Müslüman Rumlar

Etnik grup

Müslüman Rumlar veya Müslüman Yunanlar (Yunanca: Ελληνόφωνοι μουσουλμάνοι Ellinofoni musulmani), Osmanlı döneminde İslam’ı kabul eden Rum kökenli bir halktır. Özellikle yeniçerilerin soyundan gelenler ve Yunan Makedonyası (Yunanca: Βαλαχάδες Vallahades), Girit, Kuzeydoğu Anadolu ve Pontus Alpleri (Rumca: Πόντιοι "Pontii" Podii) bölgesinde bulunan halk İslam’ı kabul etmiştir. Günümüzde çoğunlukla Türkiye’nin batı kısmında (özellikle İzmir, Bursa ve Edirne’de) ve kuzeydoğu kısmında (özellikle Trabzon, Gümüşhane, Artvin,Erzurum, Tokat[10] ve Kars’ta) bulunurlar. Ayrıca Yunanistan, Kıbrıs, Gürcistan, Lübnan ve Suriye'de de Müslüman Rum bulunur.

Müslüman Rumlar
Ελληνόφωνοι μουσουλμάνοι
Mustafa Haznedar[3][4]
Ragıp Paşa
Toplam nüfus
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Türkiye Türkiye1.350.000[kaynak belirtilmeli]
Yunanistan Yunanistan10.000[kaynak belirtilmeli]
Suriye Suriye7.000[9]
Lübnan Lübnan7.000[9]
Diller
Din
İlgili etnik gruplar
Yunanlar

Yunan kökenlerine ve dillerine rağmen Türkiye’de bu halk ya Türk ya da Laz olarak görülmektedir. Pek çok Rum, büyükleri ile Rumca konuşarak bu dilin lehçelerini çok iyi bir şekilde öğrenmişlerdir (Örneğin; Girit Rumcası, Pontus Rumcası). Ancak bu Rumlardan çok azı kendilerini Rum olarak tanımlar.[11] Bunun en önemli nedenleri Yunanların çoğunun Ortodoks Hristiyan olması ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Yunanların tarihî ve askerî bir tehdit olarak görülmesi sonucu onlara karşı uygulanan asimilasyon politikasıdır. Ayrıca Yunanistan’ın kurulduğu ilk dönemlerde Müslümanlar, Yunan dahi olsalar Yunan milletinin bir parçası olarak görülmemekteydi.[12] Osmanlı Dönemi’nin sonlarına doğru (özellikle 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı sonrası) pek çok Müslüman Rum, Yunanistan’dan Libya, Suriye ve Lübnan‘a göç etti. Hamidiye gibi yerleşim yerlerinde Müslüman Rumların çoğu halen Girit Rumcasını konuşmaktadır.[13] Müslüman Rumlar tarihsel olarak dilsel ve etnik mensupluklarına rağmen Ortodoks Hristiyanları Rum (Ελληνικος), Müslümanları ise Türk (Τούρκος) olarak saymıştır.[14]

Trakya'da mukim olanlar istisna bu Rumların çoğu Lozan Antlaşması sonucu nüfus mübadelesinde Türkiye'ye geçmişlerdi. Millet sisteminin oluşturduğu durum nedeniyle mübadelede önemli olan dil veya etnik mensupluk değil, dindi. Bu nedenle Yunanistan‘dan ayrılan tüm Müslümanlar dilsel ve etnik mensupluklarına rağmen “Türk” kabul edilirken Türkiye’den ayrılan tüm Hristiyanlar dilsel ve etnik mensupluklarına rağmen Hristiyan olmalarından dolayı “Rum“ kabul edildi.[15] Ancak Yunan Hükümeti Batı Trakya’daki Mesta Karasu Nehri‘nin doğusunda yaşayan Müslümanları (Pomaklar ve Batı Trakya Türkleri), Türk hükûmeti ise İstanbul’daki Rumlar’ı istisna olarak mübadeleye dahil etmedi.[16]

Müslüman Rumların günümüzde en çok yaşadığı ülke olan Türkiye’de; yaşadıkları bölgenin yerlisi olan ve Yunanistan veya Kıbrıs’tan göç etmiş pek çok Rum bulunur.[17]

Memlûklü Müslüman bir Rum (Louis Dupré, oil on canvas, 1825)

İslam'a geçiş nedenleri

Osmanlı döneminde Yunanların Müslüman olmalarını gerektiren bir kanun yoktu ancak Osmanlı yönetiminin sosyal ekonomik zorluğunu aşmak için ya da Rum ruhban sınıfın bozulması nedeniyle birçok Yunan İslam dinini kabul etmiştir. Bir oryantalist, Thomas Walker Arnold Rum Kilisesi hiyerarşisi Hristiyanları büyük vergi ile yükledi ve Hristiyan cenaze töreni hakkı için yüksek ücret istediklerini dikkat çekti. Din adamları çocukları köle olarak sattığını iddia ediliyordu. İslam'a geçmeleri başka bir nedeni Arnold'a göre "entelektüel yaşamın enerjisi din ve namus konusunda tartışmasını yasaklayan dogmatizmin ağırlığın altında ezen kilise despotizm" ine haline gelen Rum Kilisesi'nin durumuydu. Arnold'a göre diğerleri "Kutsal Ayin'de maya veya mayasız ekmeğin kullanmasının gibi ehemmiyetsizliğine sonsuz muhavere sağlayan Hristiyan doktrinlerin aksine İslam ilkelerinin açık anlayışı olduğu için Hristiyanlığı bırakıp İslam'a geçtiler.[18]

Kafkasya ve Pontuslu Müslüman Rumlar

Pontus Rumcası (Yunanistan’dakilerin aksine kendi dillerini "Pontiaka" (Ποντιακά Podiaka) yerine "Romeika" (Ρωμαίικα) olarak tanımlarlar, Karadeniz’in güney sahillerine yakın yerlerde topluluklar halinde dağılmış Müslüman Rumlarca konuşulmaktadır. Pontuslu Müslüman Rumlar, daha çok Trabzon’da bulunmakla birlikte pek çok bölgede iskan etmektedirler. Pontus Rumcası şu bölgelerde konuşulmaktadır:[19][20] Tonya ve Tonya’ya bağlı 6 köy, Beşköy’e bağlı 6 köy, Sürmene, Köprübaşı ve Maçka‘daki Galyana Vadisi’nde bulunan 9 köy. Galyana Vadisi’ndekiler, 1929 yılında Beşköy’de gerçekleşen yıkıcı bir selden sonra buradaki Ortodoks Pontus Rumları’nın mübadele sonrası terk ettikleri evlerine yerleştirildiler. En büyük Pontuslu Müslüman Rum topluluğu Of Vadisi’nde (Çaykara, Dernekpazarı ve Of’un bir kısmı) bulunur. Çaykara ilçesinde 23 tane köyde Rumca konuşulmaktadır,[21] bölgedeki anadili Rumca olan kişilere göre Çaykara ilçesinde 70 tane Müslüman Rum köyü vardı ancak yaşanan büyük göç nedeniyle bu sayı değişmiştir.[22] Ayrıca Dernekpazarı’na bağlı 12 tane Müslüman Rum köyü vardır.[21] 1914 yılında Ekümenik Patrikhane’nin yaptığı resmî sayıma göre sadece Pontus bölgesinde yaklaşık 190.000 Müslüman Rum yaşıyordu.[23] Yıllar geçtikçe, Trabzon bölgesinden Türkiye'nin İstanbul, Sakarya, Zonguldak, Bursa ve Adapazarı gibi bölgelerine yoğun göçler yaşanmıştır.[21] Ayrıca 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya göç edenler de olmuştur.[21] Pontus’daki pek çok Müslüman Rumlar (hatta gençler bile) konuştukları dili ya akıcı ya da akıcıya yakın bir şekilde konuşurlar.[24] Erkekler genellikle Türkçe ve Rumca olmak üzere çift dillidir. Ancak kadınlar genellikle Rumca konuşurlar.[24] Pontuslu Müslüman Rumlar ayrıca; Rize (daha çok İkizdere ilçesinde bulunur), Artvin, Gümüşhane, Erzurum ilinin bir kısmı ve Rus İmparatorluğu‘nun Kars Oblastı (bkz. Kafkasya Rumları) ve Gürcistan gibi diğer yerleşim yerlerinde de bulunabilir (bkz. Gürcistan’da İslam). Günümüzde bu bölgedeki Müslüman Rumlar[25] kendilerini Türk olarak görmektedir.[22][26] Türkiye’de bu topluluk ”Rum” veya “Yunan” olarak adlandırılır. Ancak Pontuslu Müslümanlar, bu terimleri Yunanistan, Hristiyanlık ve Türk düşmanı olarak algılandığı için kendilerini tanımlamak için kullanamazlar. Ayrıca kendi dillerini ”Rumeyka“, ”Rumca” ya da ”Rumcika” olarak tanımlarlar.[27] Yunanistan’dakiler kendi dillerinin dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren Rumeyka yerine «Ελληνικά» (Okunuşu;Ellinika) olarak tanımlıyorlar.[28] Pontuslu Müslümanlar Hanefi mezhebine bağlıdırlar ve katı dini hassasiyetleriyle ve birçok âlim yetiştirmeleriyle bilinirler.[24]

Giritliler

Giritli Müslümanlar, 19-20. yüzyıl

Girit Türkleri (Yunanca: Τουρκοκρητικοί) ya da Girit Müslümanları terimi,[29][30][31] Girit’te 1908 yılında Yunan hakimiyetinin başlamasından biraz önce veya sonrasında Osmanlı hakimiyetindeki başka bir bölgeye giden ve nüfus mübadelesi sonrası Çanakkale’den İskenderun’a uzanan sahil şeridi boyunca yerleştirilen Yunanları kapsar.[32] Türkiye'ye yerleşmeden önce, Girit'teki Hristiyan halk ile Müslüman halk arasındaki toplumsal ilişkilerin kötüleşmesi, onları önce Osmanlı daha sonra ise Türk kimliğini benimsemeye itmiştir.[33] Okumuş kişilerin sayısı az olmasına rağmen, bazı Giritli Müslümanlar toplulukları için Arap harflerini kullanarak[34] Yunan dilinde şarkı, şiir gibi edebi eserler verdiler.[31] Günümüzde, Ege sahili boyunca çeşitli yerleşim yerlerinde yaşayan yaşlı Giritli Müslümanlar, Girit Rumcası'nı akıcı bir şekilde konuşurlar.[32] Ayrıca, Giritli Müslüman gençler arasında da bu dili akıcı bir şekilde konuşan kişiler bulunmaktadır.[35] Ancak Müslüman Giritlilerin çoğu konuştukları dilin Yunanca olduğunun farkında değillerdir.[29] Dillerini genellikle Yunanca yetine Giritçe veya Kritika (Κρητικά) olarak adlandırırlar. Giritli Müslümanların geneli Hanefi olmakla birlikte toplumun dini görüşünü ve dini hoşgörüsünü etkilemiş Bektaşi bir azınlık da bulunmaktadır. 1898 yılında özerk Girit Devleti'nin kurulmasının ardından, Doğu Akdeniz çevresindeki diğer Osmanlı hakimiyetindeki bölgelere önemli sayıda Giritli Müslüman yerleştirilmiştir. Bunların çoğu Girit Rumcası'nı günümüzde de anadil olarak konuşabildikleri Hamidiye ve Trablusşam'a yerleşmekle birlikte, Susa ve Bingazi gibi Trablusgarp'ın doğu kısmındaki şehirlere yerleşenler de olmuştur. Trablusgarp'a yerleşenler genellikle Yunan soyadlarıyla ayırt edilebilir. Bu topluluğun yaşlıları halen evlerinde Girit Rumcası'nı konuşmaktadır.[32] Ayrıca Grekofon Girit Müslümanlarından oluşan küçük topluluklar, hala Yunanistan'da Oniki Ada, Rodos ve Kos'ta bulunmaktadır.[36] Bu topluluklar, bölgeye 1948 yılında Yunanistan'ın parçası haline gelmeden önce yerleşmişlerdi ve Türk kimliği altında diğer Müslüman topluluğa entegre edildiler.[36]

Epirliler

Epir bölgesindeki bütün Müslümanlara Türkler “Yanyalılar”; Yunanlar ise Τουρκογιαννιώτες (Türk Yanyalılar) derdi. 1912 ve 1923 yıllarında olmak üzere iki göç döneminde Türkiye'ye göç ettiler. Nüfus Mübadelesi’nden sonra Epirli Grekofon Müslümanlar İstanbul’un Anadolu yakasına, özellikle Erenköy'den Kartal'a kadar olan bir bölgeye (zamanında bu bölgede zengin Ortodokslar yaşıyordu) yerleştirildiler.[37] Epirli Müslüman nüfusunun çoğunluğu Arnavut kökenli olsa da Yunan asıllı olanlar da az değildi. Bu Yunan asıllı olanlar: Suli,[38] Margariti (ikisinin de çoğunluğu Müslüman),[39][40] Yanya, Preveze, Luros, Paramythia, Koniçe ve bunun gibi Pindus Dağları bölgesinde bulunan pek çok yerleşim yeri örnek verilebilir.[41] Kimlikleriyle ilgili olarak, Yanya ve Paramythia'da çoğunluk olan ve Parga ve muhtemelen Preveze’de nüfusları fazla olan Yunan asıllı Müslüman nüfus,[34][42] " Arnavutlar ile aynı kimlik inşası yolunu paylaştı ve böylece Arnavutça konuşan sakinlerle aralarında belirgin bir farklılık oluşmadı."[37][42] 18. yüzyılda Yanya'da yaşamış olan Yunan Müslüman olan Hoca Esat Efendi Aristoteles'i Türkçeye çeviren ilk tercümandır.[43] Yanya’daki bazı Grekofon Müslümanlar, Arap Alfabesi’ni kullanarak Yunan Dili'nde, çoğunlukla şiir olmak üzere pek çok edebi eserler yazmışlardır.[34] Topluluk günümüzde tamamen Türkleştirilmiş durumdadır. Bu Yunan asıllılardan çok Arnavut asıllılardan oluşan Epirli Müslüman topluluğu, günümüzde genellikle Çam Arnavutları olarak anılır.

Makedonyalılar

Batı Makedonya’daki Müslüman Rumlar,[12][30][44][45] İnce Karasu Nehri civarında da yaşamıştır.[46] Bu topluluk “Vallahades” ismiyle bilinir ve muhtemelen 1700’lerin sonuna doğru kitlesel olarak Müslüman olmuşlardı. Yunan Makedonyası ve Güney Balkanlar’daki çoğu İslam’ı kabul ederken Türk dili ve kimliğini de benimseyen toplulukların aksine bu topluluk Yunan kültürlerini ve dillerini korumuştur. Buna karşılık, Epir, Trakya ve Makedonya’nın diğer kısımlarındaki Grekofon Müslümanlar, Osmanlı ilk dönemlerinde Müslüman olurken Türkçe’yi de benimsediler ve böylece Osmanlı iktidar seçkinlerine daha kolay ve iyice asimile olmuşlardı. Todor Simovski'nin değerlendirmesine göre (1972), 1912'de Yunanistan'ın Makedonya bölgesinde 13.753 Müslüman Rum vardı.[47]

Yirminci yüzyılda, Vallahades, diğer Yunanlar tarafından dinlerinden dolayı Türk sayılıyordu ve Yunanistan ile Türkiye arasında dil ve etnik köken yerine dini bağlılığa (Hristiyan Ortodoks ve Müslüman) dayanan 1922-1923 nüfus değişiminden muaf değillerdi. Vallahades, Batı Asya'da, Kumburgaz, Büyükçekmece ve Çatalca gibi kasabalara veya Honaz’dakiler gibi köylere yerleştirildi.[30] Birçok Vallahades Romeika[30] adını verdikleri Yunanca’yı konuşmaya devam ediyor olsalar da Müslüman Türk akımına bağlı olarak Türkleştirildi.[48]

Teselyalılar

Grekofon Müslümanlar, Teselya'da da yaşıyorlardı.[49] Bu topluluk çoğunlukla Larisa, Trikala, Kardiça, Almyros ve Volos gibi şehirlerde ve bu şehirlerin çevresinde yoğunlaşmıştı. Ayrıca bu topluluk kasabalarda, Alasonya, Tyrnovos ve Almyros gibi bazı beldelerin köylerinde de bulunmaktaydı. Lampros Koutsonikas'a göre Alasonya kazasındaki Müslümanlar “Vallahades” denilen grupta sayılırdı.[50] Evliya Çelebi de Seyahatnâme’de Müslüman Grekofon halkın varlığından bahsediyor.[51] Ayrıca, Evliya Çelebi Seyahatnâme'nin 8. cildinde Tesalya'da birçok Yunan asıllı Müslüman bulunduğundan da bahsediyor.[52] Argyropouli köyü halkı gibi bazı Ulah kökenli olup bu topluluğa asimile edilmiş olan Müslümanlar da vardır. 1881 İstanbul Antlaşması ile Teselya’nın Yunanistan Krallığı’nın kontrolüne geçmesinden sonra bu bölgenin Müslüman halkı, Osmanlı idaresindeki başka bölgelere göç etmeye başladı.[53] İngiliz Başkonsolosu Blunt, 19. yüzyılın son çeyreğinde “Yunanca’nın genellikle Türkler tarafından da konuşulduğunu ve Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında ortak bir dil gibi görüldüğünü” gözlemlemiştir.

Kıbrıslılar

1878'de Kıbrıs'ın Müslüman sakinleri, adanın 120.000 kişilik nüfusunun üçte birini oluşturuyordu. Bu üçte birlik kısım Türk ya da "Neo-Müslüman" olarak iki gruptan oluşuyordu. Bu "Neo-Müslüman" olan kısım Yunan kökenlidir, İslam'ı kabul etmiştir ve Yunanca konuşurdu. Ayrıca karakter olarak adadanın Hristiyan sakinlerine benzerlerdi. 1936'da bu topluluğun en son gruplarının Antalya'ya yerleştiği rapor edilmiştir. Bu topluluğun entegrasyon sırasında Yunancayı konuşmayı bıraktıkları düşünülüyor.[54] 1950'li yıllarda Kıbrıs'ta hala Grekofon Müslüman yerleşim yerleri bulunmaktaydı. Bunlar; Lapithou (Kozan), Platanisso (Balalan), Ayios Simeon (Avtepe) and Galinoporni (Kaleburnu) olmak üzere 4 tanedir. Ancak bu bölgelerin insanları, kendilerini "Türk" olarak tanımlamaktadır.[17] Ayrıca 2017'de yapılan bir araştırmaya göre Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Ortodoks Rumlar arasında güçlü bir genetik bağ vardır.[55]

Ege Adalarındaki Müslüman Rumlar

Osmanlı döneminde hiçbir zaman büyük bir Müslüman nüfusa sahip olmamasına rağmen[56] Hios (Sakız), Lesvos (Midilli), Kos (İstanköy), Rodos, Lemnos (Limni) ve Tenedos (Bozcaada) gibi bazı Ege Adaları Yunan kökenli büyük bir Müslüman nüfusu içeriyordu.[57] Yunan İhtilali'nden önce Euboea (Eğriboz) Adası’nda da Müslümanlar da vardı. Bu adaların çoğunda Müslümanlar sadece adaların ana merkezinde ve bu merkezin çevresinde yaşıyorlardı. Günümüzde yaklaşık 5.000-5.500 civarı Grekofon Müslüman Kos (İstanköy) ve Rodos adalarında yaşamaktadır; çünkü bu adaların içinde bulunduğu On İki Adalar grubu zamanında İtalya’nın elindeydi ve bu nedenle oranın halkı Nüfus Mübadelesi’nden muaftı.

Kırımlılar

Orta Çağ'da, Kırım'daki Yunan halk, Kırım Tatarlarının dilsel asimilasyonuna rağmen, geleneksel olarak Doğu Ortodoks Kilisesi’ne bağlı kaldı. Rus Çariçesi II. Katerina 1777-1778 yılında Kırım’ı Osmanlıların elinden aldığında yerel Ortodoks halk zorla sınır dışı edildi ve Azak Denizi’nin kuzeyine yerleştirildi. Sürgün edilmemek için bazı Yunanlar İslam’ı kabul etti. Kırım Tatarcası dilini konuşan Müslüman Kermençik Köyü (1945’te adı Vysokoe’ye çevrildi) Yunan kimliklerini korudu ve bir süre Hristiyan adetlerini gizlice devam ettirdi. 19. yüzyılda Kermençik’in alt yarısına Türkiye’den Hristiyan Yunanlar gelirken, üst kısmında Müslümanlar yaşıyordu. 1944 yılında Stalin yönetimi, Kermençik Müslümanlarını Kırım Tatarı saymış ve Kırım’daki diğer etnik azınlıklarla birlikte zorla Orta Asya’ya sürmüştür.[58]

Lübnan ve Suriye

Trablusşam'da yaklaşık 7.000, Suriye'nin Hamidiye kentinde ise yaklaşık 8.000 Yunan Müslüman bulunmaktadır. Bu Yunanların çoğu aslen Giritlidir.[9] Kaynaklar bu topluluğun 1866'da başlayan Girit İsyanı ile 1897 yılındaki Osmanlı-Yunan Savaşı arası dönemde Girit'ten ayrıldığını belirtiyor.[9] Sultan II. Abdülhamid, adadan kaçıp Osmanlı Devleti'ne sığınan Giritli Müslüman ailelerin Levant kıyılarından bir bölgeye yerleşmelerini sağladı. Bu yeni yerleşime II. Abdülhamid'e atfen Hamidiye ismi verilmiştir.

Lübnan'daki birçok Grekofon Müslüman, bir şekilde Giritli Müslüman kimliğini ve Yunan dilini korumayı başarmıştır.[59] Komşu toplulukların aksine bu Müslüman toplulukta, monogami yaygındır ve boşanmak utanç verici olarak görülür. Lübnan İç Savaşı'na kadar, birbirlerine sıkı sıkıya bağlıydılar ve genellikle akraba evliliği (Endogami) yaparlardı. Ancak birçoğu 15 yıl süren iç savaş yüzünden Lübnan'dan ayrıldı.[9]

Grekofon Müslümanlar, Hamidiye nüfusunun %60'ını oluşturmaktadır.[60] Oran daha yüksek olabilir ancak ailelerdeki melez ilişki sebebiyle kesin değildir. Topluluk kültürünü korumak konusunda çok hassastır. Yunanca bilgileri son derece iyidir. Tarihi anavatanlarıyla ilişkileri ise uydu televizyon ve akrabaları sayesinde mümkün oldu. Bu toplulukta da monogami yaygındır.[9] Günümüzde Hamidiye'deki Grekofon topluluğun çoğu kendilerini "Girit Müslümanları" olarak bir kısmı ise "Girit Türkleri" olarak tanımlar.[61]

1988 yılında, hem Suriye hem de Lübnan'da bulunan Grekeofon Müslümanlardan pek çok kişi dinlerinden dolayı Yunan Büyükelçiliği tarafından ayrımcılığa maruz kaldıklarını bildirmişti. Topluluk üyeleri kayıtsızlık ve hatta düşmanlık ile karşılanmış ve Yunancalarını geliştirmek istemeleri sebebiyle Yunanistan'a yapılacak geziler için vize ve fırsatlar verilmemiştir.[9]

Orta Asya

Malazgirt Savaşı’nda, Selçuklu Hanedanının Bizans İmparatoru Romen Diyojen önderliğindeki Bizans ordusunu yenmesi sonucu pek çok Bizanslı, köle olarak alındı. Bu Bizanslı kölelerin en ünlüsü; o zamanki Selçuklu İranı’nın Horasan eyaletinde bulunan ancak bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv şehrinde yaşamış müslüman bir bilim adamı olan Hazinî’dir.[62]

Diğer Müslüman Rumlar

Tanınmış Müslüman Rumlar

Kaynakça

Özel
Genel
  • Wagstaff, J. M. (1978), War and Settlement Desertion in the Morea, 1685-1830 (İngilizce), 3, Transactions of the Institute of British Geographers 
  • St. Clair, William (1972), That Greece Might Still Be Free The Philhellenes in the War of Independence (İngilizce), Londra: Oxford University Press, ISBN 0-19-215194-0 
  • Finlay, George (1861), History of the Greek revolution (İngilizce), Edinburgh: William Blackwood