2007-2008 finansal krizi

2007–2008 finansal krizi veya küresel finansal kriz (İngilizceGlobal financial crisis, GFC), küresel ölçekte ciddi sonuçlar doğurmuş finansal bir krizdi. Amerika Birleşik Devletleri konut balonunun patlamasıyla birlikte bankalara yüksek risk binmesine[1] ve dolayısıyla Birleşik Devletler gayrimenkulüne bağlı tüm menkul mülklerin değerlerinin dibe inmesine, beraberinde küresel finans kuruluşlarının zarar görmesine,[2] Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflas etmesine ve bankalarının krize girmesine sebep oldu.[3] Büyük Depresyon'dan bu yana en şiddetli küresel durgunluk olan Büyük Durgunluğu ateşledi.[4][5][6][7][8][9] 2009'un sonlarında Yunanistan'da ufak bir krizle başlayıp sonrasında büyüyen Avrupa borç krizi ve İzlanda'daki üç büyük bankanın üçünün de banka yığılmasını içeren 2008–2011 İzlanda finansal krizini izledi.

1 Temmuz 2006-24 Ağustos 2009 tarih aralığı için kredi risk göstergesi olan TED yayılımı.

ABD’deki mortgage krizi yaklaşık 10 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşarak bu haliyle dünyanın en büyük piyasası görünümündeydi. Başlangıçta mortagage kredilerinin büyük çoğunluğu yüksek kalite müşterilere verilen ve “prime mortgage” denilen kredilerden oluşuyordu. Zaman içinde krediler daha düşük kaliteli müşterilere deyönlendirilerek “subprime mortgage” olarak isimlendirildi ve bu krediler 2008 ortalarında 1.5 trilyonluk bir hacme ulaştı. ABD’de düşük seyreden faiz oranları, subprime mortgage kredilerini kullanan düşük gelirli grupları, değişken faizli kredileri tercih etmek konusunda cesaretlendirdi. FED’in faiz oranlarını art arda artırması ve konut fiyatlarındaki hızlı düşüşle beraber, bu kişiler aldıkları kredileri ödemekte güçlük çekmeye başladılar. ABD’deki ekonomik gelişme konut fiyatlarındaki artışın devam etmesi üzerine kuruluydu. Konut fiyatlarındaki artış, mülk sahiplerinin kendilerini daha zenginleşmiş hissederek, tüketimlerini borçlanma üzerinden gerçekleştirmelerini teşvik ediyordu. Ayrıca konut fiyatlarının artışıyla, emlak piyasasına dayalı finansal işlemler de genişliyordu. Emlak piyasasındaki canlılık, kredilerin hızlı bir şekilde el değiştirmesine olanak verdiği için, “Türev ürün” adında finans şirketlerinin başka işlemlerinden doğan risklerini, üçüncü kişilere devretmelerine herhangi bir engel yoktu. Bu mekanizmayla ortaya çıkan “hedge fonlar” sayesinde uluslararası çapta işlem yapan bankalar, birbirlerinin kefili haline dönüşmüşler ve fonların en fazla biriktiği banka da Lehman Brothers olmuştur.[10]

2007 yılında finansal markette problemler olmasına karşın, finansal kuruluşların hisselerinin yüksek düzeyde seyretmesinden ötürü, yatırımcıları endişelendirecek herhangi bir işaret yoktu. Finans sektöründe çalışanlar, sorunun yapısal olmaktan çok nakit akışından kaynaklandığını düşünme eğilimindeydiler. Problemlerin 2008 yılında da devam etmesi ve yaratılan finansal ağ yüzünden, finansal balon patlayıncaya kadar, kaybın hangi boyutlarda olduğunu tahmin etmek mümkün değildi. Konut fiyatlarının hızla düşüşe geçmesiyle, finansal hasar ortaya çıkmaya başladı. Bear Sterns, mortgage kredisiyle uğraşmamasına rağmen, yüksek getirisi nedeniyle büyük miktarlarda mortgage bağlantılı kaynaklara yatırım yapmıştı. 16 Mart 2008 tarihinde Bear Sterns’in iflasının önlenmesi için FED’in desteğiyle JP Morgan Chase’e satışının gerçekleşmesi, domino etkisiyle finansal sektörü sarsmaya başladı. Bear Sterns’in hisselerindeki düşüş “Moodys”i de etkiledi. Söz konusu satış, finansal kuruluşların iflas etmekte olduğu olduğu yolunda bir söylentiye ve finansal sektöre yönelik güven kaybına yol açtı.[11] Artık gözler subprime mortgageların biriktiği merkez olan Lehman Brothers’a çevrilmişti.

Lehman Brothers 2006 yılından itibaren subprime mortgageların biriktiği en büyük merkez haline gelmişti. Hedge fonların yüksek getirisi, şirketi herhangi bir bunalım durumunda karşılayamayacağı kadar çok hisse sahibi olmaya sevk etti. 2007 yılı ortalarında Lehman Brothers’ın likidite olmayan kaynakları ve kaybı çoktan kontrol edilemeyecek bir seviyeye ulaştı. Buna rağmen 2008 yılının ilk çeyreği boyunca şirket piyasada işlem yapmaya ve kayıplarını “Repo 105” denilen bir muhasebeleme yöntemiyle gizlemeyi başardı. Muhasebe kayıtlarındaki usulsüzlüklerle beraber, kısa vadeli repo faizlerinin % 26 gibi oranlara ulaşması sayesinde, Lehman Brothers’ın kâğıt üzerinde kâr elde eden bir şirket görüntüsü vermesi sağlandı. Ama 2008 yılının Mart ayında Bearn Sterns’in satışıyla beraber, piyasaya yönelik güvensizlik arttı ve Lehman Brothers için ekonomik anlamda kaos ortamı oluştu. Şirketin CEO’su Richard Fuld’un şirketin devri konusundaki isteksizliği sonucu, Lehman Brothers 15 Eylül 2008 tarihinde iflas ettiklerini açıklamak zorunda kaldı. Banka iflasını açıkladığında toplam varlıklarının değeri 639 milyar dolardı. Aynı gün diğer yatırım bankası Merrill Lynch'e el konuldu ve Bank of America bu bankayı 50 milyar dolara satın alacağını açıkladı.[12]

ABD konut satışlarını finanse eden iki büyük yarı kamusal mortgage şirketi olan Fannie Mae ve Freddie Mac’in Ağustos ayındaki stok fiyatları, ABD’li yetkilileri telaşlandırmaya başlamıştı. Federal hükûmetin başlangıçta şirketlerin hisse senetlerine yönelik verdiği güvenceler, piyasaya olan güveni sağlamakta yetersiz kalınca, Hazine Bakanlığı 7 Eylül’de bu iki bankanın da kamulaştırıldığını duyurdu. FED’in baskısıyla iflasın eşiğindeki bir diğer banka olan Merrill Lynch’in 16 Eylül’de Bank of America’ya 85 milyar dolara satışı gerçekleşti. Ekim ayında Hazine Bakanı Henry M. Paulson 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketi açıklayarak, ABD merkezli ulusal büyük bankaların toksik varlıklarının, hükûmet tarafından satın alınacağını duyurdu.[13]

Krizin ortaya çıkmasından önce de finansal piyasalara yönelik güven kaybının yüksek olduğu bilinmekteydi yalnız, 2008 Ekonomik Krizi ile birlikte, kredi derecelendirme kuruluşlarının da güvenilirliklerinin tartışmaya açılması gerekti. Uluslararası anlamda yüksek itibar sahibi olan Standard and Poor’s şirketi Lehman Brothers’ın kredi notunu, şirketin iflasının açıkladığı tarihten yalnızca 6 gün öncesine kadar, en üst düzey yatırım seviyesi olan “A” da tutmaya devam etti. Hatta Moody’s, iflasın bir gün öncesine kadar Lehman Brothers’ın kredi notuna değiştirmekten kaçındı.

Söz konusu bu şirketler, yatırımcıların doğru karar vermeleri ve finans piyasasının sağlıklı bir şekilde işlemesi adına hizmet etmeleri gereken kuruluşlardır; ama Mart ayından itibaren dikkatlerin çevrildiği Lehman Brothers’a yönelik herhangi bir harekette bulunmayarak, en temel görevleri olan yatırımcılara: doğru, güvenilir ve anlaşılır bir bilanço sunmak yerine, Lehman Brothers’ın bir an evvel devri umuduyla, karartma ve görmezlikten gelme politikası izlemişlerdir. Böylelikle, uluslararası piyasalarda ABD’li kredilendirme kuruluşlarının, politik ve ideolojik bir tavır sergilediklerini iddia eden Çinli yetkililerin eleştirilerinin haklı olduğu ortaya çıkmıştır.[14]

Kaynakça