Kurtuluş teolojisi

Kurtuluş teolojisi, “ezilenlerin kurtuluşu”nu vurgulayan bir teolojil yaklaşımdır. Yoksullar için sosyal olarak kaygılanırken ve ezilen halklar için politik kurtuluş [1] ile sosyoekonomik analizlerle ilgilenerek ve algılanan diğer eşitsizlik biçimlerini ele almaktadır.

Kurtuluş teolojisi en çok Latin Amerika'da etkili olmuştur,[2] özellikle 1960'larda İkinci Vatikan Konsili'nden sonra Katolikler içinde; burada Frei Betto, Gustavo Gutiérrez, Leonardo Boff, Cizvitler, Juan Luis Segundo ve Jon Sobrino ( " yoksullar için tercihli seçenek " ifadesini popüler hale getiren kişidir) gibi ilahiyatçılar tarafından siyasi bir uygulama haline gelmiştir.

Yoksullar için seçenek, basitçe, kanon hukukunda yansıtıldığı gibi, "Hristiyan inananların da sosyal adaleti desteklemek ve Rab'bin emrini göz önünde bulundurarak yoksullara yardım etmekle yükümlü olduğu" düşüncesidir. Kendilerine Hıristiyan diyenlerin her şeyden önce yoksul ve savunmasızlara bakma yükümlülüğüne işaret eder.[3]

Bu deyim ilk kez 1968 yılında Cizvit Fr. General Pedro Arrupe tarafından kullanılmıştır ve kısa bir süre sonra 1971 yılında Dünya Katolik Piskoposlar Sinodu "Dünyada Adalet" konusunu belirlemiştir.[4][5]

Latin Amerika'da aynı zamanda Rubem Alves,[6][7] José Míguez Bonino ve 1970'lerde evanjelizm ile sosyal sorumluluğu vurgulayan misyon çağrısında bulunan C. René Padilla gibi kurtuluş teolojisinin Protestan savunucuları da yetişmiştir.

Kurtuluş teolojilsi, Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Afrika'daki siyah teolojisi, Filistin kurtuluş teolojisi, Hindistan'daki Dalit teolojisi, Güney Kore'deki Minjung teolojisi ve İrlanda'daki kurtuluş teolojisi gibi fikirler dünyanın geri kalan diğer bölgelerinde de gelişmeye devam etmiştir.

Latin Amerika kurtuluş teolojisi

Kurtuluş teolojisi, 1960'lı yıllarda Latin Amerika'daki Katolik Kilisesi içinde, Latin Amerika Ülkeleri Ekonomik Komisyonunun dünyadaki en eşitsiz bölge olarak gördüğü bölgedeki yoksulluk ve sosyal adaletsizliğe karşı bir tepki olarak gelişmiştir.[8] Terim, 1971 yılında, hareketin tanımlayıcı kitaplarından biri olan Kurtuluş Teolojisi'ni yazan Perulu rahip Gustavo Gutiérrez tarafından ortaya atılmıştır. Diğer önemli temsilciler arasında Brezilya'dan Leonardo Boff ve El Salvador'dan Cizvit Jon Sobrino ve Uruguay'dan Juan Luis Segundo yer almaktadır.[9][10]

Latin Amerika kurtuluş teolojisi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Evanjelik hareketin bazı kısımlarını ve Katolik piskoposlarını etkilemiştir.[11] " Marksist kavramların " sözde kullanımı, 1980'lerin ortasında Vatikan'ın İnanç Doktrini Cemaati'nin (CDF) bir uyarısına yol açmıştır. Vali Kardinal Ratzinger, "kendi başına 'kurtuluş teolojisi' ifadesinin tamamen geçerli bir terim olduğunu" belirtmekteyken [12], kurumsallaşmış veya sistemik günaha odaklanarak ve Katolik Kilisesi hiyerarşisini tanımladığı için Latin Amerika kurtuluş teolojisinin belirli biçimlerini reddettir. Güney Amerika, Francisco Pizarro'nun gelişinden bu yana yerel halklara baskı uygulayan aynı ayrıcalıklı sınıfın üyeleri olarak bu duruma kökten bir şekilde karşı çıkmıştır.[13]

Siyah teoloji

Latin Amerika kurtuluş teolojisinin ilk yayımlarıyla aşağı yukarı aynı zamanda Siyah kurtuluş teolojisi ve feminist kurtuluş teolojisinin sesleri de ortaya çıkmıştır.[14] Siyah teolojisi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ve daha sonra dünyanın diğer yerlerindeki bazı siyahi kiliselerinde ortaya çıkan ve Afrika kökenli olanların baskının üstesinden gelmesine yardımcı olmak amacıyla Hıristiyanlığı bağlamsallaştıran teolojik bir perspektifi ifade etmektedir. Özellikle Jim Crow yasaları ve apartheid sırasında Afroamerikalılara ve siyah Güney Afrikalılara karşı işlenen adaletsiz davranışlara yönelik ortaya çıkmıştır.

Siyah teolojisi, beyaz olmayan insanları siyasi, sosyal, ekonomik ve dini boyun eğdirmelerin çeşitli biçimlerinden özgürleştirmeyi amaçlamakta ve Hristiyan teolojisini bir kurtuluş teolojisi olarak ele almaktadır - "ezilen bir topluluğun varoluşsal durumu ışığında Tanrı'nın dünyadaki varlığının rasyonel bir çalışması, kurtuluş güçlerini İncil'in özü olan İsa Mesih ile ilişkilendirmek", perspektifin orijinal savunucularından biri olan James Hal Cone'a aittir. Siyah teolojisi, Hristiyanlığı, özellikle Siyah Güç hareketi ve Siyah Bilinç Hareketi tarafından ortaya atılan sivil haklarla ilgili sorunlarla karıştırmaktadır.

Dalit teolojisi

Dalit teolojisi, 1980'lerde Hint alt kıtasındaki Dalit kastları arasında ortaya çıkan Hristiyan teolojisinin bir dalıdır. Yirmi yıl önce ortaya çıkan Latin Amerika kurtuluş teolojisiyle, Sürgün olan bir halk olarak öz kimlik de dahil olmak üzere benzer durumları paylaşmaktadır.[15] Dalit teolojisi, Luka 4'teki "Nasıra Manifestosu "nda[16] İsa'nın "yoksullara müjde... tutsaklara özgürlük ve körlere görme yetisi" vaaz etmekten ve "ezilenleri" serbest bırakmaktan bahsettiği yerde ümit bulmaktadır.[17]

Filistin kurtuluş teolojisi

Filistin kurtuluş teolojisi, siyasi teolojinin ve bağlamsal teolojinin bir yansıması olarak, çeşitli mezheplerden -çoğunlukla Protestan ana kiliselerinden- bağımsız olarak çalışan bir dizi Filistinli teologun, müjde mesajını, bu özgürleştirici müjdeyi kendi yerli cemaatlerinin algılanan ihtiyaçlarına uygun hale getirecek şekilde ifade etme girişimini temsil etmektedir. Kural olarak bu ifade, Filistinlilerin İsrail'e karşı direnişinin yanı sıra Filistin ulusal isteklerinin teolojik olarak desteklenmesini ve İsa'nın ve İncil'in topraklarının sakinleri olmaları nedeniyle müjdenin daha doğru bir şekilde anlaşılmasının güvencesi olarak Filistin etnik ve kültürel kimliğinin yoğun bir şekilde değer kazanmasını içermektedir. Filistin kurtuluş teolojisinin başlıca figürü, Kudüs'teki Sabeel Ekümenik Kurtuluş Teolojisi Merkezi'nin kurucusu Anglikan din adamı Naim Ateek'tir.[18]

Kuzey İrlanda Sorunları ve silahlı mücadele

İrlanda'da kurtuluş teolojisi, Belfast Roma Katolik rahibi Des Wilson'ın fikirleri ve uygulamalarıyla ilişkilendirilmiştir.[19][20][21] Kuzey İrlanda Sorunları'nın başlamasından itibaren Wilson, devlet, kiliseler ve diğer kurumlar karşısında sistematik olarak başarısız olan toplulukların "alternatif eğitim, alternatif refah, alternatif tiyatro, yayıncılık, teolojik ve siyasi tartışma, kamu soruşturmaları ve daha pek çok şey" oluşturma haklarını müdafaa etmiştir. Daha tartışmalı bir şekilde, Brezilya başpiskoposu Hélder Câmara örneğini aktararak [19] bu hakkın “alternatif polis ve alternatif orduları” da kapsadığını savunmuştur.[22]

Brezilya'da askeri diktatörlük döneminde din adamlarını devrimci solla özdeşleşme korkusu olmadan adalet mücadelesine davet eden Câmara, şu ünlü sözleri ile tanınmaktadır: "Yoksullara yemek verdiğimde bana aziz diyorlar. Neden öyle olduklarını sorduğumda" zavallı, bana komünist diyorlar"), bunun yanı sıra silahlı direnişi kınamayı redderek de kurtuluş teolojisinde önemli bir yer edinmiştir. İtalyan gazeteci Oriana Fallaci ile yaptığı ünlü bir röportajda, bu kendi tercihi olmasa da ("benim yolum değil, İncilleri uygulama yolum değil"), asla "bir zalime karşı silah kullanmak ne ahlaka aykırıdır veya ne de Hrıstiyanlığa karşıtlıktır" demeyeceğini açıklamıştır.[23]

Wilson, kendisi pasifist olmayan bir kilisenin yeni bir "pasifizm teolojisi" geliştirmesi gerektiğini ileri sürmüştür. "Başkalarını -ailelerini, evlerini- korumakla yükümlü" olanların içinde bulunduğu durumu kabul ederek, bunun "baskıcı bir hükümetin ya da iddiasız bir saygınlık arayışında olan insanların" ihtiyaçlarını karşılamaktan daha fazlasını yapması gerektiğini söylemiştir.[24]

Barış Hareketi

Hıristiyan barış hareketi birçok yönden kurtuluş teolojisiyle ilişkilendirilmiştir. Hristiyan azınlıkların bulunduğu ülkeler de dahil olmak üzere tüm kıta ve ülkelerden ilahiyatçılar toplantılara katılmıştır. Ana konulardan biri, bir kurtuluş ve özgürleşme yolu olarak barış olmuştur.[25]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Konuyla ilgili yayınlar