini dahi kamuoyuyla paylaşmaktan sakınmak için gerçekleştirilebilecek yeni bir strateji" olarak tanımlamıştı.[249]

Genel müfettişin hazırladığı rapor taslağında ayrıca, eski Savunma Bakanı Leon Panetta'nın Zero Dark Thirty adlı filmin yapımcılarıyla harekâtla ilgili gizli bilgileri paylaşmadığı da belirtilmişti.[250]

Olay sonrası elde edilen istihbarat

Yetkililerin açıklamasına göre komplekste ele geçirilen kanıtlar arasında on cep telefonu, beş ila on arasında bilgisayar, on iki sabit disk, en az 100 veri depolama aygıtı (USB bellek ve DVD'ler dahil), el yazısı notlar, dokümanlar, silahlar ve "çeşitli kişisel eşyalar" vardı.[251][252] Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığından üst düzey bir yetkili konuyla ilgili olarak "bir seferde ele geçirilen en büyük terörist malzeme arşivi" yorumunda bulunmuştu.[253] Elde edilen kanıtlar, Virginia eyaletinin Quantico şehrindeki FBI laboratuvarında toplandı[251] ve bir kısmının içeriği daha sonraları kamuoyuyla paylaşıldı.

Elde edilen dijital materyal ve belgelerin incelenmesi için ayrı bir CIA ekibi oluşturuldu.[254] Bu ekip, elde edilen verilerin analizi için ülkenin diğer devlet kurumlarıyla birlikte çalıştı.[142] Öldürüldüğü sırada bin Ladin'in üzerinde bulunan giysilere dikili olan iki telefon numarasının arama detayı kayıtları da incelendi.[251]

İçinde Eylül 2006'dan Nisan 2011'e kadar tarihlenen e-postalar ve taslaklarının olduğu on yedi belgenin orijinal sürümleri ile İngilizce çevirileri, bin Ladin'in ölümünden bir yıl sonra, 2 Mayıs 2012 tarihinde Terörizmle Mücadele Merkezi tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.[252][255] Belgelerde Amerika Birleşik Devletleri'ndeki haber medyası, yakın kuruluşlar, hedefler, Amerika, güvenlik ve "çok önemli bir olay" olarak tanımlanan Arap Baharı gibi konulardan bahsediliyordu.[256] Belgelerde bin Ladin, el-Kaide'nin sınırlı bir güce sahip olduğunu ve Amerika Birleşik Devletleri'ne saldırmanın en iyi yolunun, ağaç benzetmesi yaparak "gövdeyi kesmeye konsantre olmak" olduğunu yazmıştı.[252] Arap Yarımadası el-Kaidesi lideri Nasır el-Vuheyşi'nin sunduğu Anwar al-Awlaki'nin terfi edilmesi önerisini reddetmiş ve 2009 Noel'indeki yolcu uçağı bombalaması girişimi sonrasında örgütün Amerika Birleşik Devletleri'ndeki faaliyetlerinin "yolcu uçaklarını bombalamakla sınırlı kalmaması" üzere artması gerektiğini belirtmişti.[252] Yayımlanan belgelerde bahsedilen el-Kaide ile İran arasındaki ilişkileri Terörizmle Mücadele Merkezi, "ihtiyaç gereği oluşan, ortak güvensizlik ve düşmanlıkla desteklenen nahoş bir durum" olarak tanımlamıştı.[252]

Mart 2015'te Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı tarafından on bir yeni belge yayımlandı.[257] 2009 yılında Manchester'daki bir alışveriş merkezine bombalı saldırı planlamaktan mahkûm edilen Abid Nasır'a karşı açılan davada kullanılan belgeler,[258] ölümünden bir yıl önce bin Ladin'e veya bin Ladin tarafından yazılan mektuplardan oluşmakta ve CIA tarafından el-Kaide'ye karşı yürütülen insansız hava araçlı saldırıların örgüte verdiği zarardan bahsedilmekteydi.[259]

Abbottabad Komisyonu Raporu

Harekât öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananları soruşturmak amacıyla, Pakistan hükûmetinin talebi doğrultusunda Pakistan Yüce Mahkemesi tarafından 20 Haziran 2011'de adli bir komisyon olan Abbottabad Komisyonu oluşturuldu.[260] Komisyon, tanık olarak belirlenen 201 kişinin sorgulanması ve çeşitli dokümanların incelemesi sonucunda hazırladığı raporu 25 Mayıs 2012'de tamamladı.[261] Kamuoyuyla resmî olarak paylaşılmayan raporun tamamı, Temmuz 2013'te Al Jazeera tarafından sızdırıldı.[262]

Raporda bin Ladin'in 2002 yılı ortalarında Pakistan'a giriş yaptığı belirtilirken, bin Ladin'in en genç eşi Emel, Abbottabad'a yerleşmeden önce 2,5 yıl kadar Haripur ilçesindeki Çak Şah Muhammed köyünde yaşadıklarını, 2005 yılı sonlarında ise buraya geldiklerini söylemişti.[25][262] Emel ayrıca Afganistan'da gerçekleştirilen iki ameliyat sonrasında bin Ladin'in böbreğindeki rahatsızlığın düzeldiğini, kendisinin sağlıklı ve zinde olduğunu belirtmişti.[25]

Bin Ladin'in vasiyeti

Bin Ladin'in ölümü sonrasında Kuveyt gazetesi el-Enba, 14 Aralık 2011 tarihinde hazırlandığı belirtilen dört sayfalık bir belge yayımladı.[263] Bu belgede bin Ladin çocuklarından cihadı devam ettirmemeleri ve el-Kaide'ye katılmamaları, eşlerinden ise kendisinin vefatı sonrasında tekrar evlenmemeleri isteğinde bulunmuştu.[263][264]

Komplo teorileri

Bin Ladin'in 1 Mayıs 2011'de öldüğü bazı kesimlerce kabul edilmedi.[265] Cesedin hızlı bir şekilde denize bırakılması, DNA testi sonuçlarının çabuk gelmesi, fiziksel delillerin yetersizliği ve cesedin fotoğraflarının yayımlanmaması bin Ladin'in ölmediği veya farklı bir tarihte ve şekilde öldüğü yönünde bazı komplo teorilerinin üretilmesine yol açtı.[266]

Helikopterlerde kullanılan teknoloji

Aviation Week'te yayımlanan bir yazıda, harekâtta kullanılan helikopterlerin radardaki tespit edilebilirliği düşürme amacıyla modifiye edilmiş bir Sikorsky MH-60 Black Hawk olduğu yazılmıştı. Olay yerinde bulunan seri numarası da bu modelin 2009 yapımı olan diğer helikopterleriyle eşleşmekteydi.[267][268] Helikopterler, askerî bir harekâtta kullanıldığı resmî olarak kabul edilen ilk hayalet helikopterlerdi.[268][269] Acil iniş gerçekleştiren helikopterin kuyruk rotoru patlama sonucunda bir bütün olarak kompleks duvarının dışında kalmıştı.[268] Pakistanlı güvenlik kuvvetleri önce kumaş bir örtüyle helikopteri sakladı,[270] sonrasında ise branda çekilerek gizlenen kuyruk kısmı traktör yardımıyla çekildi.[271]

Amerika Birleşik Devletleri enkazın iadesini isterken Pakistanlı yetkililer Çin hükûmetinin de enkaza talip olduğunu söyledi. Enkazı iki haftadan fazla elinde tutan Pakistan tarafı, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı John Kerry'ye devretti.[272][273] Ağustos 2011'de Financial Times'ta yayımlanan bir haberdeki iddiaya göre Pakistanlı yetkililer, kuyruk kısmını incelemek, fotoğraflarını çekmek ve radarda görünürlüğü düşüren boyasından örnek almak üzere Çinli askerî mühendislere izin vermişti. Haberde, Amerikalı bir istihbarat yetkilisinin söyledikleri kaynak olarak gösterilmişti.[274] Pakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileri ise bu iddiaları reddetti.[275]

Popüler kültüre etkileri

2012'de vizyona giren ve yönetmenliğini Kathryn Bigelow'un üstlendiği Zero Dark Thirty, 11 Eylül saldırıları sonrasındaki Usame bin Ladin'in aranması sürecini ve bin Ladin'in öldürülmesiyle sonuçlanan harekâtı konu almaktaydı.[276] 4 Kasım 2012'de National Geographic Channel'da yayınlanan SEAL Team Six: The Raid on Osama Bin Laden adlı televizyon filmi de harekâtı konu alıyordu.[277][278]

Kaynakça

Özel
Genel

Dış bağlantılar