Vikipedi:Günün maddeleri/Ekim 2018


1 Ekim
Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Bolşevik lider Vladimir Lenin tarafından Ağustos-Ekim 1916 tarihleri arasında yazılan eser. İlk kez 1974 yılında Cemal Süreya tarafından Türkçe'ye çevirilen kitap, Türkiye'de ilk kez Sol Yayınları tarafından 1979 yılında yayınlanmıştır.

Emperyalizm olgusu, Lenin'in marksist yönteme kattığı temel bir düşüncedir. Buna göre kapitalizmin ulaştığı en yüksek basamak emperyalizmdir ve kapitalist devletler kendi çıkarları doğrultusunda pazar bulma amacıyla başka uluslara müdahale etmektedir. Lenin, kapitalizmin bu gelişim sürecini eserinde "Kapitalizm geliştikçe hammadde eksikliği de kendini o denli duyurmaktadır; rekabetin koşulları o denli sertleşmekte, bütün yeryüzünde hammadde kaynakları arama çabaları o denli alevlenmekte, sömürgelere sahip olma savaşımı o denli amansız olmaktadır." sözleriyle açıklar. Devamı...


Alec Guinness (d. 2 Nisan 1914 - ö. 5 Ağustos 2000), İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusu.

Bir reklam ajansında metin yazarı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra oyunculuk dersleri alarak ilk kez 1934'te Londra'daki King's Theatre'da figüran olarak sahneye çıktı. Üç yıl sonra John Gielgud'ın tiyatro kumpanyasına katılarak Richard II (1937), The School for Scandal (1937), Üç Kızkardeş (1937), ve Venedik Taciri (1938) gibi klasiklerde rol aldı. 1938'de Londra'daki Old Vic Tiyatrosu'nda, modern giysilerle oynanan popüler Hamlet uyarlamasında başrole çıktı. 1948'de aynı tiyatroda sahnelenen (Twelfth Night) adlı oyunun yardımcılığını üstlendi. New York'ta ilk kez II. Dünya Savaşı'nda görev aldığı İngiliz Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nden izinliyken sahneye çıktı; Flare Path (1942-1943) adlı bu oyundan yıllar sonra aynı kentte The Cocktail Party ve Dylan'da oynadı. Guinness sinema oyunculuğuna, Charles Dickens'ın romanından uyarlanan Büyük Umutlar (1946) adlı filmde Pip'in arkadaşı Herbert Pocket rolüyle başladı. 1948'de oynadığı Oliver Twist'ten sonra Ealing Stüdyoları için bir dizi komedi filmi çevirdi. (Devamı...)


2 Ekim
Cambridge Üniversitesi (Cantab olarak kısaltılır; İngilizceUniversity of Cambridge), Birleşik Krallık'a bağlı Cambridge kentinde bulunan devlete bağlı bir araştırma üniversitesi. 1209'da kurulan üniversite İngilizce konuşulan ülkelerde mevcudiyetini sürdüren ikinci, tüm dünyanın dördüncü en eski üniversitesidir. yerel halk ile aralarındaki anlaşmazlık sonucunda Oxford Üniversitesi'nden ayrılan akademisyenler tarafından kurulan üniversitenin Oxford ile arasında büyük benzerlikler bulunur ve her ikisini birden kastetmek için zaman zaman Oxbridge tabiri kullanılır.

Cambridge 31 bağlı kolej ve 100'ü aşkın akademik departmanın altı okulda organize olmasıyla oluşturulmuştur. Üniversitenin binaları kentin birçok yerine dağılmıştır ve bunlardan birçoğu tarihi öneme sahiptir. Bünyesindeki kolejler kendi kendilerini yönetir ve üniversite bünyesinin ayrılmaz birer parçasıdır. 31 Temmuz 2015 rakamlarına göre üniversitenin toplam geliri 1.638 milyar £ olup bunun 397 milyon £'lik kısmı araştırma bağışları ve sözleşmelerdir. Merkezi üniversite ve bünyesindeki kolejlerin toplam geliri 5.89 milyar £'i bulur ve bu rakam Amerika Birleşik Devletleri dışında bulunan üniversiteler içinde en yüksek bağış anlamına gelmektedir. Altın üçgen olarak adlandırılan Britanya'nın en iyi üniversitelerinden olan Cambridge "Silicon Fen" adı verilen yüksek teknoloji alanının gelişmesine oldukça katkı sağlamıştır. Üniversite Fitzwilliam Müzesi ve botanik bahçesinin de aralarında olduğu sekiz sanat, kültür ve bilim müzesine sahiptir. Devamı...


John Forbes Nash Jr. (13 Haziran 1928 – 23 Mayıs 2015), oyun kuramında ve diferansiyel geometri alanında köklü değişiklikler yapmış; aynı zamanda kısmi diferansiyel denklem üzerinde de çalışmış Amerikalı matematikçi.

1959'da, Nash ruhsal bozukluk belirtilerini açıkça göstermeye başladı ve birkaç yılını paranoid şizofreni teşhisiyle akıl hastanelerinde geçirdi. 1970'ten sonra, durumu yavaş da olsa daha iyiye gitmeye başladı ve 1980'lerin ortasında akademik kariyerine geri dönme imkanı buldu. Şizofreni ile mücadelesi ve toparlanıp akademik hayatına geri dönüşü, Sylvia Nasar tarafından yazılan Akıl Oyunları isimli biyografik romanın yanı sıra Nash'i Russell Crowe'un canlandırdığı aynı isimli filme de konu olmuştur. 23 Mayıs 2015'te, Nash ve eşi Alicia Nash, taksiyle yolculuk ederken bir paralı otoyolda meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetti. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Carnegie Teknoloji Enstitüsü (günümüzde Carnegie Mellon Üniversitesi)'de ders çalışmadan dereceyle tamamladıktan sonra doktora yapmak için Princeton Üniversitesi'ne gitti. 21 yaşında hazırladığı doktora tezi, "Oyun Teorisi", ona uzun yıllar sonra, 1994'te Nobel Ekonomi Ödülünü kazandırdı. Genç deha, John von Neumann'ın icadı olan oyun teorisindeki sorunları çözüp kullanılır hale getirdi. 30 yaşına kadar parlak fikirleri ve göze çarpan kişiliği sayesinde hızla yükselip matematik camiasının önde gelen isimlerinden biri oldu. MIT'de profesörlük yapmaya başladığında karısı Alicia Larde ile tanıştı. Larde o zamanlar daha bir fizik öğrencisiydi. Nash'in şizofreni sorunları başlamadan kısa süre önce çiftin bir oğlu oldu. John Nash aynı zamanda soğuk savaş döneminde ordu adına şifre çözücü olarak çalışmıştır. Hastalığının ilk belirtileri 1958 yılında görülmeye başladı. Bir oda arkadaşı olmamasına rağmen bir oda arkaşından bahsedip etrafındakileri korkutmuş ve oda arkadaşıyla yaptığı hayali sohbetler onun şizofren olduğunu ortaya çıkarmıştır. Daha sonra bu hastalığı kendi zekasını kullanarak yenmiştir. (Devamı...)


3 Ekim
DNA dizileme bir DNA molekülündeki nükleotit bazlarının (adenin, guanin, sitozin ve timin) sırasının belirlenmesidir.

DNA dizilerinin bilinmesi temel biyoloji, biyoteknoloji, adli bilim, tıbbi tanı koyma gibi pek çok sahada vazgeçilmez hâle gelmiştir. DNA dizilemesi biyolojik araştırma ve keşifleri çok hızlandırmıştır. Modern DNA dizileme teknolojilerin mümkün kıldığı hızlı DNA dizileme sayesinde İnsan Genom Projesi'nde insan genomunun dizilenebilmiştir. Benzer projelerle pek çok hayvan, bitki ve mikrop genomunun tam dizisi üretilebilmiştir. İlk DNA dizileri 1970'lerin başlarında üniversite araştırmacıları tarafından iki-boyutlu kromatografiye dayanan zahmetli yöntemlerle elde edilmiştir. Otomatik analizle çalışan boya-tabanlı dizileme yöntemlerinin gelişimiyle DNA dizilemesi çok daha kolaylaşmış ve birkaç büyüklük mertebesi hızlanmıştır. RNA dizilemesi nükleotit dizilemesinin en erken biçimlerinden oldu. RNA dizilemesinin en önemli aşamaları, Gent Üniversitesi'nden (Gent, Belçika) Walter Fiers ve arkadaşlarının, 1972'de Bakteriyofaj MS2'ye ait bir genin, daha sonra 1976'da ise aynı bakteriyofajın tüm genomunun dizisi olmuştur. (Devamı...)


Andrey Saharov ya da tam adıyla Andrey Dmitriyeviç Saharov (Rusça; Андре́й Дми́триевич Са́харов, d. 21 Mayıs 1921 - ö. 14 Aralık 1989), insan haklarının önde gelen savunucularından SSCB'li nükleer fizikçi. SSCB'de reformların yapılmasını ve komünist olmayan ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasını desteklemiş, 1975'te Nobel Barış Ödülü'nü kazanmış, ama yönetimin baskısıyla karşılaşarak 1986'ya değin ülke içinde sürgünde yaşamıştır.

Babası gibi fizik öğrenimi gören Saharov, doktora çalışmasını 1947'de tamamladı ve 32 yaşında SSCB Bilimler Akademisi tam üyeliğine seçildi. Bu dönemde İgor Tamm ile birlikte SSCB'nin ilk hidrojen bombasının yapım çalışmalarını gerçekleştirdi ve denetimli çekirdek kaynaşmasının (füzyon) kuramsal temellerini attı. Saharov, 1961'de Başbakan Nikita Kruşçev'in 100 megatonluk bir hidrojen bombasının atmosferde denenmesi yolundaki planına, deney sonucu oluşacak radyoaktif serpintinin yaygın hastalıklara yol açabileceği kaygısıyla karşı çıktı. Üç yıl sonra, Stalin dönemi biyologlarından Trofim Lisenko'nun egemen öğretilerine karşı bir muhalefet grubu oluşturmayı başardı. 1968'de batı ülkelerinde yayımlanan İlerleme, Birlikte Yaşama ve Düşünce Özgürlüğü adlı yapıtında nükleer silahların azaltılması gerektiğini savundu ve komünist ve kapitalist sistemlerin sonunda demokratik sosyalizm temelinde birleşeceğini öne sürdü. 1971'de insan hakları savunucularından Yelena G. Bonner ile evlendi. (Devamı...)


4 Ekim
[[Dosya:|sağ|150px]] Fotoğraf (Eski Yunanca Yunancaφῶς (fos), Yunancaφωτός (fotos)), “ışık (gök cisimlerinin)“, “aydınlık“ ve Yunancaγράφειν (grafein), “çizmek“, “kazımak“, “resim yapmak“, "yazmak" kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğraf, cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler meydana getirin dalga boylarıyla olan fotoğraflardır.

Fotoğrafta en önemli unsur ışıktır. Işık üzerine vurduğu nesneleri görülebilir kıldığı gibi, fotoğraf oluşumunu da sağlar. Bu yüzden fotoğrafı çekecek makinedeki objektif de önem arzetmektedir. Objektifin diyafram değeri ne kadar küçükse içeriye giren ışık miktarı da o kadar çok olacağından fotoğraf çekiminde daha yüksek enstantaneler kullanılabilinecektir. Diyafram'ın 1, olması objektife gelen ışığın tamamının sensöre düşmesidir. Kaliteli ve pahalı lenslerin diyafram değerleri genel olarak 2,8 ve daha düşüktür. Fotoğrafın çekilebilmesi için ışık şarttır. Işık herhangi bir kaynaktan cisime gelir. Cisimden yansıyan ışık bir algılayıcıya yani göze ya da filme ya da sensore geldiği zaman görünür olur ve renkleri konusunda bilgi verir. Cisimlerin renkleri üzerine gelen ışığın ışık ısısı ve ne kadarını absorbe edip ne kadarını hangi dalga boyunda yansıttığına göre algılanır. Örneğin beyaz duvar sarı ışık ile aydınlatıldığında sarı, mavi ışık ile aydınlatıldığında ise mavi renk olarak görünür. Ancak kırmızı renkli cisim yeşil ışık ile aydınlatıldığında siyah gözükebilir. Objektifler ilk kamera sayılan camera obscuradan bu yana gelişme göstererek optik kusurları neredeyse tamamen giderilmiş hale gelmişlerdir. Geniş açı , normal odaklı ve tele objektif olarak kabaca 3 gruba toplanabilir. Aynı zamanda sabit odaklı ve değiştirilebilir odaklı(zoom) objektifler olarak iki ayrı grupta da toplanabilir. (Devamı...)


Romulus ve Remus Roma Mitolojisine göre MÖ 753'de Roma şehrinin kurucularıdır. Efsaneye göre Savaş Tanrısı Mars ile Rhea Silvia'nın ikizleridir. Ataları ise Truva'dan kaçan Afrodit'in oğlu Prens Aeneas'tır. Aeneas, Hektor'un kuzenidir.

Romulus, Roma şehri'ni beraber kurduğu kardeşi Remus'u öldürerek tahtın tek sahibi olmuştur. Remus, Romulus ile dalga geçtiği için Romulus'un Remus'u öldürdüğü sanılır. Gerçekte yaşayıp, yaşamadığı bilinmeyen Romulus'un tarihsel bir kişi olduğu şüphelidir.

İtalyan mitolojisine Etrüskler (Tuskiler) aracılığıyla geçmiş olan bir söylencedir. Türklerin mağarada kurt tarafından beslenen çocuk motifi ile birebir aynıdır. Romus ve Romulus iki (veya ikiz) kardeştirler ve Roma şehrini kurmuşlardır. Bir ırmağa bırakılırlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilirler. Roma şehrini kurmak için de kurt tarafından emzirildikleri yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga ederler bunun üzerine Romulus kardeşi Romus’u öldürür. Böylece kurduğu kent devletinin ilk hakanı kendisi olur. Kardeşleri besleyen Lupa kara renkli olarak betimlenir. (Devamı...)


5 Ekim
Ahududu ya da frambuaz (Rubus idaeus), gülgiller (Rosaceae) familyasından, yaz ve sonbahar mevsiminde kırmızı renkli ve tatlı meyveler veren bir bitki türü. Adı, ceylan anlamına gelen ahu ile dut kelimelerinden tamlamadır; harfiyen «ceylan dutu» anlamındadır.

Genelde ormanların açık verdiği yerlerde veya önceden yangın ya da ağaç kesimi ile açılan alanlarda büyür. Ahududu çiçeği, arılar için temel bir nektardır. Nemli iklime sahip bölgelerde kolayca üretilebilir ve kesilmedikçe kendiliğinden ürer. İki türü ticari olarak mevcuttur: yazın çok kısa bir dönemde yetişen vahşi türü ve sürekli meyve veren türü. Ahududu yaprakları, taze veya kurutulmuş olarak bitki çaylarında kullanılır. Yaprakları 3'lü veya 5'li gruplar halinde bulunur ve altları gümüş-beyaz renktedir. Ahududu, taze ürünler pazarı ve ticari işleme için yetiştirilir. Geleneksel olarak yaz sonu mahsülü olan ahududu, yeni bir teknoloji, çeşitlilik ve yenilikler sayesinde tüm yıl boyunca tüketilebilir. Ahududunun tam olgunluğuna erişebilmesi için bol güneş ışığı ve suya ihtiyacı vardır. Kuş dışkısı ile yayılan tohumlarla ahududular bahçelerde sık sık yabani ot olarak baş gösterirler. Ahududuların yetiştirilmesine normalde kışın dip sürgünlerden başlanır. Bu sürgünler bir metre aralıklarla verimli, iyi kanalize edilmiş topraklara ekilmelidir. Dikimden önce toprağı derinlemesine kazarak ve gübre gibi organik maddeler ekleyerek hazırlayın. İlk sene, bitkinin rezervlerini depolaması ve büyüyebilmesi için bütün çiçekler toplanır. İkinci seneden itibaren bir önceki senenin fidanları ilkbaharda çiçeklenecek ve yazın meyveler olgunlaşacaktır. İlkbahar ve yaz boyunca bitkiyi iyi sulanır, fakat sonbahar döneminde su miktarını azaltılır. Bu, fidanların kışı geçirebilmeleri için sertleşmekerini sağlayacaktır. (Devamı...)


Paulo Freire Ph.D (d. 19 Eylül 1921 - ö. 2 Mayıs 1997), Brezilyalı eğitimci, filozof ve eleştirel pedagojinin etkili kuramcılarından biridir. Eleştirel pedagoji hareketinin temel metinlerden biri olarak kabul edilen Ezilenlerin Pedagojisi adlı çalışmasıyla tanınır.

Orta halli bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nı yoksulluk ve açlıkla geçirmiş olması onu yoksullara olan ilgisini ve tedirginliğini şekillendirmiş ve kendine ait dünya görüşünü yaratmasına yardımcı olmuştur. 1986'da karısı Elza öldü ve Freire, radikal eğitim çalışmalarını sürdüren Maria Araújo Freire ile evlendi. 1991'de Paulo Freire Enstitüsü São Paulo'da popüler eğitim kuramlarını geliştirmek ve ayrıntılı bir şekilde ele almak için kurulmuştur. Enstitü, Freire arşivlerini elinde bulundurmaktadır. 2 Mayıs 1997'de kalbine yenik düşerek hayatını kaybetmiştir. (Devamı...)


6 Ekim
Serbest Cumhuriyet Fırkası Cumhuriyet döneminde kurulan ve çok partili siyasal yaşama geçiş yolunda ikinci deneme olan siyasi partidir.

Ali Fethi Bey, Paris Büyükelçiliği’nden dönüşünde Gazi Mustafa Kemal’in önerisi ve onayıyla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu (12 Ağustos 1930). Programında, partinin cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik ilkelerine bağlı olduğu vurgulanıyor, yabancı sermayenin ülkeye girmesinin özendirilmesi isteniyor, ekonomik yaşamda sürekli devlet müdahalesine karşı çıkılıyordu. SCF kısa sürede geniş bir destek kazanarak Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) yönetimini kaygılandırdı. SCF’nin iktidara ancak cumhurbaşkanıyla çatışarak gelebileceğini kavrayan Fethi Bey bunun çok ağır sonuçlar yaratacağı inancıyla, 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekâleti’ne başvurarak SCF’nin feshedildiğini açıkladı. Türkiye'de ekonomik kriz daha milliyetçi elitler fark etmeden önce ülkeye yayılmıştı. 1927 yılında tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşüşü ile başlayan Türkiye krizi 1929'daki Büyük Buhran'dan sonra Üçüncü Dünya'ya kredi akışının zayıflamasıyla birlikte yeni bir evreye girdi. Bu noktadan sonra, Türkiye’de ekonomik buhran çok yüzlü ve çeşitli gruplar üzerinde farklı sonuçları olan toplumsal bir olaya dönüştü. Anadolu köylüsü ekonomik krizi vergiler, borçlar ve kredi yokluğundan dolayı tefeci sermayesine artan bağımlılık olarak yaşadı. Krizin niteliği ise coğrafi bölgelerin piyasayla kurdukları farklı ilişki biçimleri üzerinden şekillendi. Dış piyasalar için üretim yapan bölgeler krizden en çok etkilenen yerler olurken, iç pazara yönelik üretim yapan köylüler onları izledi. (Devamı...)


Miletli Aspasia (yak. MÖ 470 –yak. MÖ 400, Grekçe: Ἀσπασία) Atinalı devlet adamı Perikles'le olan ilişkisiyle ünlenmiş olan Miletli bir kadındır. Yaşamı hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Erişkin döneminin büyük kısmını Atina’da geçiren Aspasia, Perikles'i ve Atina siyasetini etkilemiş olabilir. Platon, Aristophanes, Xenophon ile birlikte dönemin diğer yazarlarının eserlerinde adından söz edilmiştir.

Antik yazarlar Aspasia'nın aynı zamanda bir genelev işlettiğini ve fahişe olduğunu da yazar. Ancak bu bilgiler günümüz bilim insaları tarafından, Perikles'i küçük düşürmeye çalışan komik yazarlarca ileri sürüldüğü aktarılmakta ve bu konu halen tartışmalı bir konu olarak görülmektedir. Hatta bazı araştırmacılar Aspasia’nın hetaera ya da fahişe olduğu yönündeki tarihsel geleneği de sorgulayarak, Perikles ile evlenmiş olabileceğini de ileri sürmektedir. Aspasia'nın Perikles’ten olan oğlu Genç Perikles daha sonra Atina'da general olmuş ve Arginusae Savaşı'ndan sonra idam edilmiştir. Perikles'in ölümünden sonra, Aspasia'nın başka bir Atinalı devletadamı ve general olan Lysikles ile birlikte olduğuna inanılır. Aspasia, günümüzde Aydın ili sınırları içinde yer alan, antik Yunan dönemindeki İyonya şehri Milet’de doğmuştur. Babasının adının Axiochus olduğu dışında ailesi hakkında fazla bir bilgi yoktur ancak aldığı mükemmel eğitimi yalnızca zengin ailelerin sağlayabileceği düşünülürse, böyle bir aileden geldiği açıktır. Bazı antik kaynaklar ise Aspasia’nın Karya'lı bir savaş esiri olduğunu belirtir ancak bu bilgiler genellikle yanlış olarak kabul edilir. Atina’ya ilk olarak ne şartlar altında gittiği bilinmemektedir. 4. yüzyıla ait ve üzerinde Axiochus ile Aspasius’un adları bulunan bir mezartaşının bulunması, tarihçi Peter K. Bicknell’ın Aspasia’nın aile geçmişini ve Atina ile olan bağlantılarını yeniden ortaya çıkartmasına öncülük etmiştir. (Devamı...)


7 Ekim
Tibet (Tibetçe:བོད་; bod, Çince:西藏) Orta Asya'da Tibet halkının anavatanı olan bölge. Ortalama 4.900 metrelik yükseltisiyle "Dünyanın Çatısı" diye tanınır. Kuzeyinde Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve Qinghai, doğusunda Sichuan, güneyinde Hindistan, Nepal ve Bhutan vardır. Başkenti Lhasa'dır.

Tibet bir zamanlar bağımsız bir krallık olan Tibet'in özgürlüğünü destekleyenler tarafından Çin'in bu bölgeyi 1950'de tarafından işgal edildiği iddia edilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ise bu bölgeyi ele geçirerek politik bir özerklik verdiğini belirtmekle birlikte Tibet'in yalnızca 1913-1950 yılları arasında Çin'in politik nüfuzundan çıktığını, bölgenin tarihi olarak Çin'e ait olduğunu düşünmektedir. Tibet'in kendi kültür ve zenginliklerinin "kültürel bir soykırım"a tabi tutulduğu da iddialar arasındadır. Çin hükümeti ise bu "kültürel soykırım" iddialarının gerçek dışı olduğunu savunmaktadır. 1959'da Çin yönetimine karşı bir isyan başlatan Dalay Lama, barışın sağlanamamasının ardından Hindistan hükümetinin daveti üzerine Hindistan'a gitmiştir . Günümüzde Çin ile Sürgündeki Tibet Hükümeti arasında Tibet'in ne zaman Çin'in bir parçası olduğu ve Çin'in Tibet'i egemenliği altına alma geçerliliği konusunda anlaşmazlıklar bulunmaktadır. (Devamı...)


Christopher Wren (d. 20 Ekim 1632 - ö. 25 Şubat 1723) 17. yüzyıl İngilteresi'nde yaşamış tasarımcı, gök bilimci, geometri uzmanı ve çağının en tanınmış mimarlarındandır. 1666 Büyük Londra Yangını'nın ardından ortaya çıkan tahribattan sonra, St Paul Katedrali'nin de aralarında bulunduğu 53 Londra kilisesinin yanı sıra birçok kamu binasını tasarlamıştır. Royal Society adını verdiği eğitim akademisini kurmuş ve 1680-82 yılları arasında da başkanlığını yapmıştır. Isaac Newton ve Blaise Pascal yürütmüş olduğu çalışmaların üzerine yeni yorumlar getirmişlerdir.

2 Eylül 1666 tarihinde başlayan ve 3 gün boyunca kentte hüküm süren Büyük Londra Yangını'ndan sonra, 1668 yılında, kentte başlatılan bayındırlık çalışmaları çerçevesinde yıkılmış St Paul Katedrali'nin onarım görevi diğer 52 mahalle kilisesi ile birlikte Christopher Wren'e verildi. Bir önceki katedralin plan ve çizimlerine göre, eski katedralin üzerine bir yenisini inşa etme önerisi 1669 yılında reddedildi. 1670-1673 arasında tasarladığı Yunan Haçı biçimindeki çizimlerde çok radikal olduğu gerekçesiyle geri çevrildi. Üçüncü ve kabul gören tasarımın yapımına 1675 yılının haziranında başlandı. (Devamı...)


8 Ekim
Büyük Britanya İrlanda Adası'nın doğusunda yer alan, üzerinde İngiltere, Galler ve İskoçya'nın bulunduğu Birleşik Krallık'a bağlı ada. Büyük Britanya Adası, Britanya Adaları'nın en büyüğüdür.

Adanın yüzölçümü 218.595 km² dir. Kuzey-güney doğrultusunda uzun bir ada olan Büyük Britanya'nın batı kesimi genellikle dağlıktır. Ancak yükseklikler fazla değildir. İskoçya'da Ben Nevis Tepesi 1.340 m, Galler'de Snowdown Tepesi 1.084 m'dir. Bütün ada hafif tepelerle düzlükler halinde uzayan çayır ve ağaçlıklarla kaplı yeşil bir ülkedir. İklim batıdan gelen okyanus etkisiyle yumuşak ve nemlidir. Batı kesimi daha çok yağış alır. Yıllık yağışlar 700-1.200 mm arasında değişir. Mevsimler arası sıcaklık farkı da çok azdır (Londra'da Ocak ayı ortalaması 5 °C, Temmuz ayı ortalaması 16,7 °C). Adanın en geniş yeri 130 km'yi geçmediği için ırmaklar kısadır. En önemli ırmaklar Thames, Trene, Severn'dir. (Devamı...)


Ahmed Midhat Efendi (d. 1844; Tophane, İstanbul - ö. 28 Aralık 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur.Ahmet Midhat'ın kabri Fatih Camii içinde II. Mehmed'in türbesinin de bulunduğu ayrı kısımdadır.

1844 yılında İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi. Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet adlı kardeşleri vardır. 6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa’nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin’e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul’a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebi’nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı’nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı. 1861’de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası’na atanmasıyla Vidin’e, Mithat Paşa’nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi. Mithat Paşa’nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk’a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk’ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi’nin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı. (Devamı...)


9 Ekim
Öpücük (FransızcaLe Baiser), Fransız heykeltıraş Auguste Rodin'in eseri olan 1882 tarihli mermer heykeldir. Sanat tarihinde romantik aşkın sembolü olmuş en ünlü eserlerdendir. Dante'nin İlahi Komedya'sında yer verilen yasak bir aşktan esinlenerek yapılmış olan eser, bir kaya üzerinde oturmuş iki çıplak sevgiliyi öpüşürken gösterir. Heykeldeki öpüşen çift, 13. yüzyılda yaşamış soylu bir İtalyan kadını olan Francesca da Rimini ile Paolo Malatesta'dır. Francesca'nın kocası tarafından yakalanıp katledilen ve aynı mezara birlikte gömülen aşıkların öyküsü, 19. yüzyıl sanatçılarının sıklıkla işlediği bir temadır. Rodin hayatı boyunca bu heykelin üç adet büyük boyutlu ve pek çok küçük boyutlu versiyonunu üretmiştir. Fransız hükûmetinin siparişi olan ilk büyük boyutlu mermer heykel, 1918'den beri Paris'teki Rodin Müzesi'nde sergilenmektedir. (Devamı...)

Yeni Demokrasi Mao Zedong'un "dört sınıf bloğu" teorisi kapsamında, Çin Devrimi sonrasında kurulan Çin'deki demokrasi anlayışını ifade eden terimdir. Bu teoriye göre devrim sonrası Çin'de gelişecek demokrasi farklı bir yol izleyecek, Batılı devletlerde yer alan parlamenter sistem ve liberal ekonomiden farklı olarak, Sovyet türünde bir örgütlenme modeli ve Sovyetler Birliği ekonomisi türüne adapte olmuş bir demokrasi türü oluşacaktı. Bu kavramın literatüre girmesinin ardından geçen sürede, Yeni Demokrasi kavramı benzer gerekçeler ile diğer ülke ve bölgelerde uyarlanmıştır. Yeni Demokrasi, feodalizm ya da onun uzantısı feodal sosyalizmi devirmek ve sömürgecilikten bağımsızlık elde etmeyi amaçlamaktadır. Mao Zedong'a göre bunların gerçekleşebilmesi için ise Karl Marx ve Vladimir Lenin'in belirttiği burjuva sınıfıyla mücadele etme önerisini daha geniş bir paydaya bölüştürmek gereklidir. Buna göre sosyalizme doğrudan varmak için eski egemen düzenle mücadele eden işçi sınıfı, köylü sınıfı, şehir küçük-burjuvazisi ve millî burjuvazinin koalisyonuna ihtiyaç vardır ve bu yolla eski kapitalist düzene karşı mücadele edilmelidir. Bu koalisyon, işçi sınıfının ve onun öncü partisi olan komünist parti rehberliğinde olacaktır. Bu ittifak kapsamında, Çinli komünistlerin yeni demokratik düzen adını verdiği tam gelişmiş sosyalizm ve komünizm hedeflerine ulaşmak için, koalisyondaki sınıfların birbirleriyle olan sınıfsal mücadelelerine ve sınıf çıkarlarına önem atfedilmez, komünistlerle birlikte mücadele etmeleri yeterlidir. (Devamı...)

10 Ekim
Ayla Erduran (d. 22 Eylül 1934), Türk keman sanatçısı. Türkiye'de ve dünyanın bir çok yerinde verdiği konserler ile tanınmış bir keman virtüözüdür. Üroloji alanında Türkiye'nin öncü doktorlarından Behçet Sabri Erduran'ın kızı olan Ayla Erduran, kemana dört yaşında Karl Berger'in öğrencisi olarak başladı. 1946-1951 yılları arasında Paris Ulusal Konservatuvarı'nda eğitim görerek keman bölümünden birincilikle mezun oldu. Avrupa'daki konser kariyerine Polonya'da, Varşova Filarmoni Orkestrası eşliğinde çaldığı Aleksandr Glazunov'un keman konçertosuyla başladı. 1971'de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı aldı. Erduran bir yandan konser kariyerine devam ederken 1973'ten 1990'lara kadar İsviçre'deki Conservatoire Populaire'de ve Lozan Konservatuvarı ustalık sınıfında öğretmenlik yaptı. (Devamı...)

Kamışlı Muharebesi (Nisan 2016) Suriye İç Savaşı sırasında paramiliter güç olan Asayiş Güçleri ve hükûmete bağlı Ulusal Savunma Kuvvetleri arasında şehir savaşı türünde gerçekleşen silahlı çatışma. Tarafların ateşkes imzalaması ile sona ermiştir. 20 Nisan 2016 tarihinde, Ulusal Savunma Kuvvetleri mensupları Kamışlı'daki bir kontrol noktasını geçmesi ve bunun sonucu Kürt gruplarca durdurulmaya çalışması sonucu Asayiş Güçleri'ne saldırdı. Bu saldırı sonucunda iki Asayiş üyesi ve iki sivil keskin nişancı ateşiyle hayatını kaybetti. Ardından çıkan çatışmada Asayiş Güçleri, sekiz Ulusal Savunma Kuvvetleri mensubunu öldürmüş ve kalan askerleri tutuklamıştır. Bu olaylardan sonra iki grup arasında gerilim tırmanmıştır. Ertesi gün hükûmet güçleri şehrin ortasında tur atarak bir cezaevini ve bir fırını ele geçirerek beş Asayiş militanını öldürdü. Ardından çıkan çatışmalarda kırk beş hükûmet askeri teslim oldu ve çıkan çatışmalarda siviller yaşamını yitirdi. Çatışmalar devam ederken Asayiş Güçleri ele geçirdiği bölgelerde Beşşar Esad posterlerini indirmeye başladı. Hükûmet güçleri havan toplarıyla karşılık verdi. Aynı gün Irak ve Şam İslam Devleti bombalı araç ile saldırdı ve patlama sonucunda on beş Asayiş savaşçısı yaralandı. (Devamı...)

11 Ekim
Neon (Ne) periyodik tablonun 8-A grubunda yer alan soy gazdır.

Doğada dağılmış olarak ve çok küçük yüzdelerde, yalnızca atmosferde değil, aynı zamanda yeraltından çıkan doğal gazların bileşiminde de bulunur.Kuru havanın, hacim olarak %0,0018'ini oluşturur. Renksiz bir gazdır. En dış yörüngesinin sekiz elektron içermesi nedeniyle çok kararlı bir yapıya sahip olan neon, kimyasal bağlar ve bileşikler oluşturmaz. Değerliliği sıfırdır. Ticari amaçla, sıvılaştırılmış havadan ayrıştırılır. Çoğunlukla aydınlatmada kullanılır. Neon gazı içeren bir tüpte düşük basınç altında oluşturulan elektrik dolaşımı, parlak turuncu bir ışığın salınmasına neden olur. Bu nedenle neon gazı, argon, kripton ve ksenon gibi öbür soy gazlarla beraber reklam amacına yönelik aydınlatıcı tüplerinin doldurulmasında kullanılır. Aydınlatma tüplerinin, uzunlukları büyük, çapları küçük olup, yüksek gerilimle beslenirler. Neon atomu on proton, on nötron ve on elektrona sahiptir. Soy gazlardandır ve herhangi bir kimyasal bağ yapamaz. Neon 1898 yılında William Ramsay ve Morris Travers tarafından keşfedilmiştir. (Devamı...)


Marie Taglioni (d. 23 Nisan 1804, İsveç - ö. 24 Nisan 1884, Fransa) ünlü İtalyan balerin, 19. yüzyıl romantik balesinde çağ açmış, Avrupa dans tarihinin önemli figürlerinden biri.

İsveç Stockholm'da doğdu. İtalyan koreograf Filippo Taglioni'nin kızıydı ve eğitiminde babasının büyük etkisi oldu. 1822 yılında Viyana'da ilk kez sahneye çıkmasının ardından, 1832'de babasının koreografisini yaptığı ve Paris Operası'nda oynanan La Sylphide balesinde yer aldı. Taglioni, La Sylphide balesinde (İngilizce "en pointe" olarak tabir edilen) parmaklarının ucunda dans ederek, bu tekniği kullanan ilk balerin oldu. Marie Taglioni aynı zamanda La Sylphide giydiği üstü oturan altı çan gibi kabarık eteğiyle bugün balerinlerin giydiği klasik bale kıyafetini ilk kullanan oldu. Marie Taglioni, romantik balenin Paris'te en ünlü temsilcisi oldu. Ancak ünü yalnızca Paris'le sınırlı kalmadı o aynı zamanda Londra, Milano, Viyana, Berlin ve Sankt-Peterburg'da da sahne aldı ve buralarda da hayranlık ve saygıyla karşılandı. (Devamı...)


12 Ekim
1988 NBA All-Star Maçı 7 Şubat 1988 tarihinde Chicago'da bulunan Chicago Stadyumu'nda oynanan otuz sekizinci All-Star maçı. 29 dakika oyunda kalarak 40 sayı atan Chicago Bulls takımının yıldız oyuncusu Michael Jordan maçın NBA En Değerli Oyuncu Ödülünün sahibi oldu. Doğu takımının koçluğunu Atlanta Hawks takımından Mike Fratello yaparken, Batı'nın koçluğunu ise Los Angeles Lakers takımından Pat Riley yaptı. Maçı 18.403 biletli seyirci izledi.

Maçtan bir gün önce, cumartesi etkinlikleri içinde smaç yarışması (NBA Slam Dunk Contest) ve üçlük yarışması yer aldı. Üçüncü kez düzenlenen şut yarışmasını, Celtics'ten Larry Bird, Dale Ellis'ı finalde 17-15'lik sonuçla yenerek kazandı. Smaç yarışmasında ise, Chicago'nun yıldızı Michael Jordan kendi seyircisi önünde finalde Dominique Wilkins'i 147-145 ile geçti. (Devamı...)


Aleksios Strategopulos (YunancaἈλέξιος Στρατηγόπουλος), Bizans İmparatoru VIII. Mihail döneminde Megas Domestikos ve Caesar rütbelerine yükselmiş general. Konstantinopolis'in Latinlerden 1261 yılında yeniden alınmasında liderlik etmiştir.

İlk yılları hakkında bir şey bilinmemektedir. Yaklaşık 1255 tarihli bir mühürde "Komninoslardan Aleksios Strategopulos" yazısı görünmektedir; fakat Komninos Hanedanı'yla kesin bağlantısı belirsizdir. İlk defa 1252-1253 yıllarında, III. İoannis döneminde, vakainamelerde (kronikler) Ostrovo Gölü etrafında Epir Despotluğu topraklarının talan edilmesi için giden orduya komutanlık etmesi nedeniyle adı geçer. 1254 yılında Serez'de üstlenir ve ertesi yıl, başarısızlıkla sonuçlanan batı Rodop Dağları'nda yer alan Tzepaina kalesine yapılan seferi için Konstantinos Tornikes'e katılır. Sonuçta Mikhail Palaiologos çevresinde bulunan aristokrat fraksiyon ile olan yakın ilişkisi nedeniyle görevinden alınır. Bir süre sonra, oğlu Konstantin ihanet suçu ile kör edilmiş, kendisi ise hapsedilmiştir. (Devamı...)


13 Ekim
I. Levon onuncu Kilikya Ermeni Lordu ve ilk Kilikya Ermeni Kralı.

Hükümdarlığı boyunca, Levon, güçlü ve birleşik Hristiyan devleti olarak Kilikya Ermeni Krallığı'nı kurmayı başarmıştır, politik alanda bu yükselişi tahmin edilememiştir. Üçüncü Haçlı seferi ordularına kendi ordusu ile işbirliği sözü yanında hazırlık, rehberlik, nakliye hayvanları ve her çeşit yardım sağlamıştır. Hükümdarlığı altında Ermenilerin gücü İsauria'dan Nur Dağları'na ulaşarak zirve yapmıştır.

1194–1195 yılında, kral unvanı almak için, Kilikya Ermeni Kilisesini Papalık ile birleştirmek üzere tam bir birlik inşa etti. Birlik anlaşması imzalaması ile, gecikmesiz tac giydi. 6 Ocak 1198 ya da 1199 tarihinde Tarsus'ta Kutsal Söz Kilisesi'nde Kral olarak kutsandı. (Devamı...)


Neptün ötesi cisim veya kısaca NÖC, Güneş Sistemi'nde bulunup ortalama yörüngesi Neptün'ün ortalama yörüngesinden daha büyük olan bütün gök cisimlerine verilen addır. Uzayın bu bölümünde kalan Kuiper kuşağı, Oort bulutu ve dağınık disk cisimleri bu kategoridendir.

İlk keşfedilen Neptün ötesi cisim 1930'da Plüton'du. Buna benzer ikinci "bağımsız" bir gök cismini keşfetmek için 60 yıldan fazla bir süre geçmiş, 1992'de (15760) 1992 QB1 gözlenmişti (1978'de Plüton'un ayı Charon keşfedilmişti). O zamandan 2008 sonuna kadar yüzeyi, boyutları ve yörüngeleriyle farklı 1.075 Neptün ötesi cisim bulunmuştur.

Bilinen en büyük NÖC, 2005'te ilk kez gözlenen Eris'tir. İkinci büyük NÖC'se Plüton'dur. (Devamı...)


14 Ekim
Virüs sadece canlı hücreleri enfekte edebilen ve böylece replike olabilen mikroskobik enfeksiyon etkenleri. Virüsler: hayvanlardan ve bitkilerden, bakterilerin ve arkelerin de içinde bulunduğu mikroorganizmalara kadar her türlü canlı şekillerine bulaşabilirler.

Dmitri Ivanovsky 1892 yılında bir makalede tütün bitkisine bulaşan bakteri olmayan etkenleri açıkladığından ve Martinus Beijerinck'in 1898 yılında tütün mozaik virüsünü keşfetmesinden beri, 5.000 civarında virüs türü detaylı bir şekilde tarif edilse de milyonlarca türde virüs vardır. Virüsler yeryüzündeki hemen her ekosistemde bulunan biyolojk varlığın en bol türüdür. Virüslerle ilgilenen bilime viroloji denir ve mikrobiyolojinin alt uzmanlık alanıdır.

Virüsler, enfekte hücre içerisinde veya enfeksiyon sürecinde, virionlar ve bağımsız viral parçacıklar halinde bulunabilir. Bir virüsün tüm yapılarını barındıran tek bir virüs partikülüne virion denir ve iki ya da üç parçadan oluşur: (i) DNA veya RNA'dan sadece birisi olabilen viral genom ve genetik materyali taşıyan büyük moleküller; (ii) genetik materyali saran, koruyan ve başka işlevleri de olan kapsid denilen bir protein tabakası, (iii) protein tabakayı saran lipit bir zarf. Virüs parçacıkları sarmal (helikal), kübik veya karmaşık (kompleks) morfolojilerde olabilmektedirler. Virionlar ışık mikroskobuyla görülemeyecek kadar küçük yapıdadırlar. Ortalama bir virion ortalama bir bakterinin yüzde biri büyüklüğündedir. (Devamı...)


Subbotnik ya da komünist subbotnikler, Rusya'daki Ekim Devrimi'nin ardından ortaya çıkan ücretsiz ve gönüllü çalışma grupları.

İlk subbotnikler ekonominin büyük darbe aldığı Rus İç Savaşı yıllarında ortaya çıkmış ve örgütlenmiştir. Bolşevikler, savaş yıllarında işçilere hitaben, komünist devrimin çıkarlarını korumak adına devrimci bir yolda çalışmaya çağıran bir mektup yayınlamıştır. Bu mektuba cevap olarak Moskova-Kazan tren yolu hattı işçileri 10 Mayıs 1919 da ilk komünist subbotniki kurdular. Bu işçiler mesaileri dolduktan sonra tren yolu araçlarını ve lokomotifleri tamir etmek, malları yüklemek ve ücretsiz olarak diğer işleri yapmak için altı saatlik fazladan çalışma yapıyorlardı. Bu ilk girişimlerin yankısının ardından başka subbotnikler de çeşitli yerlerde örgütlenmiş, ardından 1 Mayıs 1920 tarihinde Rusya'nın genelini kapsayacak şekilde bir subbotnik örgütü kurulmuştur. (Devamı...)


15 Ekim
Sepak takraw üçer kişilik iki takım tarafından oynanan ve el dışında vücudun bütün kısımlarının kullanıldığı - özellikle ayak, diz, omuz ve kafa - bir file oyunudur. Top, rakip sahada yere değdiği takdirde sayı kazanılır. Oyun futbolla jimnastiğin bir karışımıdır. Sepak takraw dünya çapında popülerliği artan ve izleyici çeken bir spordur.

Ayak voleybolu en çok Tayland ve Malezya'da popülerdir ve ilk olarak 15. yüzyılda oynanmıştır. Oyunun ilk zamanlarında adam ve çocuklardan oluşan takımlar topun yerde sekmesine izin vermeden birbirleriyle paylaşıyorlardı, oyun bugünün hacky sack oyununa benziyordu.

Oyun ilk kez 1829'da resmen düzenlenmiştir ancak resmi adı 1965'te konmuştur. Sepak Malezya dilinde "vuruş" anlamına gelirken takraw da Tayland dilinde "yumak top" anlamına gelmektedir.

Oyun servis dairesindeki oyuncunun servisi ile başlar. Bu sırada diğer arkadaşları kenardaki yarım dairelerde bekler. Rakip oyunculardan birinin bir ayağı servis sırasında kendi servis dairesinin içinde olmalıdır ancak diğerleri istedikleri yerde durabilir. Yarım dairedeki oyuncu topu servis kullanacak oyuncuya fırlatır ve servisçi de topu file üstünden rakip sahaya yollar. (Devamı...)


Fatih Kısaparmak (d. 31 Ocak 1961, Maden, Elazığ), Türk halk müziği sanatçısı, müzisyen, besteci ve söz yazarı.

Elazığ, Maden’de doğdu. Annesi Yıldız Hanım, emekli bir ilkokul öğretmeni; babası Necip Bey ise, sırasıyla ortaokul ve öğretmen okulu müdürü, il milli eğitim müdürü, ortaöğretim genel müdürü ve bakanlık teftiş kurulu başkanı olarak hizmetler vermiş; basılı beş eseri de bulunan bir bürokrattır.

1991 yılında, TRT, Kanal 6, TGRT, Kanal 7, Star TV, Samanyolu ve Fox televizyonlarının ana haber spikerliği ve program sunuculuğu görevini yürüten, ekonomist Şebnem Ergür (Kısaparmak) ile evlendi. Bu evlilikten, Ozan ve Kaan adlı iki erkek çocukları dünyaya geldi.

Fatih Kısaparmak, temel eğitim döneminden itibaren, Ankara Devlet Konservatuvarı ve TRT Ankara Radyosu'nda müzik; Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde ise resim çalışmalarında bulundu. Ankara Bahçelievler Deneme Lisesindeki öğrencilik yıllarında, Tasvir Gazetesi adına TBMM foto muhabirliği yaptı. Üniversite döneminde ise, başta Varlık olmak üzere çeşitli edebiyat-sanat dergilerinde şiirleri, röportajları ve araştırmaları yayımlandı. Yukarı Fırat Havzası'ndaki inceleme ve derlemelerini topladığı "Dil Folkloru Açısından Harput Ağzı" isimli bilimsel çalışması, ayrıca, "Ve Ağır Sevdam" adını taşıyan bir şiir kitabı da bulunmaktadır.

1985 yılında besteci, söz yazarı ve yorumcu olarak profesyonel sanat yaşamına atıldı. İlk çalışması olan “Kilim” büyük kitlelere ulaştı. Daha sonra ürettiği 17 müzik albümüyle de sürdüren Kısaparmak, 200’den fazla besteye imza attı. "Çağdaş Ozan", "Bay Kilim" ve "Türkü Baba" olarak da tanındı. (Devamı...)


16 Ekim
Fermuar (Fransızca: 'fermoir', kilit, kopça'dan), iki kumaş türü yakanın geçici olarak birleştirilmesine yarayan bağlantı türü.

1891 yılında Whitcomb Judson adlı Amerikalı mucit tarafından icat edildi. 1913 yılında Gideon Sundback tarafından geliştirilerek bugünkü modern fermuar icat edildi. 1918 yılına kadar yalnızca kovboy çizmelerinde kullanıldı. Elbise, valiz, çanta, çadır, uyku tulumu gibi tekstil ürünlerinde sıkça kullanılır. Yerine düğme, çıtçıt, bağcık, cırt-cırt da kullanılabilir. Günümüzde metal ya da plastikten oldukça ucuza imal edilebilmesine rağmen, tek bir dişin bozulmasıyla ürün fonksiyon dışı kalabilir. Çünkü bir diş kırılınca diğerleri de kullanılamaz hale gelir. Fermuar kullanılarak bitiştirilecek iki yaka, genelde sayıları 10 ile 100 arasında değişen ve birbiri içine geçebilen özel dişler içeren kumaş bantla donatılır. Fermuar, iki yaka arasında gidip gelebilen ve elle kontrol edilen özel bir sürgü sayesinde açılır ya da kapanır. Sürgünun içinde yer alan Y-şeklindeki kanal, dişleri sıkıştırarak birleştirir ya da ayırır. (Devamı...)


Nicolaus Copernicus (Lehçe: Mikolaj Kopernik; Almanca: Nikolaus Kopernikus; Türkçe: Nikolas Kopernik; 19 Şubat 1473 - 24 Mayıs 1543), rönesans matematikçisi ve Dünya yerine Güneş'in merkezde bulunduğu Güneş merkezli evren modelini formülleştiren astronom.

1543 yılında ölümünden kısa bir süre önce yayımlanan kitabı De revolutionibus orbium coelestium (Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine) bilim tarihinde önemli bir olay olarak kabul edilmektedir. Bu kitap Kopernik Devrimini başlatmıştır ve bilimsel devrime önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Kopernik, 1466 yılından beri Polonya Krallığı'nda bir bölge olan Royal Prussia'da doğmuş ve ölmüştür. Kopernik’in kilise hukuku üzerine doktorası vardı ve aynı zamanda diplomasız olarak bir doktor, polyglot (çok dil bilen insan), klasik âlim, vali, diplomat ve ekonomide günümüze kadar temel bir kavram olan Miktar Teorisi’ni yazıya döken ve Gresham Yasasının bir versiyonunu Gresham’dan önce 1519 yılında formülleştiren bir ekonomistti. Nikolas Kopernik, 19 Şubat 1473'te bir Prusya şehri olan Thorn'da doğdu. Babası Krakovlu bir tüccar, annesi de varlıklı bir ailenin kızıydı. Nikolas dört çocuklu bir ailenin en küçüğü idi. Kardeşi Andreas (Andrew) Frauenburg’da Augustinyan rahipti. Kız kardeşi Barbara Benedikt'in rahibesiydi ve son yıllarında Kulm’daki manastırın baş rahibesi oldu. 1517 yılından sonra öldü. Diğer kız kardeşi Katharina ise hem iş adamı hem de Thorn valisi olan Barthel Gertner ile evliydi. Barthel erken yaşlarda ölünce geride bıraktığı beş çocuğuna Kopernik baktı. Kendisi hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştır. (Devamı...)


17 Ekim
Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır. (Devamı...)

Azerbaycan ekonomisi ülkenin doğal kaynakları, gelişmiş sanayisi ve coğrafyası itibarıyla önemli bir ülke ekonomisidir. Azerbaycan'da özellikle büyük petrol ve doğalgaz rezervleri bulunmaktadır. Hacim ve çeşit bakımından hammadde yatakları ile dünyanın sayılı ülkelerinden biridir.

1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından siyasi bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti, merkezi planlı ekonomisinden serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecini yaşadı. Ekonomide yaşanan dönüşümde ülkede siyasi bağımsızlığın ardından siyasi istikrarın sağlanması, coğrafi konumu ve şartlarının yanı sıra önemli enerji kaynağı rezervlerine sahip olması büyük rol oynadı.

Siyasi bağımsızlığın kazanılmasının ardından eski Sovyetler Birliği'ndeki işletmelerle ekonomik bağlantıların koparılmasının ve ülkenin diğer Sovyet cumhuriyetlerdeki pazar payını kaybetmesinin yanı sıra Sovyetler Birliği döneminde merkezden sağlanan sübvansiyonların da kesilmesiyle birlikte üretimde düşüşler yaşandı. Ekonomik yapının eski merkezi planlamaya göre örgütlenilmesi nedeniyle birçok fabrika ve tesis üretimini durdurdu veya düşük kapasite ile üretimine devam etti. (Devamı...)


18 Ekim
Kırk Dokuz Saat Zeplin İle Havada gazeteci ve siyasetçi Yunus Nadi'nin 1930 yılında yayımlanan gezi kitabıdır. 1924'ten beri yayımlanmakta olan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu ve başyazarı olan Yunus Nadi Abalıoğlu'nun, o tarihlerde Batı dünyasında, özellikle de Almanya'da popüler olmuş bir hava taşıma aracı olan ve mucidi Kont Ferdinand von Zeppelin'e izafeten Zeplin adı verilen motorlu devasa balonlardan en ünlüsü olan Almanya bandıralı Graf Zeppelin'le 1929 yılında Avrupa üzerinde yaptığı 49 saatlik uzun seyahatindeki izlenimlerini naklettiği bu kitapta yazılanlar daha önce 1929'da Cumhuriyet gazetesinde bölümler halinde tefrika edilmişti. Yazılar gazeteye telgrafla ulaştırılmıştı. Devamı...

James Joyce (2 Şubat 1882 - 13 Ocak 1941) İrlandalı yazar. Getirdiği anlatım yenilikleri ile 20. yüzyıl edebiyatını derinden etkilemiştir.

James Joyce, 1882 yılında Dublin’de doğdu. Cizvit okullarında eğitim gördü; Dublin'deki University College'de felsefe ve modern diller okudu. 1900’de, henüz üniversite öğrencisiyken Ibsen’in bir oyunu üzerine kaleme aldığı uzunca yazı Fortnightly Review dergisinde yayımlandı. O sıralar, daha sonra Chamber Music (Oda müziği) adlı kitapta toplanacak olan lirik şiirlerini yazmaya başladı. 1902’de Dublin’den ayrılıp Paris’e gitti; ama ertesi yıl ölüm döşeğindeki annesini ziyaret için tekrar İrlanda’ya döndü. 1904’ten sonra Nora Barnacle’la yaşamaya başladı. 1905’ten 1915’e kadar Trieste’de yaşadılar. Devamı...


19 Ekim
Volkswagen Beetle Alman otomobil üreticisi Volkswagen'in 1938'den 2003'e kadar ürettiği ekonomik otomobil modeli. 21,5 milyondan fazla (21.529.464. adet) satılan dünyanın en çok satan modelidir. Üretildiği 1938 yılında fiyatı 990 RM (eski Alman para birimi) olup, aracın ana hatlarının tasarımı Hitler'in isteği üzerine Ferdinand Porsche tarafından yapılmıştır, ancak Ferdinand Porsche'nin orijinal tasarımı, üretime geçmiş halinden daha basitti. Onun üretim haline kavuşturan detaylarını ise Adolf Hitler tasarlamıştır. 1131-1584 CC'lik 4 zamanlı otto motoru 18Kw 40 beygirlik güç üretmektedir. 1974 yılına kadar Almanya'da üretilmiş, daha sonra üretim Meksika ve Brezilyada 2003 yılının sonuna kadar devam etmiştir. Yerine VW Golf üretilmeye başlanmıştır. Ağırlığı 730-900 kg'dır. Direksiyonun ortasındaki resimde su kenarında bir kale ve köpek figürleri yer alır. Bu resimdeki su, arabanın su gibi aktığını, kale, arabanın sağlamlığını, köpek ise aracın sahibine bir köpek kadar sadık olduğunu temsil eder. Ayrıca ateş böceği Herbie adıyla bir film serisine (1969-2003) konu olmuştur. (Devamı...)

Robert H. Goddard ya da tam adıyla Robert Hutchings Goddard (d. 5 Ekim 1882 - ö. 10 Ağustos 1945), Amerikalı fizik profesörü ve bilim insanı, kontrollü sıvı yakıtlı roketlerin üretilmesinin öncülerinden. Dünyanın ilk sıvı yakıtlı roketini 6 Mart 1926'da gerçekleştirdi. Bu yüzden roketlerin babası olarak adlandırılmaktadır. 1930'dan 1935'e kadar hızları 885 km/s (550 mph)'e ulaşan roketlerin fırlatılması çalışmalarında yer aldı.

1880'ler ABD'nin elektrikle tanıştığı yıllardı. Bu dönemde babası, küçük Robert'a yün halıların üzerinde statik elektriğin ne olduğunu göstermişti. Bu, onda bilime ve deney yapmaya karşı büyük bir ilgi uyandırmıştı. Robert H. Goddard, gençliğinde geçirdiği akciğer veremi nedeniyle öğrenimine bir süre ara vermiş, daha sonra 1908 yılında Worcester Politeknik Enstitüsü'nden fizik diploması almıştı. Goddard, artık belli bir ağırlığın yerden yukarı doğru yükseltilebilmesi için gerekli patlayıcı güçten, oksijen roketlerine ve uzak gezegenlerin fotoğraflarını çekecek kameralarda güneş enerjisinden yararlanılmasına dek birçok ilginç konuya eğildi. 1911'de doktorasını tamamladıktan sonra fizik dersleri vermeye ve roket deneyleri yapmaya başladı. (Devamı...)


20 Ekim
Kış Masalı (İngilizce özgün adı: The Winter's Tale) ünlü İngiliz oyun yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir tiyatro eseridir. 1611'de ilk defa Shakespeare'in Saray (Court) Tiyatrosu'nda temsil edilmiştir. 1623'te ilk defa William Shakespeare'in eserlerinin tümünün basıldığı Birinci Folyo edisyonunda ilk defa basılı olarak görülür. Oyun ilk defa temsil edildiği zaman komedi olarak tanımlanmakla beraber, bazı modern editörler bu oyunu romans janrı içinde sınıflamaktadırlar. Diğer kritikler ise bu oyunu bir problem oyun olarak görmektedirler; çünkü oyunun başındaki üç perde çok güçlü psikolojik dramla dolu olmakta; fakat son iki perdede komedi unsuru başa çıkmakta ve oyun mutlu sonla bitmektedir. Bu oyun İngilizce konuşulan ülke sahnelerinde tam metni ile pek oynanmamış ve ancak çeşitli uyarlamaları ve kısımları popüler olarak ayrı temsil edilmiştir. (Devamı...)

Harold Godwinson veya II. Harold (1022-14 Ekim 1066) İngiltere'nin son Anglo-Sakson kralıdır.

Harold 6 Ocak 1066 tarihinden aynı yıl 14 Ekim günü yapılan Hastings Muharebesi'ne kadar başta kalmıştır. Muharebede, sonraları I. William olarak tahta çıkacak olan Normandiya Dükü William komutasındaki Normanlara yenilmiştir. Harold savaş meydanında hayatını kaybeden üç İngiltere kralının ilkidir. Harold, Wessex bölgesi Earlü olarak görev yapan Godwine ve eşi Gytha Thorkelsdóttir'in oğludur. Kız kardeşinin kralla evlenmesinden dolayı Harold 1045 yılında Doğu Anglia Earlü olur. (Devamı...)


21 Ekim
Eta Carinae (η Carinae veya η Car), Karina takımyıldızı içinde yaklaşık olarak 7.500 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemidir. En az iki yıldızdan oluştuğu düşünülen sistemin birincil bileşeni bir Mavi ışık değişeni (LBV) dir. Başlangıçta kütlesinin 150 güneş kütlesi olduğu hesaplanan birincil bileşenin, en az 30 güneş kütlesini kaybettiği düşünülmektedir. Şu an bileşik bolometrik aydınlatma gücü Güneş'in 5 milyon katıdır. Günümüzde göreceli ayrıntı ile incelenebilen en büyük yıldızdır. Eta Carinae'yı çevreleyen büyük ve kalın kırmızı bulutsudan dolayı diğer bileşeni optik olarak görmek imkansızdır. Ancak buna rağmen 30 güneş kütlesine sahip sıcak bir üstdevin, birincil etrafında yörüngede olduğu bilinmektedir.

Eta Carinae, 165 yıl önce gizemli bir şekilde gecenin en parlak 2. yıldızı haline geldi ve bu yaklaşık 20 yıl sürdü. Etrafındaki Homunculus Bulutsusu'nun bu patlama sırasında oluştuğu düşünülmektedir. Bulutsunun merkezinde Eta Carinae'den yansıyan mor renkli ışık görülebilmektedir. Eta Carinae halen beklenmedik patlamalar geçirmekte olup, büyük kütlesi ve değişkenliği onu önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisinde patlayabilecek görkemli bir üstnova adayı haline getirmektedir. (Devamı...)


Charles Babbage (d. 26 Aralık 1791 – ö. 18 Ekim, 1871), İngiliz matematikçi, analitik filozof, makine mühendisi ve programlanabilir bilgisayar fikrini ortaya atan (proto)-bilgisayar bilimcisi mucit.

Çalışmalarının bir kısmı Londra Bilim Müzesi'nde sergilenmektedir. Mekanik olarak çalışabildiği sonradan kanıtlanmış bir hesap makinesi geliştirmiştir. Yaptığı hesap makinesini günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde en önemli katkılarda bulunduğu kabul edilir. 1991 Yılında, Babbage'ın özgün çalışmalarına sadık kalarak onun Fark makinesi diye adlandırdığı cihaz tamamlanmış ve mükemmel bir şekilde çalıştığı görülmüştür. Babbage'ın zamanında, matematiksel tablolar çok yüksek oranda işlem hataları içeriyorlardı. Cambridge'te iken insanlar tarafından hesaplanarak hazırlanan bu tabloların ne kadar hatalı yapıldığını görerek, kendini insandan kaynaklı hatalara engel olabileceği bir hesap makinesinin tasarımına adamıştır. 1822 yılında, polinom işlevlerin (fonksiyonların) değerlerinin hesaplanmasını olanaklı kılacak, Fark makinesi adını verdiği aygıtın yapımına başlamıştır. Babbage Charles 1830'ların ortalarında çözümleyici makine diye adlandırılan ve çağdaş sayısal (dijital) bilgisayarın öncüsü olan aygıtın tasarımını gerçekleştirdi. Bu aygıtta delikli kartlardan gelen komutlar uyarınca herhangi bir aritmetik işlemin yapılabilmesi öngörülüyordu. Ayrıca sayıların saklanabileceği bir bellek birimi, işlemlerin art arda ve sırasıyla yapılmasını sağlayacak ardışık kontrol ve bugünkü bilgisayarın daha birçok temel öğesi makinede yer alacaktı. Ama çözümleyici makine hiçbir zaman tamamlanamadı. Babbage'ın tasarımı 1937'de not defteri bulununcaya değin unutuldu. (Devamı...)


22 Ekim
Supermarine Spitfire (Süpermarin Sipitfayr), İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait ilk yekpare metal tasarımlı ve tek pilotlu avcı uçağı. 1938'de hizmete girdi ve bütün II. Dünya Savaşı boyunca Kraliyet Hava Kuvvetlerine hizmet etti. 1950'lere kadar Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından kullanıldı. Baş tasarımcısı R.J. Mitchell'dır.

Spitfire'lar Rolls-Royce Merlin motoruna sahiptiler. İnce ve yuvarlağımsı kanatları sayesinde çok keskin dönüşler yapabiliyor ve çok hızlı gidebiliyorlardı. İki kademeli (kapalı, tam) kanatçıklara (İng: Flap, Alm: Klap) sahiptiler. En büyük rakibi BF-109'lar tarafından hız, tırmanma ve dayanıklılık açısından alt edilse de çok iyi tasarımı sayesinde yapabildiği keskin dönüşlerle çoğu kez onları alt etmişlerdir. Ayrıca Spitfire'ların uçak gemilerinden kalkması için tasarlanmış Seafire modeli de vardır. II. Dünya Savaşı'nın meşhur uçakları arasında Spitfire çok iyi vazife gören tek kişilik avcı uçağı olarak daima hatırlanacaktır. Özellikle 1940 yılında İngiltere Adası ve Manş Denizi üzerinde meydana gelen İngiltere hava savaşlarındaki (Battle of Britain) çarpışmalarda İngiliz pilotları Spitfire'ın değişik tipleri ile üstün Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) Messerschmitt Me (Bf) 109, Me 110 ve Focke-Wulf Fw 190 avcı uçaklarına karşı büyük başarılar kazanmışlardır. Savaştan önce yarış uçağı olarak R. J. Mitchell isimli mühendis tarafından planları çizilerek yapılan Spitfire'ın öncüsü, 1936 yılında avcı uçağı olarak deneme uçuşlarına başlamış, 1938 yılında İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne (RAF) katılmıştır. Bütün 2'nci Dünya Savaşı uçaklarının muhtemelen en tanınanı olan Spitfire üretim hayatına Mk.I olarak başlamıştır. Britanya Savaşı'na hükmeden Hurricane ile birlikte her iki uçak da Alman Hava Kuvvetleri'nde görev yapan rakiplerine karşı daima üstün gelmiştir. Bununla beraber, Alman teknolojisi kendi uçaklarını geliştirdikçe, yeni düşman uçakları ile baş etmek için Spitfire'ı geliştirmek acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. (Devamı...)


Mercedes Sosa (9 Temmuz 1935 - 4 Ekim 2009) Arjantinli şarkıcı.

Mercedes, 9 Temmuz 1935'te Arjantin Tucuman'da dünyaya geldi. 15 yaşında profesyonel olarak şarkı söylemeye başlayan sanatçı ilk albümünü 1959'da çıkarttı. 1960'ların ortalarına doğru Latin Amerika müziğini rock ve politik müzikle harmanlayan Nueva canción tarzında yaptığı müziklerle tüm dünyada tanınmaya başlandı. 1976'da Jorge Vileda komutanlığında yapılan askeri darbenin ardından ülkesi Arjantin zor günler yaşamaya başladı. Politik tavrından ve müziğinden ödün vermeyen Sosa 1979'da La Plata'da verdiği konser sırasında sahnede gözaltına alındı. Bu olaydan sonra Arjantin'de şarkı söylemesi yasaklandı ve sanatçı sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Sosa, ülkesine ancak 1982'de dönebildi. Bu tarihten itibaren müzik çalışmalarına devam eden sanatçı 30'u aşkın albüme imza attı. Tüm dünyada konserler verdi. Sağlığı bozulana kadar müzik çalışmalarına ve politik mücadelesine devam etti. İlk albümleri olan La Zafra (1962) ve Canciones con Fundamento (1965) dikkatleri çok çekmemiş olsa da ülkesindeki en önemli festivallerden biri olan Cosquin Festivali'ne katılarak bildiğimiz ününe kavuşmuştu. İlk diktatörlük döneminde “La Negra” albümündeki tüm şarkılar yasaklanmıştı, ama o 1979 yılına kadar ülkesinde kaldı. Ve 1979 yılında çıktığı bir konserde tutuklandı. Bundan kısa bir süre sonra Avrupa'ya yerleşti ve 1982 yılına kadar orada yaşadı. Arjantin'e geri dönüşüyle birlikte diktatörlük karşısında kültürel ifadenin yolunu açan Buenos Aires Opera ve Tiyatrosu'nda çeşitli konserler verdi. Müzik tarihindeki ünü, sosyal adanmışlığı ve insan hakları için verdiği mücadele ile 2002'de Arjantin'de Sarmiento Ödülü’ne layık görüldü. Victor Heredia ve Leon Gieco ile müzikal-sanatsal bir proje olan Arjantin Şarkı Söylemek İstiyor projesine başladıysa da hastalığı nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. “Amerika'nın Sesi”ne tam da bu yıl Şarkıcı 1 ve Şarkıcı 2 adlı konseptsel bir çalışma ile katkı koymuştu. (Devamı...)


23 Ekim
Filateli veya pulculuk, posta pullarını konu edinen uğraş alanına verilen isim. Posta pulları ile ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, antiye, posta tarihi ve benzeri maddeler ile de ilgilenir.

Filateli ile uğraşanlara filatelist denir. Çoğunlukla pul koleksiyonculuğu ile karıştırılır, oysa pul koleksiyonculuğu posta pulları ve posta pulları ile ilgili maddelerin biriktirilmesinden ibaretken, filateli, pulları bir inceleme konusu olarak değerlendirir. Koleksiyonculuk Filateli alanının bir parçası değildir, yani filatelik çalışma yapmak için çalışma konusu malzemeleri toplamak gerekli değildir. Elbette filatelistler arasında aynı zamanda koleksiyoncu olanlar çoğunluktadır. Pullar incelenirken pul maşası ile tutularak zamkın zarar görmemesi sağlanır, ve parmaklardaki yağlardan korunmuş olur. Güçlü bir büyüteç ise pulun kâğıt ve baskısındaki detayların daha iyi görülmesini sağlar. Ayrıca odontometre ile pulların dantel ölçülerinin ölçülmeside gerekebilir. Türk filatelisinde sıklıkla dönemler halinde çalışmalar yapılabilmektedir. (Devamı...)


Léo Delibes ya da tam adıyla Clément Philibert Léo Delibes (d. 21 Şubat, 1836, Saint-Germain-du-Val köyü, La Fleche, Sarthe, Fransa – 16 Ocak 1891, Paris), özellikle opera, operet ve bale eserleri yaratıcısı olarak tanınan bir Fransız besteci.

Léo Delibes Fransa'nın Pays de la Loire bölgesinde şimdi "La Fleche" şehrinin bir mahallesi olan Saint-Germain-du-Val adlı bir köyde doğmuştur. Babası bir postacı idi ve Delibes küçük yaşta iken öldü. Annesi çok yetenekli bir amatör müzisyen idi ve büyük babası bir opera şarkıcısı idi. Delibes annesi ve dayısı tarafından yetiştirildi. 1847'de Paris'e gidip Paris Konservatuvarı'nda eğitimine başladı ve Adolphe Adam tarafından verilen kompozisyon derslerini almaya başladı. Bir yıl sonra şan dersleri takibe başladı ise de şarkıcılıktan daha çok bir orgcu olarak yetişti. Konservatuvara devam ederken geçimini sağlamak için "Theatre Lyrique"de provalara piyano eşlik sağlama ve koro lideri işlerinde çalıştı. 1864'te Paris Operası'nda ikinci koro lideri oldu. 1865-1871 döneminde "Saint-Pierre-de-Chaillot" kilisesinde orgculuk yaptı. Delibes bir seri operet hazırlamıştır ve bunlardan ilki 1865'te Folies-Nouvelles'de galası yapılan "Deux sous de charbon, ou Le suicide de Bigorneau (İki Şu Değerine Kömür veya Bigorneau'nun İntiharı)" olmuştur. III. Napolyon için Algers (Cezayir) temalı ve aynı adlı bir törensel kantata ile o zamanki Fransız devlet başkanının ilgisini çekti. 1866'da kareografisini Leon Minkus'un yaptığı, hazırladığı "La Source (Kaynak)" adlı bale çok popüler oldu. 1870'te hazırlamış olduğu bir mekanik oyuncağın bir köylü gencini yaşayan sevgilisinden ayırması temasını işleyen Coppelia adlı bale eseri ile sanatının zirvesine eriştiği kabul edilir. Delibes bundan sonra 1876'da "Sylvia" adlı bir diğer bale eseri de hazırlamıştır. (Devamı...)


24 Ekim
Pamuk  (Gossypium hirsitum), ebegümecigiller (Malvaceae) familyasından anavatanı Hindistan olan kültürü yapılan bir bitki türü.

Pamuk bitkisi kök, sap, yaprak, çiçek ve tohumdan oluşmaktadır. Tür ve varyetesine göre 60–120 cm, ağaç halinde olanlar ise 5–6 m boylanabilir. Pamuk 30–100 cm derine, 50–80 cm yanlarına uzanan kazık köke sahiptir. Toprak yüzeyinin 8–10 cm altında ilk yan kökler meydana gelir Bunlar yatay olarak büyürler. Yan köklerin sayıları 3-4 tanedir. Her biri tekrar dallanarak etrafa yayılır. Epidermis hücrelerinin dışa doğru uzaması ile sayısız emici tüyler meydana gelir. Genel olarak kök toprakta dik olarak ya da bir süre sonra zigzag çizerek devam eder. Uygun koşullarda kök uzunluğu 1,5 m ye kadar ulaşabilir. Afrika’da, çok yıllık ağaç şeklinde olan pamuk çeşitleri de vardır. Pamuk gövdeleri dik, dallanmış ve çok tüylüdür. Yapraklar uzun saplı, parçalı ve tabanı kalp şeklindedir. Çiçekler saplı ve yaprakların koltuğunda tek tek bulunur. Dış çanak yaprakları üç parçalı, taç yaprakları ise beş serbest parçalıdır. Meyve, olgunlukta açılan veya kapalı kalan, 3-5 gözlü bir kapsüldür. Bu kapsüle koza da denir. Her gözde siyahımsı renkli, oval şekilli ve üzeri uzun, sık ve beyaz renkli tüylerle örtülü 5-10 tohum bulunur. Pamuk tohumu, etrafındaki bu tüy veya liflerle beraber `kütlü` adını alır. Arkeolojik kanıtlar gerek Hindistan gerek Güney Amerika'da birbirinden bağımsız olarak 6000 ila 7000 yıl önce pamuğun değişik türlerinin tarımının yapıldığı ve giyimde kullanıldığını göstermektedir. Eski dünyaya pamuk Hindistan'daki Harappa uygarlığından gelmiştir. Mezopotamya'dan da Eski Mısır'a geçmiştir. Devamı...


Claude Debussy  (d. 22 Ağustos 1862 - ö. 25 Mart 1918), 20. yüzyılın en önemli Fransız bestecilerinden birisidir.

Paris yakınlarında doğan Claude Debussy’nin anne ve babası porselen eşya satan bir dükkân işletmekteydi. Müzikal yeteneği ilk defa Chopin’in bir öğrencisi olan piyano öğretmeni Bayan Maut de Fleurville tarafından keşfedilmiştir. Bayan Maut, onu Paris Konservatuarı’na gönderdi ve Debussy orada 1872’den itibaren 10 yıl eğitim gördü. Debussy, başlangıçta piyano virtüözü olmak istiyordu fakat 1878 ve 1879’daki piyano sınavlarından kalınca bu fikirden vazgeçti; Ernest Guiraud’un kompozisyon derslerine devam etti ve bu sayede 1884’te Roma Ödülü’nü alarak Roma’da 3 yıl eğitim görme şansına erişti. Claude Debussy, piyano öğretmeni Marmontel’in kendisini tavsiye etmesi üzerine 1879-1882 yılları arasında Bayan Nadezhda Filaretovna von Meck’in evinde özel piyanist olarak çalışma şansına erişmişti. Bir Rus mühendisin zengin dul eşi olan Bayan von Meck, evinde daima bir piyanist, bir kemancı ve bir çellocu bulundururdu. Bayan von Meck Tchaivkosky’nin finansal destekçisi idi ve iletişimini yıllar boyu sadece mektuplarla sürdürdüğü Tchaivkosky’e hayrandı. Debussy, onun evinde bol bol Tchaivosky’nin oda müziği eserlerini ve patronunun istekleri doğrultusunda doğaçlama eserler çaldı; çocuklara piyano dersi verdi ve bir yaz Bayan von Meck ile birlikte Floransa, Venedik, Viyana ve Moskova’yı gezdi. Bu gezi sırasında Viyana’da Wagner’in Tristan und Isolde operasını dinleyerek çok etkilendi. 1888-1889’da Bayreuth Festivali’ne giderek Wagner’in müziğini dinleyen ve etkisinde kalan Debussy, daha sonra Wagner’in müzik yaklaşımını reddetmiştir. Devamı...


25 Ekim
Mazot veya motorin dizel motorlarda kullanılan, ham petrolün damıtma ürünlerinden biridir.

Ham petrolün damıtılması sırasında 200-300°C kaynama aralığında alınan üçüncü ana ürün motorindir. Motorin dizel motoru yakıtıdır. Yanma ısısını mekanik güce çevirmek için en yeterli mekanizma olan dizel makinesi, benzin ve gaz makinelerinden takriben 30 yıl kadar sonra 1892 de Rudolf Diesel tarafından keşfedildi. Yüksek kompresyonlu bir makinenin geliştirilmesinin sebeplerinden biri, daha ucuz yakıtların kullanılabilme arzusundan dolayı idi. Termik verim bakımından dizel makinesi gaz ve benzin makinelerinden daha verimlidir. Çünkü daha yüksek bir sıkıştırma oranı ile çalışır, ilk imal edilen dizeller ağır devirli ve büyük silindirli olduklarından piyasaya arz edilen benzinlerin silindire püskürtülerek yanma suretiyle kullanılmaları mümkün oluyordu. Fakat zamanla dizel imalatçıları makine ebatlarını küçültüp devir adedini artırarak daha fazla güç üretimi yoluna gidince bu ihtiyaca cevap verecek yakıtların yapılması zaruret haline geldi. Çeşitli makine imalatçıları değişik tip motorlar imal ettiklerinden bunların her biri için ayrı bir dizel yakıtı imalinin imkansızlığı karşısında ASTM de bunları bir sınıflandırmaya tabi tutmak mecburiyetinde kaldı. (Devamı...)


Hipokrat (Yunanca: Ἱπποκράτης, Hippokrates) (d. MÖ 460, İstanköy - ö. MÖ 370, Larisa), tıbbın babası olarak anılan İyon hekim. Hekim olan babası tarafından yetiştirilip birçok yerde hekimlik yapmıştır.

Anadolu’nun kuzey illerini gezdikten sonra İstanköy adasına dönerek hekimliğini sürdürdü. Antik İyonya’da bilimsel gelişme ve felsefe ile sımsıkı bağı olan hekimlik gözdeydi. Bu gelişme Hippokrates ile doruğa ulaştı. Kendisine göre tıbbın ilk kuralı “Primum non nocere” (Önce zarar verme!) ilkesidir. Çağdaşı Eflatun Protagoras adlı yapıtında Hipokrat’tan “Koslu Asklepiades” olarak bahseder. Hipokrat'ın öğrencilerini para karşılığında eğittiğini ve hekimlik alanında Polykleitos ile Phidias'ın heykelcilikte kazandığı üne yakın bir ün kazandığından bahseder. Eflatun, “Phaidros” adlı yapıtında ise Hipokrat'a değinerek onun tıbba felsefi bir yaklaşım getirmiş ünlü bir Asklepiades olduğunu ve insan vücudunu bir bütün olarak ele aldığını anlatır. Aristoteles'in öğrencilerinden Menon ise yazdığı tıp tarihinde Hipokrat'ın hastalıkların nedeni konusundaki görüşlerine özel bir yer verir. Menon’un aktardığına göre, Hipokrat'ın temel hastalık kuramı; yanlış beslenme sonucunda sindirilemeyen bazı artıkların buhar çıkardığı, bu buharların vücuttan atılamayarak hastalıklara yol açtığı şeklindedir. Hippokrates tarafından yazıldığı kabul edilen “Corpus Hippocraticum” (Hipokrat’ın Toplu Yapıtları) adlı yapıtı milattan sonra onuncu yüzyıldan kalmadır. Arap ve Avrupa tıbbına katkısı büyüktür. Bu yapıtta; batıl inançlar, büyülü şifa yöntemleri reddedilerek bir bilim dalı olan tıbbın temel ilkeleri öğretilmiştir. Hipokrat'ın çağında hekimler “Asklepiadlar” denen (hekimlik tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adından türemiştir) loncalarda toplanırdı. Hekimlik babadan oğula geçerdi. Genç hekimler loncaya alınırken günümüzde de geçerli olan fakat bazı değişikliklerin yer aldığı ünlü “Hipokrat Yemini” ederlerdi. Eski Hipokrat Yemini’nde tıp tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adına yemin edilirken, yeni yeminde kutsal inançlar üzerine yemin edilmektedir. (Devamı...)


26 Ekim
Eta Carinae (η Carinae veya η Car), Karina takımyıldızı içinde yaklaşık olarak 7.500 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldız sistemidir. En az iki yıldızdan oluştuğu düşünülen sistemin birincil bileşeni bir Mavi ışık değişeni (LBV) dir. Başlangıçta kütlesinin 150 güneş kütlesi olduğu hesaplanan birincil bileşenin, en az 30 güneş kütlesini kaybettiği düşünülmektedir. Şu an bileşik bolometrik aydınlatma gücü Güneş'in 5 milyon katıdır. Günümüzde göreceli ayrıntı ile incelenebilen en büyük yıldızdır. Eta Carinae'yı çevreleyen büyük ve kalın kırmızı bulutsudan dolayı diğer bileşeni optik olarak görmek imkansızdır. Ancak buna rağmen 30 güneş kütlesine sahip sıcak bir üstdevin, birincil etrafında yörüngede olduğu bilinmektedir.

Eta Carinae, 165 yıl önce gizemli bir şekilde gecenin en parlak 2. yıldızı haline geldi ve bu yaklaşık 20 yıl sürdü. Etrafındaki Homunculus Bulutsusu'nun bu patlama sırasında oluştuğu düşünülmektedir. Bulutsunun merkezinde Eta Carinae'den yansıyan mor renkli ışık görülebilmektedir. Eta Carinae halen beklenmedik patlamalar geçirmekte olup, büyük kütlesi ve değişkenliği onu önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisinde patlayabilecek görkemli bir üstnova adayı haline getirmektedir. (Devamı...)


Charles Babbage (d. 26 Aralık 1791 – ö. 18 Ekim, 1871), İngiliz matematikçi, analitik filozof, makine mühendisi ve programlanabilir bilgisayar fikrini ortaya atan (proto)-bilgisayar bilimcisi mucit.

Çalışmalarının bir kısmı Londra Bilim Müzesi'nde sergilenmektedir. Mekanik olarak çalışabildiği sonradan kanıtlanmış bir hesap makinesi geliştirmiştir. Yaptığı hesap makinesini günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde en önemli katkılarda bulunduğu kabul edilir. 1991 Yılında, Babbage'ın özgün çalışmalarına sadık kalarak onun Fark makinesi diye adlandırdığı cihaz tamamlanmış ve mükemmel bir şekilde çalıştığı görülmüştür. Babbage'ın zamanında, matematiksel tablolar çok yüksek oranda işlem hataları içeriyorlardı. Cambridge'te iken insanlar tarafından hesaplanarak hazırlanan bu tabloların ne kadar hatalı yapıldığını görerek, kendini insandan kaynaklı hatalara engel olabileceği bir hesap makinesinin tasarımına adamıştır. 1822 yılında, polinom işlevlerin (fonksiyonların) değerlerinin hesaplanmasını olanaklı kılacak, Fark makinesi adını verdiği aygıtın yapımına başlamıştır. Babbage Charles 1830'ların ortalarında çözümleyici makine diye adlandırılan ve çağdaş sayısal (dijital) bilgisayarın öncüsü olan aygıtın tasarımını gerçekleştirdi. Bu aygıtta delikli kartlardan gelen komutlar uyarınca herhangi bir aritmetik işlemin yapılabilmesi öngörülüyordu. Ayrıca sayıların saklanabileceği bir bellek birimi, işlemlerin art arda ve sırasıyla yapılmasını sağlayacak ardışık kontrol ve bugünkü bilgisayarın daha birçok temel öğesi makinede yer alacaktı. Ama çözümleyici makine hiçbir zaman tamamlanamadı. Babbage'ın tasarımı 1937'de not defteri bulununcaya değin unutuldu. (Devamı...)


27 Ekim
Elland Road İngiltere'nin Leeds şehrinde bulunan futbol stadyumu. Leeds United, kurulduğu 1919 yılından bu yana iç saha maçlarını bu stadyumda oynamaktadır. Stadyum daha önceleri Leeds City takımının iç saha maçlarına ev sahipliği yapmaktaydı. Elland Road, 37,890 seyirci kapasitesine sahiptir. İngiltere'de seyirci kapasitesi bakımından en büyük on ikinci futbol stadyumudur. Ayrıca Premier League'de olmayan ikinci büyük stadyumdur.

Stadyum daha önce FA Cup yarı final maçları ve İngiltere'de uluslararası maçlara ev sahipliği yapmış, Euro 96 için sekiz adet stadyumdan birisi olarak seçilmiştir. Daha önce, Elland Road 20. yüzyıldan bu yana öncelikle futbol için kullanılmasına rağmen, 1980'lerin ortasında birkaç sezon Hunslet Hawks takımı tarafından Ragbi ligi için kullanılmıştır. Stadyum 29 Mayıs 1982 tarihinde Queen müzik grubu tarafından, Hot Space Tour kapsamında binlerce seyirci önünde ilk kez bir konser mekanı olarak kullanılmıştır. İrlandalı rock grubu U2'de 1 Temmuz 1987 tarihinde Joshua Tree Tour kapsamında World Party, The Fall, Misyon ve Pretenders'ın tarafından desteklenen bir konser organizasyonunu bu stadyumda düzenlemiştir. Happy Mondays isimli müzik grubuda 1 Haziran 1991 tarihinde bu stadyumda konser düzenlemiştir. Leeds merkezli müzik grubu Kaiser Chiefs ise, The Enemy, Kate Nash, Friendly Fires ve Young Knives desteği ile 24 Mayıs 2008 tarihinde stadyumda konser vermiştir. 3 Haziran 2011 Cuma günüde Rod Stewart stadyumda bir konser vermiştir. Bunun yanısıra 2009 yapımı Tom Hooper'ın yönettiği Lanet Takım (The Damned United) filminde, A Touch of Frost isimli Drama dizisinde ve Tom Hooper'ın yönettiği 2010 yapımı Zoraki Kral (The King's Speech) filminde, Wembley Stadyumu'ndaki 1925 Britanya İmparatorluğu Sergisi'nin kapanış törenine ayarlanmış olan açılış sahnesi, Leeds United'ın stadyumu Elland Road ile Bradford Bulls'ın stadyumu Odsal Stadyumu'ndaki mekânda çekildi. (Devamı...)


Muhammed Muhammed bin Abdullah (Arapçaمُحَمَّدْ إبِنْ عَبْدُ الله‎, d. 570 ya da 571, Mekke - ö. 8 Haziran 632, Medine), İslam'da son peygamber kabul edilen toplumsal, dini, siyasi, askeri önderdir. Mekke'den başlayarak Arap Yarımadası'nı, İslam hakimiyetinde tek bir yönetim altında birleştirmiştir. Müslümanlar tarafından Allah'ın peygamberi ve resulü olduğuna ve insanlık için Allah tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu olduğuna inanılır. Müslüman olmayanlar ise, Muhammed'i İslam'ın kurucusu olarak sayarlar. Müslümanlar tarafından, Muhammed'in Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin tahrif edilmiş tektanrılı dinlerini onardığına ve tamamladığına inanılır.

İslam dinine göre, Muhammed'in ölümüne kadar Allah tarafından vahyedilen ayetler Kuran'ı oluşturdu. Kuran'ın yanı sıra, Muhammed'in hayatının ve gelenekleşmiş uygulamalarının şeriatın kaynakları olduğu kabul edilir. Bazı Müslümanlar Muhammed'den bahsedilirken ona saygı göstermek amacıyla isminden sonra "Allah'ın salat ve selamı onun üzerine olsun." anlamına gelen salavat ("sallallahu aleyhi ve sellem") söyler.

Tam adı Ebû’l-Kâsım Muhammed ibn-i ʿAbd Allâh ibn-i ʿAbd’ûl-Muttâlib ibn-i Hâşim ibn-i ʿAbd Menâf El Kureyşî (Arapçaمحمد بن عبد الله بن عبد المطلب بن هاشم بن عبد مناف القرشي) ya da daha kısa olan Ebû’l-Kâsım Muhammed bin ʿAbd Allâh bin ʿAbd’ûl-Muttâlib El Hâşimî olarak geçer. Bu isim Türkçeye, Kureyşli ʿAbd’ûl-Menâf oğlu Hâşim oğlu ʿAbd’ûl-Muttâlib oğlu ʿAbd Allâh oğlu Kâsım’ın babası Muhammed olarak tercüme edilebilir. Ayrıca yaşadığı toplumda onun El-Emin olarak (emin kişi , dürüst kişi) olarak adlandırıldığı rivayet edilmektedir. "Muhammed" Arapçada "övgü" kökü olan hamd fiilinden türetilmiştir. Mutad "övgü alan", "övülen" manasına gelir. Ayrıca halk tarafından Mustafa, Mahmud veya Ahmed ismiyle de anılır. (Devamı...)


28 Ekim
Rigoletto Giuseppe Verdi tarafından bestelenmiş üç perdelik bir operadır. İtalyanca liberetoyu Victor Hugo'nun Le roi s'amuse adlı oyundan uyarlayarak Francesco Maria Piave yazmıştır. Operanın prömiyeri 11 Mart 1851 tarihinde Venedik'teki La Fenice opera evinde yapılmıştır. Bu opera çok kişi tarafından çalışma hayatının orta yıllarında Verdi'nin ortaya çıkardığı başyapıtlardan biri olarak görmektedirler. Modern çağlarda standard opera repratuvarının vazgeçilmez bir eseri olarak devamlı olarak sahneye konulmaktadır. Kuzey Amerika'da en çok oynanan 20 opera eseri arasında 9. sırayı almıştır.

1850'de Venedik La Fenice opera evi Verdi'ye yeni opera teklif etmiştir. Verdi ele o zamanlar en iyi operaların bestekârı olduğu için konu seçimi kendisine bırakılmıştır. Verdi kendisi için Ernani, I due Foscari, Macbeth, Il Corsaro ve Stiffelio operalarının liberetolarını yazmış olan "Piave"'ye Aleksander Dumas Fils'in "Kean" adlı eserine bakmasını istedi. Fakat tam bu sırada şans eseri olarak Viktor Hugo'nun Le roi s'amuse eserini görüp beğendi. Fakat bu siyasi bakımdan çok tartışmaya yol açmış bir eserdi ve Kuzey İtalya'yı idaresi altında bulunduran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun sansür otoritelerinden geçmesinin zor olacağı düşünülmekteydi. Fakat Piave, Hugo'daki kralı Montua düküne değiştirdi ve siyasi güçlerin hoslanmadığı tarafları atarak ve isimleri değiştirerek sansür otoritelerine uygun bir uyarlamayı başardı. Mekan Montua'ya ve hükümdar olan düke değiştirildi; eserin yazıldığı zamanda artık ne Mantua düklüğü ne de dükün ait oldugu Gonzalgo hanedanının bir üyesi hayatta bulunmaktaydı. Gilda'nın yatak odası sahnesi kaldırıldı. Kahramanın ismi Triboulet'den (Fransızca rigolo yani gülünç sözcüğünden çıkartılan) Rigelotto'ya çevrildi. 1850 yılı yazında Verdi ve Piave Verdi'nin doğum şehri olan Busattoya çekilip, yaptıkları yoğun çalışmalar sonucu libereto yazılıp bestesi yapılabildi. (Devamı...)


Lewis Carroll (27 Ocak 1832 - 14 Ocak 1898) ya da tam adıyla Charles Lutwidge Dodgson, ünlü İngiliz yazar, matematikçi, mantıkçı, Anglikan papazı ve fotoğrafçıdır.

Carroll'ın en ünlü eserleri; Alice's Adventures in Wonderland ("Alice Harikalar Diyarında") ve onun devamı olan Through the Looking-Glass ("Aynanın İçinden") adlı kitapları ve "The Hunting of the Snark" ve "Jabberwocky" adlı şiirleridir ve hepsi absürt edebiyatın örneklerindendir. Kelime oyunları, mantık ve fantezideki yeteneği sayesinde ün kazanmıştır. Ancak bunun ötesinde, eserleri modern kültüre iyice yerleşmiştir. Birçok sanatçıyı, direkt olarak etkilemiştir. Kuzey Amerika, Japonya, İngiltere ve Yeni Zelanda başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde, sadece Carroll'ın eserlerinin zevkle okunması ve daha da yaygınlaştırılması ve hayatının araştırılmasına adanmış kuruluşlar vardır. İlk gençlik döneminde Dodgson evde eğitim gördü. Aile arşivlerinde saklanmış "okuma listeleri" Dodgson'un değerli bir zekaya sahip olduğuna tanıklık etmektedir. Yedi yaşındayken bir Hristiyan alegorisi olan Çarmıh Yolcusu'nu okuyordu. Aynı zamanda kardeşlerinin bir çoğunda da görülen ve onun sosyal hayatını etkileyen bir kekemelikten muzdaripti. On iki yaşındayken Richmond yakınlarındaki Richmond Gramer Okulu'na gönderildi. (Devamı...)


29 Ekim
Atlantis (Yunanca Ἀτλαντὶς νῆσος), "Atlas'ın adası", Platon'un Timaeus ve Critias kitaplarında bahsettiği efsanevi batık bir kıta ve uygarlık.

Platon'a göre Atlantis, "Herkül Sütunları'nın ötesinde" yer alan, Batı Avrupa ve Afrika'nın birçok kısmını fetheden ve Solon'un zamanından 9000 yıl önce (yaklaşık MÖ 9500) Atina'yı fethetmeye çalışan, ancak başarılı olamayıp bir gecede okyanusa batan bir uygarlıktır. Platon'un diyaloglarında gömülü bir hikâye halinde olan Atlantis, genellikle Platon tarafından kendi politik teorilerini anlatmak için yaratılmış bir efsane olarak görülür. Birçok akademisyen için Atlantis hikâyesinin amacı belirgin olmasına rağmen, Platon'un hikâyesinin ne kadarının eski hikâyelerden derlendiği bir tartışma konusudur. Bazı akademisyenler Platon'un hikâyeyi Thera yanardağ patlaması veya Truva Savaşı'ndaki bazı öğelerle oluşturduğunu savunurken, bazıları ise MÖ 373'te gerçekleşen Helike'nin yıkımı veya MÖ 415-413 yılları arasında gerçekleşen Atina'nın başarısız Sicilya işgali gibi olaylardan esinlendiğini savunurlar. MÖ 421 yılında Sokrates'in evindeki bir felsefe sohbetinde Atinalı devlet adamı Kritias, dedesi Dropides'in kendisine naklettiği efsaneyi hikâye eder. Hikâyeyi dede Dropides'e nakleden ünlü Yunan şair Solon'dur. Solon'un gösterdiği kaynak ise Mısır'da bulunduğu dönemde tanıştığı Mısırlı bir keşiştir ve keşişe göre Atlantis'e ilişkin olaylar MÖ 9000 yılında gerçekleşmiştir. Plutarkhos'a göre Sais şehrinde Solon'la konuşan rahibin adı Sonchis idi. İskenderiyeli Clemens'e göre bu aynı zamanda Pythagoras'a ders veren Mısırlı rahibin adıdır. Platon'un hem Kritias, hem de Solon'la akrabalığı vardı. Ayrıca, kendisi de Mısır'ı ziyaret ederek birkaç yıl kalmış ve inisiye olmuştu. Onun için, bazı Atlantologlar onun Atlantis konusunu yazmadan önce, bu konudaki bilgileri topladığı fikrindeler. Platon(eflatun)'a göre bu kıta çok zengindi ve soylu insanlar tarafından yönetiliyordu. Bir felaket sonucu okyanusun sularına gömülmüştü. (Devamı...)


Christiaan Barnard ya da tam adıyla Christiaan Neethling Barnard (d. 8 Kasım 1922 – ö. 2 Eylül 2001), Güney Afrikalı kalp cerrahı. Barnard insandan insana ilk başarılı kalp nakli ameliyatını gerçekleştirdi.

1953-56 arasında Cape Town'daki Groote Schuur Hastanesi'nde cerrahi asistanlığı yaparken, incebağırsağın doğuştan tıkanıklığının, gebelik sırasında dölüte yeterince kan gitmemesinden ileri geldiğini kanıtladı. Bu buluşu, eskiden çoğu kez ölümle sonuçlanan bu kusurun cerrahi yöntemlerle giderilebilmesine olanak sağladı. 1956-58 arası Minnesota Üniversitesi'nde doktora çalışmalarını tamamlayan Barnard, kalp ve göğüs cerrahı olarak Groote Schuur Hastanesi'ne döndü. Güney Afrika'da açık kalp ameliyatlarının başlamasına öncülük etti; yapay kalp kapakçıkları için yeni bir tasarım geliştirdi ve kalp nakli için köpekler üzerinde yoğun deneylere girişti. Aralık 1967'de, 20 cerrahtan oluşan ekibiyle birlikte, tedavi olanağı kalmamış Güney Afrikalı bir bakkal olan Louis Washkansky'nin kalbini, bir trafik kazasında ağır yaralanarak ölmek üzereyken hastaneye getirilen bir başkasının kalbiyle değiştirdi. Nakil ameliyatının başarılı olmasına karşın, yeni kalbi yabancı bir protein olarak reddetmemesi için ilaçlarla vücudunun bağışıklık sistemi yıkılan Washkansky, 18 gün sonra çift taraflı zatüreeden öldü. Barnard'ın daha sonraki nakil ameliyatları giderek daha başarılı oldu; 1970'lerin sonlarında bazı hastaları birkaç yıl yaşayabildi. 1983'e değin Groote Schuur Hastanesi'nde kalp hastalıkları kliniğinin başkanı olarak görev yapan Barnard, o tarihte emekliye ayrılarak cerrahlığı bıraktı. Üç kez evlenen Barnard'ın altı çocuğu var. 2001 yılında tatil için bulunduğu Kıbrıs'ta geçirdiği astım krizi nedeniyle yaşamını kaybetti. (Devamı...)


30 Ekim
U-2 Krizi (yada U-2 Olayı) 1960 yılının Mayıs ayında Sovyet toprakları üzerinde bir Amerikan Lockheed U-2 casus uçağının düşürülmesi üzerine çıkan ve Sovyet-Amerikan ilişkilerinde önemli bir bunalıma yol açarak Soğuk Savaşı şiddetlendiren olaya denir. ABD’nin Türkiye dahil bazı NATO ülkelerinden kalkan uçaklarının faaliyetlerinin yarattığı bir olaydır ve yalnız doğu ve batı blokları açısından değil Türkiye açısından da önemli sonuçlar doğurmuştur.

U-2 Olayı Amerikan yöneticilerinin Sovyetler Birliği’nin 1949 yılında ABD’nin atom tekelini ortadan kaldırmasından sonra duymaya başladıkları derin güvensizliğin doğrudan bir sonucudur. ABD’nin kesin bir zaferle bitiremediği Kore Savaşı önemli bir endişe kaynağı olmuş; Sovyetlerin nükleer silahlarını ve uzun menzilli bombardıman uçaklarını geliştirmedeki başarısı Amerikalı yöneticilerin güvensizliğini artırmıştır. ABD, tarihinde ilk kez, ülke topraklarının kıta dışı bir devletin vurucu gücü içine girdiğine şahit olmuştu. Bu durumun yarattığı endişe ortamında ABD Stratejik Hava Komutanlığı’nın karşılık verme kapasitesi bir Sovyet “sürpriz saldırısı”na karşı en etkili silahı oluşturmaktaydı. Ancak bunun etkili olabilmesi için düşmanın sürpriz saldırı yönünde yaptığı hazırlıkların önceden bilinmesi gerekiyordu. Aynı derecede önemli bir nokta verilecek karşılığın hangi düşman hedeflerine yöneltileceğiydi. Bu nedenlerle, özellikle 1957 yılından sonra, ABD’nin yürüttüğü haberalma faaliyetleri hız kazanmış ve Sovyet topraklarının ayrıntılı ve güncel haritalarının çıkartılmasına başlanmıştır. Devamı...


Ahmet Ertegün (31 Temmuz 1923, İstanbul – 14 Aralık 2006, New York). Türk söz yazarı ve iş adamı. The Rolling Stones, Led Zeppelin'in yanı sıra Eric Clapton, Aretha Franklin ve Ray Charles gibi isimleri müzik dünyasına kazandıran Atlantic Records'un kurucusu.

Ertegün'ün büyük dedesi İbrahim Edhem Efendi, Üsküdar Özbekler Tekkesi'nin eski şeyhidir. ABD'deki Türk Büyükelçisi olan Diplomat Münir Ertegün ve Hayrunisa Rüstem’in ikinci oğludur. Babası Münir Ertegün, Millî Mücadele döneminde önemli görevler almış bir devlet adamı olup Cumhuriyet'in ilanından sonra Milletler Cemiyeti gözlemcisi ve büyükelçi olarak çeşitli Avrupa metropollerinde ve daha sonra Amerika'da bulunmuştur. Ertegün 1923 yılında İstanbul’da doğar. Babasının görevi dolayısıyla İsviçre, Paris ve Londra'da eğitim gören Ertegün, 1935 yılında babasının Washington’a Türkiye Büyükelçisi olarak atanmasıyla birlikte ailesiyle beraber Amerika’ya gelir. 14 yaşındayken annesi, Cootie Williams'ın enstrumental West and Blues albümünü ve kayıt yapabilen bir plak makinesini ona hediye eder. Ertegün bir yandan çalarken kendi yazdığı sözleri mikrofona okuyor ve bunları kaydediyor, abisi Nasuhi Ertegün ile birlikte odalarında sevdikleri müzikleri dinliyorlardı. "16 yaşındayken bir pop müzik uzmanı sayılabilecek kadar bilgim, 18 yaşımdayken de 50 bin plağım vardı" diyen Ertegün, abisi ile beraber o yıllarda Duke Ellington, Lena Horne, Jelly Roll Morton gibi sanatçılarla arkadaşlık kurdu. Devamı...


31 Ekim
Ölüler Adası (Almanca: Die Toteninsel), İsviçreli sembolist ressam Arnold Böcklin tarafından 19. yüzyıl sonlarında çizilen tablodur. Tablodan yapılmış basımlar 20. yüzyıl başlarında Orta Avrupa'da çok popüler olmuştu ve Vladimir Nabokov'a göre "Berlin'deki tüm evlerde bulunmaktaydı". Böcklin 1880 ile 1886 yılları arasında tablonun beş farklı versiyonunu çizdi. Birçok esere ilham kaynağı olan tablonun en bilinen etkisi, Rahmaninov'un 1907 tarihli ve aynı isimli senfonik şiirinde görülür.

Ölüler Adası'nın tüm sürümlerinde, koyu renkli denizin ortasında terk edilmiş kayalık bir adacık görülür. Adanın sahili bir duvarla denizden ayrılmıştır ve duvarda denize inen basamaklara doğru yaklaşan bir kayık vardır. Kayıkçı kayığa kıç kısmından yön vermektedir. Pruvada ise, eşinin çiçeklerle süslenmiş tabutu arkasında dimdik dikilmekte olan, tamamen beyazlar giymiş bir kadın bulunmaktadır. Küçük adanın orta bölümü, yoğun ve oldukça uzun servilerle kaplanmıştır. Geleneksel olarak mezarlıklarla ve yas tutmayla ilişkilendirilen bu ağaçların kapladığı alanın etrafı, sarp ve dik uçurumlar oluşturan kayalarla çevrilidir. Kayaların üzerindeki mezar girişi veya penceresi şeklindeki yapılar da resimdeki cenaze temasını güçlendirir. Resim genel olarak, umutsuz bir terk edilmişlik ve gergin bir bekleyiş görüntüsü oluşturur. Böcklin tablonun anlamına dair belirli bir açıklama yapmadı, ancak bir mektubunda "bir rüya resmi: öyle bir durgunluk hissi yaratmalı ki, resme bakmakta olan kişi kapı çalındığında bile irkilmeli" dedi. (Devamı...)


Oscar Wilde ya da tam adıyla Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde (d. 16 Ekim 1854, Dublin - ö. 30 Kasım 1900, Paris), İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair.

İğneli uslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris'te fakir bir otel odasında öldü. Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı. Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı. Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıradışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını, ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı. (Devamı...)