Pavlus

Erken Hristiyan din adamı ve misyoner (MS y. 5–65)

Pavlus (LatincePaulus; GrekçeΠαῦλος, romanize: Paulos; Kıptîceⲡⲁⲩⲗⲟⲥ) veya Tarsuslu Saul (İbraniceשאול התרסי, romanize: Ša'ūl haTarsī; GrekçeΣαῦλος Ταρσεύς, Saũlos Tarseús; y. M.S. 5 - MS 64/67),[2][5][6][1] İsa'nın vaazlarını ve öğretilerini 1. yüzyıl dünyasında pagan inanışındaki Roma dünyasına öğreten bir Hristiyan elçi.[7][not 1] Hristiyan olmadan önce tutuculuklarıyla tanınan Ferisilerden biriydi.

Pavlus
Tarsuslu Saul
Valentin de Boulogne'ya atfedilen Pavlus, Mektuplarını Yazıyor tablosu (17. asır)
Genel
Doğumy. MS 5
Tarsus, Kilikya, Roma İmparatorluğu[1]
(günümüzde Tarsus, Mersin, Türkiye)
Ölümy. MS 64/67
Roma, Roma İmparatorluğu[1][2][3][4]
Dinî
Tanınma nedeni

Pavlus, Hristiyanlığı Yahudi topraklarının dışına yaymaya çalışmış ve bu çabalarının sonucu olarak günümüz Avrupasının Hristiyanlaşmasını sağlamıştır.[8] Bu yüzden tarihçiler arasında Havariler Çağı'nın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir.[6][9] MS 30 ile MS 50 yılları arasında Anadolu Yarımadası'nda ve Güney Avrupa'da birçok Hristiyan cemaatleri kurdu.

Hristiyanlıkta

Hristiyan olmadan önce

Yeni Ahitʼte yer alan bilgilere göre Yahudi asıllı[10] bir Roma vatandaşı[11] olan Pavlus, Saul olarak da tanınıyordu.[12] Kendisini Hristiyanları ve Hristiyanlığı yok etmeye adamıştı.[13] Hristiyan olmadan önce Hristiyanlara şiddetli zulümler yaptığını Pavlus kendisi itiraf etmektedir.[14] İstefanos’un infazını bizzat onaylamıştı.[15]

Hristiyan oluşu

Pavlus, Hristiyanları tutuklamak amacıyla Şam’a yolculuk ederken İsa kendisine göründü ve Pavlus bu vakada görme kabiliyetini kaybetti. Üç gün sonra Şamlı Hananya, Pavlus’un gözlerinin tekrar şifa bulmasına vesile oldu.[16] Pavlus, bu yolculukta Hristiyan oldu ve bunun sebebi olarak, Şam yolculuğunda, Meryem oğlu İsa’nın kendisine göründüğünü dile getirdi.[17]

Tebliği

O günden itibaren Pavlus, Nasıralı İsa’nın İsrailoğullarının beklediği Mesih ve aynı zamanda da Tanrı’nın Oğlu olduğunu insanlara vaaz etmeye başladı.[18] Elçilerin İşleri kitabının yaklaşık yarısı Pavlus’un hayatından bahseder. Pavlus Hristiyanlığın Yahudilikten ayrı müstakil bir din haline gelmesi konusunda en önemli rolü üstlenmiştir.[19][20]

Hristiyanlığa etkileri

Pavlus’un Hristiyanlık üzerindeki etkisi diğer bütün Hristiyan önderlerinden daha fazla oldu.[21] Pavlus, İsa’nın dinî hukukun sonu olduğunu[22] ve Hristiyan Kilisesi’nin İsa’nın bedeni olduğunu öğretiledi, Kilise kurumu dışında kalan dünyayı yargılanacaklar olarak sınıflandırdı.[23] Pavlus’un yazıları, Son Akşam Yemeği’nden bahsedilen eldeki en eski kaynaktır.[24] Son Akşam Yemeği’nin, Rabbin Sofrası’nın kökenindeki vaka olduğu kabul edilir. Pavlus’un Romalılara mektubunun 9. babında bahsi geçen seçilmişlik unsurunu Doğu kiliseleri Tanrı’nın kader bilgisi olarak yorumlar. Bununla birlikte aynı babın Cebrilik akidesi şeklinde algılanışı Batı kiliselerinin ilahiyatında görülür. Augustinus’un Kitâb-ı Mukaddes’i Tanrı’nın lütfu (rahmeti); ahlâkı Ruh’un hayatı olarak görmesi; determinizm inancı ve aslî günah akîdesi tamâmen Pavlus’un mektuplarına, özellikle Romalılar mektubuna dayanarak inşa edilmiş öğretilerdir.[23]

Bazı tanrıbilimciler, Pavlus’un öğretilerinin, İsa’nın kanonik incillerdeki öğretilerinden oldukça farklı olduğunu vurgulamaktadır.[25] Bu tanrıbilimcilerden Barrie Wilson, Pavlus’un öğretilerinin İsa’nın öğretilerinden mesajının kökeni, öğretileri ve ameller açısından ayrılık gösterdiğini vurgular.[26] Pavlus ve İsa’nın arasındaki bu köklü ayrılıktan dolayı, bazıları İsa’nın, Hristiyanlığın birinci kurucusu iken, Pavlus’un Hristiyanlığın ikinci kurucusu olduğunu dile getirirler.[27][28]

Doğu kiliselerinde olduğu gibi, günümüzde Batılı hümanistler de Romalılar 9’daki seçilmişlik unsurunu, Batılı kiliselerin aksine belirlenimcilik olarak değil, tanrısal kader bilgisi olarak anlam verirler.[23]

Hristiyanlık dışı görüşler

Yahudilikte

Pavlus, Yahudi dünyasında uzun zaman açıkça hiç dile getirilmeyen bir din adamıydı. Talmud’da ve diğer Yahudi sözel geleneğinde Pavlus’tan açıkça bahsedilmez. Ancak Orta Çağ Avrupasında ortaya çıkan İsa’nın yaşam öyküsü Toledot Yeşu’da Pavlus’tan bahsedilir. Toledot Yeşu’da Pavlus’un, Hristiyanlığı tahrif etmek için görevlendirilmiş bir Yahudi ajanı olduğu anlatılır.[29] Günümüzde Yahudi otoriteleri Toledot Yeşu’yu bağlayıcı ve itibarlı bir bilgi kaynağı olarak kabul etmezler. Yahudi kökenli Pavlus’un Hristiyanlıktaki konumu ve Hristiyanlığa getirdiği yenilikler, Yahudilerin Hristiyanlarla dinlerarası ilişkilerinde Pavlus’a önemli bir yer vermelerine sebep olmaktadır. Yahudi-Hristiyan dinlerarası ilişkisinde Pavlus, iki din arasında bir sınır (mesela Heinrich Graetz ve Martin Buber tarafından) veya köprü (mesela Isaac Mayer Wise ve Claude G. Montefiore tarafından) olarak[30] ya da Yahudiler arası münazaralarda Yahudiliğin hakikiliğinin delillerinin ne olduğu ile ilgili bir kaynak olarak kullanılır (mesela Richard L. Rubenstein ve Daniel Boyarin tarafından).[31] Yahudilerin Pavlus’a olan ilgileri günümüzde ilk zamanlardan daha fazladır. O, Yahudi yapımı -Felix Mendelssohn’un eseri- bir oratoryoda, -Ludwig Meidner’in eseri- bir tabloda ve -Franz Werfel’in eseri- bir tiyatro oyununda konu edildi.[32] Onun hakkında Yahudilerin yazdığı romanlar da mevcuttur (örneğin Şalom Aş ve Samuel Sandmel’in eserleri).[33] Batı düşünce sisteminde Pavlus’un büyük yeri olduğunu kabul eden -Baruch Spinoza, Leo Shestov ve Jacob Taubes gibi- Yahudi filozoflar ve -Sigmund Freud ve Hanns Sachs gibi- psikoanalistler vardır.[34] Hagner’in (1980),[35] Meissner’in (1996) [36] ve Langton’ın (2010, 2011),[37][38] Yahudilerin Pavlus’a yaklaşımını ele alan akademik çalışmaları vardır.

İslamda

İslamın ana kaynağı Kur’an’da Pavlus’tan açıkça bahsedilmemekle birlikte, İbn Kesir, Yasin Suresi’nin 13 ilâ 21. ayetlerinde ad, zaman ve mekan belirtilmeden anlatılan öyküde bahsi geçen üç elçiden ilk ikisinin Şem’un-u Safa (Simun Petrus) ve Yuhanna, üçüncüsünün Bulus (Pavlus) ve mekanın ise Antakya olduğunu belirtir.[39] Abdullah Yusuf Ali, suredeki öyküde anlatılanlarla Elçilerin İşleri’nde anlatılanlar arasında paralellik kurar ve üç elçinin Pavlus, Barnabas ve Yuhanna olduğunu belirtir.[40] Kutsal Kitap’ın Elçilerin İşleri kitabının 13. ve 14. bölümlerinde anlatılan birkaç olay Kur’an’ın Yasin Suresi’nde tek bir olaymış gibi kısaltılarak ad, zaman ve mekan belirtilmeden ve değiştirilerek anlatılmıştır.[41][42][43]

Pavlus’un savunduğu dinî akidelerin ve amellerin bir kısmı Kur’an’ın getirdiği akideler ve amellerle açıkça reddedilmektedir. Bunların başında, kefaret akidesi (İsa’nın kendisine tabi olan herkesin günahlarına kefaret olmak için çarmıhta öldürüldüğü)[44][45] ve İsa’nın elçilerinin incil kayıtlarında yer alan,[46][47] dolayısıyla Pavlus’un da savunduğu ve İslam’da biyolojik bir oğulluk olarak anlaşılan,[48] İsa’nın “kutsallık ruhu açısından” Tanrı’nın Oğlu olduğu[49] inancı gelmektedir. Ameller bakımından ise en belirgin zıtlık, Pavlus’un her türlü yiyeceğin insanlara helâl olduğunu savunmasına karşılık,[50] Kur’an’da domuz eti ve içkinin açıkça haram olduğunun beyan edilmesi gösterilebilir.[51] Muhammed’in hadislerinde Pavlus’un adı açıkça zikredilmemekle birlikte, İbrahim’in sünnet olma geleneğini (hitan) Pavlus’un ilga etmesine[52] karşılık Muhammed’in bu ameli ihya etmesi[53] ikisi arasındaki karşıtlıklara örnek gösterilebilir.

İbn-i Teymiyye, Pavlus’u, peygamberlerin getirmiş olduğu tevhit inancı ile putperestlerin inancını sentez yaparak bir din icat etmekle suçlamaktadır.[54]

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevi-yi Manevi’de dile getirdiği tarihsel hikâye Taassup Yüzünden Hristiyanları Öldüren Yahudi Padişahın Hikâyesi’nde[55] bahsi geçen, Hristiyanların arasına bid’at ve tefrika aşılayan Yahudi vezirin Pavlus olup olmadığı Mesnevî şârihlerinin ihtilaf ettiği bir konu olmuştur. 20. asır Mesnevî şârihlerinden Şefik Can, bu hikâyenin kaynağının Kısas-ı Enbiyâ kültürü ve Eski Ahit olduğunu ve Mesnevî şârihlerinin çoğunluğunun görüşünün, anlatılan hilekâr vezirin Pavlus olduğu konusunda baskın olduğunu belirtmekle beraber, kendisi bu konudaki reyinde tarafsızdır.[56]

Başka görüşler

Nietzsche, Deccal isimli eserinde, Pavlus'u -1. Korintliler mektubundan dolayı- korkunç dolandırıcı ve intikam havarilerinin en büyüğü olarak vasfetmektedir.[57] Bunun dışında Nietzsche, Pavlus'un yaydığı Hristiyanlık inancını "yalan" ile ve öğrettiği Tanrı'yı da "Pavlus'un kendi arzusu" ile özdeşleştirmektedir.[58]

Ölümü

Luka’nın anlattıkları Pavlus’un iki yıl boyunca Roma’da ev hapsinde olduğunun söylemesiyle bitiyor. Birçok kişiye göre Pavlus’un hayatı bu noktada biter, ancak iki gerçek Pavlus’un ölümünün aslında daha sonra gerçekleştiğine işaret eder. Güvenilir olan birtakım erken dönem kilise bilgilerine göre Pavlus’un ölümü Neron’un Hristiyanlara zulmettiği dönem ile bağdaştırılır. Ancak Pavlus’un Roma’da kaldığı iki yılın sonunda bu tarife ulaşılması pek olası değildir. İkinci olarak Önderlik Mektupları'nda, Elçilerin İşleri 28:30-31’de söz edilen Roma’daki tutuklanmasından sonraki bir dönemde Pavlus’un Doğu Akdeniz’de hizmet ettiği rivayet edilir. Dolayısıyla Pavlus’un Roma’daki hapsinden özgür kılındığı ve bir süreliğine hizmete devam ettiği olasıdır. Pavlus hedeflediği üzere İspanya’ya gidip gitmediği ise belirsizdir.

Pavlus Roma’ya yolculuğuna 59 yılının sonbaharında başladı. Roma’ya da 60 yılının baharında ulaştı. Luka’nın Elçilerin İşleri 28:30-31 ayetlerinde bahsettiği iki yıllık sürecin sonunda Pavlus’un serbest bırakıldığını varsayıldığında, doğudaki ve Girit’teki hizmetini 62-64 yılları arasında gerçekleştirmiştir. Pavlus Neron’un zulmü sırasında yeniden tutuklanmış ve bundan kısa bir süre sonra 64-65 yıllarında idam edilmiştir.[59]

Galeri

Notlar

Kaynakça

Bibliyografya