Yehova'nın Şahitleri

dinî hareket

Yehova'nın Şahitleri, binyılcı,[4] restorasyoncu[5] ve teslis karşıtı inanca sahip, ana akım Hristiyanlıktan ayrılan bir Hristiyan mezhebidir.[6][7][8][9][10][11] Yehova'nın Şahitleri temel Hristiyan inançlarını ve dinsel gelenekleri kabul etmeyip sadece "Yeni Dünya Çevirisi" adlı kendi Kutsal Kitap çevirilerini imanlarının temeli olarak alırlar.

Yehova'nın Şahitleri
SınıflandırmaRestorasyonculuk
YönelimBinyılöncesicilik[1]
İlahiyatTeslis karşıtlığı
Yönetimİdari Organ
Teşkilat yapısıHiyerarşik
Tebliğ alanıKüresel
MerkezWarwick, New York, ABD
KurucusuCharles Taze Russell[2]
Köken1870'ler
Pittsburgh, Pensilvanya, ABD
Kendisinden doğduğu akımKitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi
Kendisinden ayrılan akımlarYehova'nın Şahitlerinden ayrılan akımlar
Kilise cemaatleri sayısı120.387[3]
Üye sayısı8.695.808[3]
Resmî web sitesijw.org

1931'e kadar onlar Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçileri olarak tanınıyordu. 26 Temmuz 1931'de Yehova'nın Şahitlerinin adı, Columbus, Ohio'daki (ABD) bir kongrede ve daha sonra dünya çapındaki diğer kongrelerde alınan bir kararla kabul edildi.

Onlar, kendilerini sözün kök anlamına göre Hristiyanlar (Elçilerin İşleri 11:26) olarak saydıkları halde kendilerini M.S. ikinci yüzyıldan beri gelişmiş Hristiyan Aleminden, Yahudilikten ve diğer dinlerden ayrı bir din olarak görmektedir.[12][13] Yehova'nın Şahitleri'nin görüşüne göre M.S. ikinci yüzyılda Hristiyanların ekseriyeti İsa Mesih'in yolundan ayrılmaya başladı. Bunun için birinci yüzyıldaki Hristiyanlığı yenilemek isterler.

Topluluk, dünya çapında 240 devlet ve bölgelerde, evanjelizm faaliyeti yürüten 8,68 milyon aktif üyesi bulunduğunu ve yılın en önemli anma günü olan Akşam Yemeği'nin kutlamasına yaklaşık 18 milyon kişinin katıldıkları (2019) rapor edilmektedir.[3]

İsmin kökeni

Tanrı'nın ismi Kutsal Kitap'ın İbranice metninde 6.828 kez geçer.[14] Orada şu dört sessiz harfle yazılıyor: YHVH (İbranice: יְהֹוה,)

M.S. birinci yüzyılda başlayan Yahudi bir adete göre Tanrı'nın isminin kutsal olduğu için insanlar tarafından ağza alınmaması gerekir. Bunun sonucu olarak bu ismin telaffuzu zamanla unutuldu.

Bugün dinbilimciler genel olarak iki telaffuz şekli kabul eder: Yahve ve Yehova Tetragrammatonun (4 harf: YHVH) nasıl telaffuz edildiğine dair kesin bilgi bulunmadığı için Yehova'nın Şahitleri „Yehova“ tek doğru telaffuz şekli olduğunu iddia etmiyorlar. Onlar iki sebepten dolayı 'Yehova' şeklini kullanmaktadırlar:

1. Yehova en eski telaffuz şeklidir.

  • Latince Pugio Fidei adversus Mauros et Judaeos (Mağribi ve Yahudi'ye karşı imanın hançeri) eseri 1278'de kaleme alındı ve ilk olarak „Iehovah“ adını içeren bir yazıdır.
  • 1303'te Victor Porchet de Salvaticis Victoria adversus impios Ebreos (Tanrısız İbranilere karşı zafer) eserinde Tanrı'nın ismini değişik şekilde yazdı: Iohouah, Iohoua und Ihouah.
  • Petrus Galatinus De arcanis catholicae veritatis (Evrensel hakikatın sırları, 1518) kitabında Tanrı'nın ismi Iehoua olarak kullandı.

Ondan sonra Kutsal Kitap'ın çevirmenleri genellikle „Yehova“ şeklini kullandı.

Eski çeviriler
YılTercümanDil
1522Alfonso de Zamoraİbranice – Latince (bir dipnotta)
1532Antonio Brucioliİtalyanca
1535Louis RobertFransızca
1569Casiodoro de Reinaİspanyolca
1640William Bedell[15]İrlandalı
1774Johann Christoph Friedrich Schulz[16]Almanca
1781/82Johann Jakob Stolz[17]Almanca
1789/90Sebastian Mutschelle[18]Almanca
1796Dominikus von Brentano[19]Almanca
  • Martin Luther tercümesinde (1545 ve 1546) YHVH'nin yerine „HERR“ (RAB) tercüme etti. Matta 1:20'nin dipnotunda şu yazılıydI: „HERR = Iehovah, Tanrısal Majeste“.
  • Ali Bey (Ali Ufki) Aralık 1664'te Kitabı Mukaddes tercümesini bitirdi. 1827'de bu çevirinin bir revizyonu yapıldığı zaman 365 yerde Tanrı'nın ismi olarak 'Yehova' şekli konuldu.

2. Yehova dünyada en yaygın olan telaffuz şeklidir.

Tanrı'nın ismi şu değişik dillerde yayımlanan Kutsal Kitaplarda Yehova olarak geçer (bir seçme):

Tanrı'nın İsmi
DilİsimDilİsimDilİsim
AlmancaJehova, JehovahAngamiJihovaArawakancaJehovah
BengaJĕhovaCherokeeYihowaChin (Haka)Zahova
ChoctowChihowaDakotaJehowaEfikJehovah
EweYehowaFiciceJiovaGaIehowa
GalceIehofahHawaii diliIehowaHindustaniYihováh
Hiri-MotuIehovaFelemenkçeJehovahHırvatçaJehova
İngilizceJehovahİspanyolcaJehováKalangaYehova
KoreceYeohowaLao diliYehowaLeleJehova
LogoYehovaLothaJihovaLunaYeoba
MalagassiJehovah, IehôvahMaloIovaMohawkYehovah
MbunduYehovaMentawaiJehobaMotuIehova
MyeneYeôvaNavajoJîho’vahNtenyiJihova
LehçeJehowaRarotongaJehova, IehovaSamoa diliIeova
SothoYehofaTahiti diliIehovaThaiYahowa
TongaJehovaTrukJiowaTswanaJehofa, Yehova, Yehofa
XhosaYehovaZandeYekovaZuluJehova

Örgüt yapısı

Yehova'nın Şahitleri faaliyetlerini yerine getirmek için değişik ülkelerin kanunlarına göre örgütler kurdular. Fakat onlar din olarak bir dernek, kurum ya da buna benzeyen bir teşkilat değildirler.

C. T. Russell Temmuz 1879'da editör ve yayıncı olarak Gözcü Kulesi (Zion's Watch Tower) dergisinin ilk nüshasını yayımladı. Yayınları yönlendirmek ve yönetmek için belirli bir dernek kurma ihtiyacı anlaşıldı. Bunun için Russell 1881'de Zion's Watch Tower Tract Society kurdu. 1884'te resmen kaydedildi.[20] 1896'da adı Watch Tower Bible and Tract Society (Gözcü Kulesi, Kutsal Kitap ve Broşür Kurumu) olarak değiştirildi.

Gerektiğinde başka ülkelerde Watch Tower Society şubeleri kuruldu. İlki 1900'de Londra'da (İngiltere), diğeri 1902'de Elberfeld'de (Almanya) kuruldu. İki yıl sonra, Avustralya'nın Melbourne kentinde bir şube açıldı. 2020'de dünya çapında 87 şube vardı.

Yehova'nın Şahitleri din olarak birinci yüzyıldaki Hrıstiyanların cemaatlerine göre teşkilatlandırılırlar.

İsa öğrencilerine şu kuralı verdi: „Fakat size Öğretmen denmesin, çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Ayrıca yeryüzünde kimseye baba diye hitap etmeyin, çünkü bir tek Babanız var, o da gökteki Babadır. Size ‘önder’ diye de hitap etmesinler, çünkü bir tek Önderiniz var, o da Mesih’tir. Sizin aranızda en büyük olan hizmetçiniz olmalı. Kim kendini yüceltirse alçaltılacak, kim kendini alçaltırsa yüceltilecektir.“ (Matta 23:8-12).

Bu sebepten dolayı Yehova'nın Şahitleri dinsel unvanlar taşıyan ruhanilerden oluşan bir sınıfa sahip değildirler. Birinci yüzyılda (M.S. 33) Pentekost gününden itibaren İsa Mesih'in sadık elçileri ve Yeruşalim'deki ihtiyarlar bir Yönetim Kurulu olarak, yeni kurulan Hristiyan cemaati için kuralları belirledi (Elçilerin İşleri 6:2-4; 15:1, 2).

Yehova'nın Şahitleri, Warwick, New York'ta toplanan ve „Yönetim Kurulu“ adlandırılan Yehova’nın Şahitlerinin İdari Organı tarafından yönetilmektedir. Bu idari organ, Kitab-ı Mukaddes'in sözleri ve ilkelerine dayanarak, dünya çapındaki cemaatin öğretilerini kararlaştırmaktadır.[21][22][23] Yehova'nın Şahitleri'ne göre insanlığın karşılaştığı bütün sorunların çözümü ancak Tanrı'nın Krallığı'nın dünyada egemen olması ile gerçekleşecektir.[24]

Birinci yüzyılda Yönetim Kurulu'ndan yönetilen cemaatlerde gözetmenler (episkopos) ve onlara yardım edenler (diákonos) vardı (Filipililer 1:1; 1. Timoteos 3:1, 8; Titus 1:5).

Yehova'nın Şahitleri'nin cemaatlerinde bir tek kişi „papaz“ ya da „önder“ olarak bulunmaz, fakat her cemaatte bir gözetmenler kurulu hizmet eder.

Tarihçe

Başlangıç dönemi (1870–1916)

C.T. Russell, Watch Tower Bible and Tract Society'nin kurucusu

Oluşum ilk kez 1870'lerin sonlarında ABD’nin Pensilvanya eyaletine bağlı olan Pittsburgh şehrinde Charles Taze Russell’ın (1852-1916) liderliğinde ortaya çıktı. C. T. Russell Kutsal Kitap'ı araştıran birkaç teologlardan etkilendi. Bunlar Baptist teolog Henry Grew (1781—1862), Metodist teolog George Storrs (1796-1879) ve Adventist teologlar George W. Stetson (1815-1879) ve Jonas Wendell.[25]

O zamanda, Charles Taze Russell ve başkaları, Pensilvanya'nın Pittsburgh şehrinde Kitab-ı Mukaddes'i incelemek amaçlı bir grup kurdular.[26] Grubun toplantıları boyunca, Russell ana akım Hristiyanlığın birçok inancını sorguladı ve eleştirdi. Bu inançlara örnek olarak ruhun ölümsüzlüğü, Cehennem ateşi, mukadderat, İsa Mesih'in ikinci gelişinin cismani bedenle olması, teslis ve dünyanın sonunda dünyanın ateşle mahvolması inançları gösterilebilir.[27]

1876'da Russell, Nelson H. Barbour ile görüştü. Aynı yıl içinde bu ikisi Three Worlds (Üç Dünya) adında bir kitap çıkardılar. Kitap, ahir zamana dair kehanetler ve dünyanın ahir zaman felaketlerinin ardından onarılması düşüncelerinin bir sentezidir. Kitapta Tanrı'nın insanlık üzerindeki tasarruflarının çağlara ayrılmış surette gerçekleştiği öğretilmektedir, buna göre her Tanrısal çağın sonunda bir hasat gerçekleştirilmektedir. 1874'te[27] İsa Mesih dünyaya, görünmez bir ruh olarak geri dönmüş ve İncil çağının hasatını gerçekleştirmiştir ve 1914 yılı ise 2520 senelik bir devir olan Centil Çağı'nın sonu olacak[28] ve 1914'te dünya toplumu tam manasıyla Tanrı'nın krallığına dönüştürülecektir.[29][30][31] 1878'den başlayarak Russell ve Barbour Herald of the Morning (Sabah Habercisi) adında bir dînî dergi çıkarmaya başladılar.[32] Haziran 1879'da tercih ettikleri öğreti farklılıklarından dolayı Russell ve Barbour ayrıldılar.[33] 

Temmuz 1879'da editör ve yayıncı olarak C. T. Russell Zion's Watch Tower and Herald of Christ's Presence (Siyon'un Gözcü Kulesi ve Mesih'in Huzurunun Habercisi) dergisini yayımlamaya başladı.[34] İlk baskının 6.000 kopyası basıldı. 1881'de Russell ve arkadaşları (aşağıyukarı 100 kişi) kendilerini Mukaddes Kitap Tetkikçileri (Bible Students [1931'den beri Yehova'nın Şahitleri]) adını verdiler.[35][36]

1879'dan itibaren Gözcü Kulesi destekçileri özerk cemaatler şeklinde toplanarak Kitab-ı Mukaddes incelemesi yapıyorlardı. Otuz cemaat teşekkül etti ve 1879 ilâ 1880 arasında Russell bütün bu cemaatlerin her birisini ziyaret edip, ne şekilde toplanmaları ve faaliyet yürütmeleri gerektiği konusunda onlara sistemlerini öğretiyordu.[37][38][39]

1881'de Russell Zion's Watch Tower Tract Society'yi (Siyon'un Gözcü Kulesi, Broşür Kurumu) kurdu ve 15 Aralık 1884'te Pennsylvania Eyaletinde kaydedildi. 1896'da adı Watch Tower Bible and Tract Society (Gözcü Kulesi, Kutsal Kitap ve Broşür Kurumu) olarak değiştirildi. 1955'ten beri Pensilvanya Watch Tower Bible and Tract Society olarak bilinmektedir.[40][41] Mukaddes Kitap Tetkikçileri bu ve başka kurumları dinsel faaliyetlerini yasal bir temele koymak amacıyla kaydettirdi.[42][43]

Russell, ABD dışındaki ülkelere misyonerler atayıp yabancı şubeler açmaya başladı. 1910'larda, Watchtower Society'nin yayınladığını kabul edenler kendilerini sık sık Mukaddes Kitap Tetkikçileri olarak adlandırdı ve 1910'dan itibaren toplantılarıyla bağlantılı olarak Uluslararası Mukaddes Kitap Tetkikçileri Birliği terimini kullandılar. Russell, 1912'de, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun merkezini New York, Brooklyn'e taşıdı, matbaacılık binasını bir ibadethane binası ile birleştirdi. Gönüllü çalışanlar, yakınlarda ve adı Bethel konulan bir binada kalıyorlardı. 1914'te, daha önce kurulmuş yasal kurulu olan Milletlerarası Mukaddes Kitap Tetkikçileri Birleşmesi (International Bible Students Association) ile karıştırılmaması için yerel gruplarına Birleşik Mukaddes Kitap Tetkikçileri adını verdiler.[44]

Russell, kendi dönemi boyunca küresel yayıncılık faaliyetlerine ciddi teşebbüs gösterdi.[45][46] 1912 yılında o, ABD'de en çok dînî yayınları dağıtılan Hristiyan yazardı.[47][48]

1910'larda, hareketin dünyâ nüfusu 50 bin civarında kişiden oluşuyordu.[49] Russell 31 Ekim 1916'da, bir vaaz seyahatinden dönerken, 64 yaşında öldü.[50]

Yeniden örgütlenme (1917-1942)

Joseph F. Rutherford, Watch Tower Bible and Tract Society'nin ikinci başkanı

Ocak 1917'de, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yasal temsilcisi, Joseph Franklin Rutherford, Russell'ın ardından topluluğun lideri olarak seçildi. Seçilişi tartışmalı oldu ve topluluğun yönetim kurulu Rutherford'u istibdat uygulamakla ve gizli saklı davranmakla suçladı.[51][52] Destekçileri ve muhalifleri arasındaki ihtilaf, gelecek on yıl boyunca topluluğun üyeleri içinde yeniden örgütlenmeler ve gruplaşmalar doğurdu.[23][53] Rutherford, Haziran 1917'de, Russell'ın Studies in the Scriptures (Kutsal Metin Çalışmaları) serisinin yedinci cildi olarak The Finished Mystery (Tamamlanmış Gizem) adlı kitabı yayımladı. Russell'ın ölümünden sonra yayımlanan bir eseri olan kitapta Russell'ın Hezekiel kitabı ve Vahiy kitabı üzerine yaptığı tefsirler ve Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi üyelerinden Clayton Woodworth'un ve George Fisher'ın yazdığı birçok ek metinler yer almaktadır.[54][55][56][57] Kitap, Katolik ve Protestan din adamlarını ve Hristiyanların Birinci Dünya Savaşı'na girişini şiddetle eleştirmektedir.[58] Bu yüzden, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yöneticileri, 1918'de 1917 Casusluk Kanunu kapsamında, isyana teşvik suçlamasıyla tutuklandılar. Topluluğun üyeleri halk kalabalıkları tarafından saldırılara uğradılar. Yöneticiler, Mart 1919'da serbest bırakıldı ve aleyhlerinde açılan davalardan 1920'de aklandılar.[59]

Rutherford, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun örgütsel denetimini merkezileştirdi. 1919'da, her kilise cemaati için bir yönetici atadı ve bir yıl sonra da her cemaatin liderinin, vaaz faaliyetleri hakkında Brooklyn'deki merkeze haftalık bilgilendirmede bulunması talimatı verildi.[60] Eylül 1922'de Ohio'daki Cedar Point parkında gerçekleştirilen uluslararası kurultayda, kapı kapı vaaz faaliyetlerinin ifa edilmesine vurgu yapıldı.[61] Rutherford'un yirmi beş senelik başkanlığı döneminde topluluğun öğretilerinde ve yönetim yapısında düzenli bir şekilde önemli değişiklikler yürürlüğe kondu. Buna ek olarak, İsrailoğullarının İbrahim ve İshak gibi atalarının 1925'te dirileceği ve bu dirilişin, Mesih'in bin yıllık dünya krallığının başlangıcı olacağı duyuruldu.[62][63][64][65] Toplulukta uygulanan değişiklikler ve gerçekleşmemiş kehanetlerden dolayı yaşanan hayal kırıklıklarının neticesinde, Rutherford'un görevinin ilk yarısı boyunca on binlerce üye, Gözcü Kulesi Topluluğu'ndan ayrıldı ve başka bağımsız Kitab-ı Mukaddes öğrenci hareketleri kurdular.[66][67][68][69] Bu akımların çoğu hâlen varlığını sürdürmektedir.[70] 1919'un ortalarında, Russell zamanında üyeliği olanlardan yedide biri, Topluluk ile ilişkisini kesti ve bu sayı 1920lerde dörtte üçe ulaştı.[68][71][72][73][74]

26 Temmuz 1931'de, Columbus, Ohio'da toplanan bir kurultayda Rutherford, Yeşaya 43:10'a dayanarak, resmî kararla topluluk için benimsenmiş olan yeni ismi üyelere sundu: Yehova'nın Şahitleri. Rutherford, bu ismi, kendi Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi grubunu, kendileri ile bağlantıyı kesmiş olan diğer Kitab-ı Mukaddes Öğrenci Hareketi kolları ile aralarında bir fark belirginleşmesi için ve toplulukta yeni bir anlayış oluşumunu ve topluluğun yeni evanjelizm yöntemlerini vurgulamak için seçti.[75][76][77] 1932'de Rutherford, yerel olarak seçilen cemaat liderleri uygulamasını tamamen sona erdirdi ve 1938'de topluluğa, Tanrı tarafından yönetilen anlamına gelecek şekilde "teokratik" vasıflandırmasını yaptığı bir örgütlenme biçimi sundu, bu sistemde bütün yerel cemaatlerin liderliği Brooklyn'deki merkez kurul tarafından atanacak hâle getirildi.[60]

1932'den itibaren, 144.000 kişilik "küçük sürü"nün, Armageddon'dan kurtulan tek grup olmayacağı öğretilmeye başlandı. Rutherford'a göre, Mesih ile birlikte gökten dünyayı yönetecek olan 144.000 kişilik "meshedilmiş"lerden başka, "büyük kalabalık" denilen büyük bir grup, dünyada tesis edilmiş olan cennette yaşayacaktı. 1935 senesinden itibaren topluluğa yeni katılan inançlılar, bu ikinci gruptan sayıldılar.[78][79] 1930ların ortalarında, Mesih'in gelişi (Yunanca parousia olarak bilinir), kral olarak hükmetmeye başlaması ve ahir zamanın başlangıcı, 1914 senesi olarak kabul edilmeye başlandı.[80] Topluluğun Kitab-ı Mukaddesi yorumlayışı zamanla evrildi. Yehova'nın Şahitleri'nin yayınlarında milli bayraklara saygı göstermenin putperestlik olarak görüldüğü beyan edildi. Bu tavır, ABD'de, Kanada'da, Almanya'da ve diğer ülkelerde Yehova'nın Şahitlerine karşı muhalefet ve yeni bir linç dalgasına yol açtı.[81][82]

Ocak 1942'de Rutherford öldüğünde, Yehova'nın Şahitlerinin dünya genelinde üye sayısı 5.323 cemaatte toplam 113.624 kişi olmuştu.[83][84]

Sonraki gelişmeler (1942'den günümüze)

Nathan H. Knorr, Watch Tower Bible and Tract Society'nin üçüncü başkanı

Nathan Knorr, 1942'de Gözcü Kulesi Kitab-ı Mukaddes ve Dini Yayın Topluluğu'nun üçüncü lideri olarak seçildi. Knorr, Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi adı verilen yeni bir Kitab-ı Mukaddes çevirisi yapılmasına karar verdi. Bu tercümenin bütünü, 1961 yılında tamamlanıp yayımlandı. Knorr, geniş katılımlı uluslararası toplantılar organize etti, üyeler için yeni eğitim programları oluşturulmasına karar verdi ve dünya genelinde şubeler açılması için ve tebliğ faaliyetlerinin genişletilmesi için çaba gösterdi.[85] Knorr'un başkanlığı döneminde, Şahitlerin yaşam tarzları ve davranışları hususunda üyelere verilen talimatlarda ve çizgileri kesin olarak belirlenmiş bir ahlaki yaşam için uygulanan kilise disiplininde de artış görüldü.[86][87]

1966'dan itibaren Şahitlerin yayınlarının içeriği ve toplantılarında yapılan konuşmaların içeriği, Mesih'in bin yıllık hükümdarlığının 1975'te[88][89] ya da bundan kısa süre sonra başlayacağı beklentisini üyelerde uyandırdı.[90][91][92] Bu yüzden, 1966'da 59 bin olan vaftiz edilmişlerin sayısı, 1974'te 297 bine kadar yükseldi. 1975 yılı geldiğinde toplam üye sayısı iki milyona erişti. 1975 kehanetinin yanlış çıkması üzerine 1970lerin sonlarına doğru üye sayısında düşüş meydana geldi.[93][94][95][96] Gözcü Kulesi Topluluğu'nun yayınlarında 1975 senesinde dünyanın sonunun geleceğine dair kesin bir ifade kullanılmamıştı. Bununla birlikte, 1980 yılında Gözcü Kulesi Topluluğu, 1975 senesine dair insanları umutlandıran ifadelerin kullanıldığını itiraf etti.[97][98]

1972'de Şahitler cemaatlerinde kilise mütevelli heyeti makamı ve rahiplik makamı, bu makamlara yerleştirmeler merkezden yapılmak üzere, yeniden tesis edildi.[99] Daha sonra şube yönetici heyetleri tarafından da bu yerleştirmelerin yapılmasına karar verildi. Eylül 2014'te başlamak üzere, tayinlerin seyyah denetçiler tarafından yapılacağı duyuruldu. 1976 yılında gerçekleştirilen esaslı bir örgütsel değişiklik ile, Gözcü Kulesi Topluluğu'nun başkanının iktidarı sınırlandırıldı ve öğretisel ve örgütsel kararları verme yetkisi Yehova'nın Şahitlerinin İdari Organı'na devredildi.[100] Knorr'un 1977'de ölümünden sonra, başkanlık makamında sırasıyla Frederick Franz (1977-1992) ve Milton Henschel (1992–2000) yer aldı. 2000'den bu güne ise idari organın üyesi olmayan başkaları tarafından başkanlık ifa edildi. 1995'te Yehova'nın Şahitleri, Armageddon'un 1914'te hayatta olan neslin ömürlerinin bir döneminde gerçekleşeceği inancını terk etti ve 2010 yılında, "Armageddon nesli" kavramı ile ilgili öğretilerini değiştirdiler.[101][102][103][104]

Öğretiler

Tanrı

  • Tanrı tektir (Markos 12:29; 1. Korintoslular 8:6) ve ismi Yehova'dır (İşaya 42:8).
  • Tanrı yaratıcı olarak ilk insanları yarattı. Onlar evrim yoluyla gelişmediler (Başlangıç 2:7; İşaya 45:12).
  • Tanrı ruhi (maddeden oluşmaz) bir varlıktır ve başlangıcı ve sonu yok (Yuhanna 4:24; Mezmur 90:2).
  • Yehova'nın en göze çarpan niteliği sevgidir (1. Yuhanna 4:8).

İsa Mesih

  • İsanın gökte insanöncesi hayatı vardı (Yuhanna 6:38, 41). İlk ruhi yaratık olarak yaratıldı (Koloseliler 1:15). Böylece Tanrı'ya eşit değildir (Yuhanna 14:28).
  • İsa özel bir anlamda Tanrı'nın Oğludur; çünkü bir mucize yoluyla yeryüzünde doğdu (Luka 1:35). Ayrıca eksiksiz bir şekilde babasını seven bir çocuk gibi O'na itaat etti (Yuhanna 12:49).
  • İsa hayatını insanların kurtuluşu için gerekli olan fidye olarak verdi (Matta 20:28; 1. Timoteos 2:5,6). Bunu yaparken bir haç üzerinde değil, bir direkte ölmüştür (Elçilerin İşleri 5:30; Galatyalılar 3:13)
  • İsa ölümünden sonra üçüncü günde ruhi bir şahıs olarak diriltilmiştir (1. Petrus 3:18).

Kutsal ruh

  • Kutsal ruh bir şahıs değil Tanrı'nın faal gücüdür (Elçilerin İşleri 2:4; 10:45). Tanrı, bu kutsal ruhu kullanarak maddi dünyayı yarattı (Başlangıç 1:2), insanları yeteneklendirdi (Çıkış 31:2, 3; Elçilerin İşleri 2:4) ve Kutsal Kitap'ı ilham etti (2. Petrus 1:21). Ayrıca amaçlarını yerine getirmek için onu başka olaylarda da kullandı (1. Samuel 16:13; Mezmur 143:10).

Günah

  • Günah, Adem ve Havva'nın isyanından dolayı başladı ve irsiyet kanunları vasıtasıyla tüm insanlara geçti (Romalılar 5:12). Fakat kurtuluş İsa'nın ödediğı fidye aracılığıyla mümkündür (Efesoslular 1:7).

Tanrı'nın Krallığı

  • Tanrı'nın Krallığı gökten hüküm sürecek bir yönetimdir ve İsa onun kralıdır (Luka 1:33; Yuhanna 18:36).
  • Bu krallık dünyadaki adaletsizliği ve kötülüğü sona erdirecek ve yeryüzü tekrar bir cennet haline getirecek (Matta 6:10; Vahiy 21:3, 4).

Cennet / Cehennem

  • Adem ve Havva yeryüzünde bulunan bir cennette yaşadılar (Başlangıç 2:10-14). İsa'nın fidyesine dayanarak kurtulmuş olan bir insanlık gelecekte tekrar yeryüzünde olan bir cennette yaşayacak (gıç Mezmur 37:11, 29; İşaya 35:1, 2, 7; Vahiy 21:3, 4).
  • İlk insanlar sonsuza dek yaşamak için yaratıldıkları için ateşli bir cehenneme gerek yoktu. Günahın cezası ölümdür (Başlangıç 2:17; Romalılar 6:23).

Armagedon

  • Tanrı'nın kötülüğe karşı savaşıdır (Vahiy 16:14, 16).
  • Yeryüzü yok edilmeyecek (İşaya 45:18; Mezmur 104:5), fakat Şeytan'ın niteliklerini yansıtan dünya sistemi sona erdirilecek ve Tanrı'nın uygun gördüğü insanlardan oluşan büyük bir kalabalık sağ kalacak (Vahiy 7:9).

Ölüler için ümit

  • Ölümden kurtuluş için tek ümit diriltilmektir (Yuhanna 5:28, 29). Diriltilenler yeryüzündeki bir cennette sonsuza dek yaşama fırsatına sahip olacaklar.

Can / Ruh

  • Kutsal Kitap'ta „can“ (İbranice: nefeş) tüm insanı (Başlangıç 2:7), tüm hayvanı (Başlangıç 1:24) kasteder ya da hayat anlamına gelir.
  • Ruh (İbranice: ruah) birçok anlama gelebilir. Fakat insan ve hayvanla ilgili yaşama kuvvetidir (Başlangıç 6:13; Vaiz 3:19, 20).

Şeytan / Cinler

  • Tüm melekler iyi olarak yaratıldılar. Fakat ilk olarak biri kendiliğinden Şeytan (= karşı koyan) ve İblis (= iftiracı) oldu (Kanunun Tekrarı 32:4; Yuhanna 8:44).
  • Sonra başka melekler de kötü olup Şeytan'a katıldılar (Başlangıç 6:2). Böylece cinler (dáimōn = kötü ruhlar) oldular (Matta 9:34).
  • Şeytan ve cinler yok edilecekler (Vahiy 20:10).

Tapınma

  • Tapınmada suretler, resimler ve başka nesneler kullanılamaz (Levioğulları 26:1; 1. Yuhanna 5:21; 2. Korintoslular 5:7)).
  • Ruhçuluktan kaçınılmalı (Başlangıç 18:10-12).
  • İmanda güçlü kalmak için ibadetlere katılmak önemlidir (İbraniler 10:24, 25).
  • Yehova'nın Şahitleri insanlara gidip Tanrı'nın Krallığıyla ilgili iyi haberi duyurmak isterler (Matta 28:19, 20; Luka 8:1).
  • Yehova'nın Şahitleri putperestlikten gelen bayram ve adetlere katılmazlar (İşaya 1:14; 2. Korintoslular 6:14-17).

Ahlak

  • Cinsel ahlaksızlık, zina, eşcinsellik ve sarhoşluk Tanrı'nın ilkelerine aykırıdır (1. Korintoslular 6:9, 10).
  • Edepsiz davranışlar, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, haset ve çılgın eğlenceler Tanrı'nın isteğine uymaz (Galatyalılar 5:19-21).

Yehova'nın Şahitleri Türkiye'de

Tarih

1891 yılında C. T. Russell tüm Avrupa'da yaptığı bir vaaz seyahati sırasında İstanbul'u da ziyaret etti. Bundan kırk yıl sonra E. Pasavantis ve karısı Türkiye'de Kutsal Kitap'ın iyi haberini yaymaya başladılar. 1933'te yapılan Anma Yemeği toplantısında 22 kişi bir araya geldi ve aynı yıl 5 kişi vaftiz edildi. Bu küçük grup özellikle yayınlar dağıtarak kapı kapı geziyorlardı. 1934'te Yehova'nın Şahitleri ABD'de resmen tanındılar ve bu evraklar Türkiye'deki resmi makamlara ulaştırıldı.

1935'te P. Zahariades ve A. Kifidis Yehova'nın Şahitleri oldular. Onlar Türk vatandaşı olan ve Türkiye'de oturan ilk Şahitlerdi. Özellikle P. Zahariadis cesur ve gayretli bir vaizdi. İstanbul'da birçok insan ondan Kutsal Kitap hakkında bilgi aldı ve çoğu kişinin Yehova'nın Şahidi olmasında payı vardı. Bu faaliyeti sürdürürken birçok kez yakalanıp hapis yattı. 1971'de ölene kadar faal bir şahit olarak çalıştı.

1938'de Yehova'nın Şahitleri'nin inancına ilgi gösterenlerin sayısı aşağı yukarı 100 kişi kadar idi. İkinci Dünya Savaşı esnasında faaliyet diğer ülkelerde olduğu gibi yavaşladı. Fakat 1950'de tekrar 60 aktif müjdeci vardı. 1956'da Yehova'nın Şahitleri'nin Yönetim Kurulunun iki üyesi Türkiye'ye ziyaret edip faaliyetin teşkilatlanmasında katkıda bulundu. O zaman teşkilatlanma ve faaliyetle birlikte tutuklamalar ve mahkemeler başladı. Yanlış suçlamalardan dolayı Yehova'nın Şahitleri mahkemelerin kararlarıyla dinsel haklarını elde edebildiler.

Yehova'nın Şahitleri ilk olarak İstanbul'da Mukaddes Kitap Kursları Derneği kurdular. 21.5.1975'te derneğin tüzüğü onaylandıktan sonra Ankara, İzmir ve Antakya'da da şubeler açıldı. O tarihten itibaren salonlarında serbestçe bir araya gelebiliyorlardı.

Dernek toplantıları ibadet ihtiyacını karşılamayıp fakat dinsel bir organ tarafından organize edilmesi gerektığinden dolayı 1980'de üç kişiden oluşan Yehova'nın Şahitleri'nin Cemaatinin Temsil Heyeti kuruldu. Sonra toplantılar artık bir derneğin organize ettiği toplantılar değil, Yehova'nın Şahitleri'nin inancı gereği yapılan ibadet toplantıları idi. Sadece yerel toplantılar değil birkaç yüz kişinin katıldığı büyük ibadet toplantıları düzenlendi. İlk büyük resmi toplantı 27/28 Eylül 1975'te Tepebaşı Union Française'de yapıldı. O toplantıdan sonra Türkiye'deki tüm Yehova'nın Şahitleri'nin aynı anda bir araya gelebildikleri toplantıyı 1 Mayıs 1976'da Tepebaşı gazinosu diye bilinen kapalı salonda yaptılar. Bu, ilk defa 3 günlük bir toplantı idi.

31 Temmuz 2007'de, Türkiye'deki Yehova'nın Şahitleri'ne dinsel tüzel kişiliklerinin resmen tescil edildiği bildirildi. Bu durum onlara mülk sahibi olma, ibadet salonları satın alma veya kiralama, bağış kabul etme ve gerekli olduğunda mahkemelerde yasal haklarını savunma olanağı veriyor.

Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün 26 Nisan 2011’de gönderdiği resmi bir bildiride, ‘Yehova’nın Şahitlerinin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulabileceği’ belirtildi. Bakanlığın kararında şu ifadeler geçiyor: “Yehova’nın Şahitlerinin, yaygın olarak kabul gören Hristiyan inançlarından bazılarını kabul etmemelerine rağmen bu inancın ... Hristiyanlık dinine mensup bir inanç olduğu belirtilmiştir.”

Yehova'nın Şahitleri bugüne dek faaliyetlerine devam ettiler. Türkiye'de toplam 63 cemaatte yaklaşık 4.800 aktif müjdeci var. Bu müjdecilerin Tanrı’nın Gökteki Krallığının iyi haberini duyururken güttükleri amaç, asla insanları bir dine girmeleri için zorlamak veya rahatsız etmek değildir. Eğer bir ev sahibi Kutsal Kitap hakkında konuşmak istemezse ya da yayınlar kabul etmek istemezse Şahit saygılı bir şekilde oradan ayrılacaktır. Fakat biri ilgilenir ve sorular sorarsa, Şahit ona seve seve bilgi verecektir. Yehova’nın Şahitleri, Tanrı’nın Sözünü incelemek isteyen kişilerle konuşmaktan zevk duyarlar.

Mahkeme kararları[105]

I Din niteliği resmen kabul edilmiş ve tescil edilmiştir.
Karar (1957/58): Yehova'nın Şahitleri bir tarikat değildir. 677 sayılı kanuna muhalefet etmediler.[106] Karar (1974): Yehova'nın Şahitleri'nin mevcut olan dinlerle hiçbir ilişkisi olmadığı tespit edildi. Nüfus kayıtlarında din hanesinde Yehova'nın Şahidi ibaresi kaydettirebilir.[107] Karar (1978): Resmen tescil edilen bir dine girmek suç sayılmaz.[108] Değişik mahkemeler (İstanbul: 1975, Hatay: 1977, İzmir: 1978 ve Ankara: 1979), Sıkıyönetim Mahkemesi (1981) ve Yargıtay (1976) bu kararı desteklediler.
II İnanç laikliğe aykırı değildir.
Karar: Yehova'nın Şahitleri'nin inancı yasalarca korunması gerekir.[109] Karar: Yehova'nın Şahitleri'nin inancı bir suç teşkil etmez.[110] Başka mahkemeler (Hatay: 1977 ve İzmir: 1978) ve Yargıtay Mahkemeleri (1979 2 defa) bu kararı desteklediler.
III İnsanları evlerinde ziyaret etmek ve diğer faaliyetler bir suç teşkil etmez.
Karar: Evden eve gidip kitap dağıtmak suç değildir.[111] Karar: Evden eve gidip kitap dağıtmak Sıkıyönetim Emirlerine aykırı değildir.[112] Karar: Yehova'nın Şahitleri'nin propagandası laiklik ilkesine aykırı değildir.[113] Başka mahkemeler (İzmir: 1978; Altındağ: 1982 ve İstanbul: 1982) ve Yargıtay Mahkemesi (1980) bu kararı desteklediler.
IV Toplantılar bir ibadet eylemidir ve serbesttir.
Karar: Evlerde yapılan toplantılar bir ibadettir.[114] Karar: Salonlarda yapılan toplantılar ibadettir ve Sıkıyönetim Komutanlıklarından izin almak için gerek yok.[115] Karar: Bağış kabul etmek bir suç değildir.[116] Diğer mahkemeler (İstanbul: 1962 ve 1971, Ankara: 1964, Hatay 1977 ve İzmir: 1978), Yargıtay Mahkemesi (1979) ve Sıkıyönetim Mahkemeleri (1979 ve 1982) bu kararı desteklediler.

Eleştiriler

Yehova'nın Şahitleri, anaakım Hristiyan toplulukları, tıp camiası ve eski üyeleri tarafından inançları ve uygulamaları neden gösterilerek eleştirilmiştir.

Yehova'nın Şahitleri, öğretilerini değiştirdiler.[117]

Cevap: Onlar başlangıçta kiliselerin doktrinlerini (= kesinlikle geçerli olduğu ilan edilen değişmez bir öğreti) araştırma yapmadan kabul etmediler. 1870'lerden beri Kutsal Kitap hakkındaki bilgileri gittikçe artıyordu. Yehova'nın Şahitleri, Kutsal Kitap'ın ilerici bir anlayışına uyum sağladı.

20. yüzyılda Kutsal Kitap'ın büyük sayıda eski el yazmaları (Oxyrhynchus Papirüsleri, Papirüs Fouad 266, İşaya tomarı) bulunup yayımlandı. Bunlarla Kutsal Kitap'ın metni daha kesin oldu. Ayrıca Kutsal Yazılar'ın bazı ifadeleri araştıra araştıra daha iyi anlaşılmaktadır. Katolik Kilisenin öğretileri de yüzyıllar boyunca bugünkü hale geldiler (İsa'nın annesi Meryem'in bedendel göğe gidişine 6. yüzyıldan beri inanıldı fakat ancak 1950'de Papa Pius XII tarafından Munificentissimus Deus adlandırılan kilisesel belgede dogma olarak ilan edildi).

Kiliselerin Kutsal Kitap çevirileri bazı Yunanca kavramları kendi doktrinlerine göre tercüme ettiler (haç, cehennem, can, Tanrı'nın ismi). Bunun için Kutsal Kitap'ın orijinal metinlerinin incelenmesi gerekliydi. Örneğin, 1936'da Mesih'in iki dik kirişten oluşan bir haç değil, dik bir sırık, direk ya da kazık üzerinde öldüğünü tam olarak anlaşıldı.

Bunun için bir zaman kabul edilen fakat sonra yanlış olarak görülen düşüncelere bağlı kalmaktansa onların değiştirilmesi dürüstlük ve alçak gönüllülük gösterir (1. Korintoslular 4:6; 2. Korintoslular 13:5; 1. Selanikliler 5:21; 1. Yuhanna 4:1).

Yehova'nın Şahitleri'nin gelecek hakkındaki tahminleri gerçekleşmediler.[117]

Cevap: Luka, İsa'nın elçileriyle birlikte Yeruşalim’e yaklaşıp “onlar Tanrı’nın krallığını hemen göreceklerini san”dıklarını bildirir (Luka 19:11). Ayrıca Selanik'teki ilk Hristiyanlar arasında “Yehova'nın gününün geldiğine” inananlar vardı (2. Selanikliler 2:2). Birinci yüzyılda da birçok Hristiyanlar yerine gelmeyen beklentiler beslediler. Bu, kötü niyetlerin bir belirtisi değildi fakat Kutsal Kitap'ın vaatlerinin gerçekleşmelerini büyük gayretle özlediler. Buna benzeyen şekilde Yehova'nın Şahitleri de 20. yüzyılda kuvvetli beklentiler beslediler.

1914:

1876 C. T. Russell, "Milletlerin Zamanları Ne Zaman Bitecek?" makalesinde "7 zamanın M.S. 1914'te sona ereceğine" dair Kutsal Kitap'a dayanan argümanlar belirtti. Bu makale, Bible Examiner 'ın Ekim 1876 baskısında yeniden basılmıştır. Aynı sonuca, N. H. Barbour tarafından C. T. Russell ile birlikte 1877'de yayınlanan Three Worlds and the Harvest of This World adlı kitapta da ulaşıldı. Bundan sonra, M.S. 1914 yılı, Gözcü Kulesi'nin Aralık 1879 ve Temmuz 1880 gibi ilk baskılarında, Kutsal Kitap peygamberliği açısından önemli bir yıl olarak vurgulandı.

Ayrıca başlangıçta o zamandan önce dünyadaki huzursuzluğun anarşiyle sonuçlanacağını düşündüler ("Her Şeye Kadir Tanrı'nın büyük gününün" savaşıyla bağlantılı olacağını anladılar [Vahiy 16:14]). Ancak 1914'ten on yıl önce, Gözcü Kulesi, insan kurumlarının yok edilmesinin izleyeceği dünya çapındaki kargaşanın, milletlerin zamanlarının bitiminden hemen sonra ortaya çıkacağını belirtti. 1914'te Yeruşalim için kesin bir dönüm noktası bekleniyordu, çünkü İsa'nın peygamberliğine göre Yeruşalim, milletlerin zamanları dolana kadar ayaklar altında çiğnenecekti (Luka 21:24). 1914 yılı yaklaşırken ve onlar hâlâ insan olarak hayattayken ve - daha önce beklendiği gibi - Efendileriyle karşılamak için "bulutlara kapılmamış" olduklarında, milletlerin zamanının sonunda dönüştürülmeyi içtenlikle umuyorlardı (1. Selanikliler 4:17).[118]

Her ne kadar M.Ö. 607'de başlayan ve M.S. 1914'te sona eren 2.520 yıl süren „Milletlerin Zamanları“nın (Luka 21:24) hesaplanması hâlâ doğru olarak görülürse de 1914'le ilgili beklentiler yerine gelmediler. Mukaddes Kitap Tetkikçileri (Yehova'nın Şahitleri'nın eski adı) 1914'ten sonra çabuk tüm dünyada bir duyuru işinin yapılması gerektiğini anladılar (Matta 24:14).

1925:

1925'te de Mukaddes Kitap Tetkikçileri arasında belirli beklentileri vardı. 1925'te İsrailoğulları'nın Vaat Edilen Topraklara girdiği andan itibaren sayılan 70 yubil yılı (70 × 50 yıl) çevriminin sona ereceğini sandılar. Ondan sonra tüm dünya için büyük bir yubil (= büyük sevinç) yılı yani İsa Mesih'in bin yıl saltanatı başlayacağını beklediler.

1975:

Şahitler uzun zamandır Mesih'in bin yıllık saltanatının 6.000 yıllık insanlık tarihini izleyeceğine inanmışlardı. 1966 bölge kongresinde yayınlanan Life Everlasting — in Freedom of the Sons of God adlı kitap 1975'e işaret ediyordu. Bu kitap'ta, Adem'in yaratılışı Kutsal Kitap'ın kronolojisine göre M.Ö. 4026'da olduğu ve 1975'te 6.000 yıl insan tarihi sona ereceği yazıldı. Bu hesaplama hâlâ geçerlidir.

1966'da Baltimore'da (Maryland, ABD) yapılan kongrede o zamanki Watch Tower Society'nin başkanı F. W. Franz şunu açıkladı: “Life Everlasting — in Freedom of the Sons of God (Sonsuz Yaşam - Tanrı'nın Oğullarının Özgürlüğünde) kitabının 31-35. sayfalarındaki tabloyu görmüş olacaksınız. 6.000 yıllık insanlık tarihinin bundan yaklaşık dokuz yıl sonra 1975'te sona ereceğini gösteriyor. O ne demek? Tanrı'nın dinlenme günü M.Ö. 4026 başladığını anlamına mı geliyor? Böyle olabilirdi. Sonsuz Yaşam kitabı öyle olduğunu söylemiyor. Kitap sadece kronoloji veriyor. Kabul edebilir veya reddedebilirsiniz. Ancak, eğer öyleyse, bizim için ne anlama geliyor?" [Detaylara indi ve M.Ö. 4026 yılının Tanrı'nın dinlenme gününün başlangıç ​​tarihi olarak ne kadar haklı olduğunu gösterdi.]

Şöyle devam etti: “Peki ya 1975? Ne anlama gelecek, sevgili dostlar? Armagedon'un biteceği ve Şeytan'ın 1975'e kadar bağlı olacağı anlamına mı geliyor? Olabilir. Tanrı'da her şey mümkündür. ... Fakat hiçbir şey söylemiyoruz. Ve hiçbiriniz bugün ile 1975 arasında ne olacağı konusunda kesin bir şey söylememelisiniz.”[119]

1975 hakkındaki beklentiler Yehova'nın Şahitleri'nin Yönetim Kurulu'ndan yayımlanan kesin ifadeler vasıtasıyla uyandırılmadılar. En çok kişisel görüşlere dayandılar. Bu beklentiler, 1975'e gösteren kronoloji ile kişisel kesin ifadeler arasında ayırım yapmayan eleştirmenler tarafından şişirildi. Ayrıca Yehova’nın Şahitleri'nin resmi yayın organı olan The Watchtower (Gözcü Kulesi) şunları belirtti: “Biz peygamberlik mevhibesine sahip değiliz.”[120] „The Watchtower’da çıkan yazıların ilham edilmiş, yanılmaz ve hatasız olduğu anlamına da gelmez.”[121]

Yehova'nın Şahitleri Kutsal Kitap'ın taraflı bir çevirisini kullanmaktadırlar.[122][123]

Bu görüşü desteklemek için birkaç “delil” sunulur:

Yeni Dünya çevirisi Yunanca Kutsal Yazılar'ın (Yeni Ahit) metninde Tanrı'nın ismini içermektedir.

Cevap: Kutsal Kitap'ın M.S. 3. yüzyıldan kalmış olan Yunanca metinleri (Kodeks Sinaiticus, Kodeks Alexandrinus, Kodeks Vaticanus) Tanrı'nın ismini içermeyip 'theos' (Tanrı) ve 'kyrios' (efendi, Rab) unvanlarını kullandıkları halde Yehova'nın Şahitleri'nin yayımladıkları Yeni Dünya çevirisinde 237 yerde tanrısal isim Yehova olarak geçer.

Sebep: 1939'da Mısır'da Septuagint çevirisinin (İbranice Kutsal Kitap'ın Yunanca çevirisi) en eski fragmanları bulundu. Onlar Fouad 266 adıyla listelendi. Bu ve başka fragmanlar şunlardır (not: LXX Septuagint çevirisinin simgesidir):

1. LXXP. Fouad Inv. 266: 117 fragman (M.Ö. 1. yüzyıl)

Papirüs Fouad 266'da Tetragrammaton Kanunun Tekrarı kitabının tespit edilmiş olan 49 yerinde bulunur. Tanrı'nın ismi Yunanca metinde İbranice harflerle yazılmıştı.[124][125]

2. LXXVTS 10a: M.Ö. 1. yüzyılın sonu

Fragmanlar Tetragrammaton'u İbranice harflerle şu yerlerde gösterirler: Yunus 4:2; Mika 1:1, 3; 4:4, 5, 7; 5:4, 4; Habakkuk 2:14, 16, 20; 3:9; Tsefanya 1:3, 14; 2:10; Zekeriya 1:3, 3, 4; 3:5, 6, 7. Bu rulo Yahuda çölünde olan bir mağarada (Nahal Hever) bulundu.[126]

3. LXXIEJ 12: M.Ö. 1. yüzyılın sonu

Bu parşömen fragmanı Yunus 3:3'ü içerip tanrısal ismi İbranice harflerle gösterir. Fragman Yahuda çölünde olan bir mağarada (Nahal Hever) bulundu.[127]

4. LXXVTS 10b: M.S. 1. yüzyılın ortası

Parşömen rulosunda Tanrı'nın ismi İbranice harflerle şu yerlerde bulunur: Zekeriya 8:20; 9:1, 1, 4. Yahuda çölünde olan bir mağarada (Nahal Hever) bulundu.[128]

5. 4Q LXX Levb: M.Ö. 1. yüzyıl

Bu papirüs el yazması tanrısal ismi Levililer 3:12 ve 4:27'de Yunanca IAŌ harfleri olarak kapsar. O Kumran'da (Qumran) mağara No. 4'te bulundu.[129]

İbranice metni Yunancaya çeviren tercümanlar eski Septuagint tercümelerinde Tanrı'nın ismini kullandılar. Septuagint'in sonraki metinlerde (3. yüzyıl) çevirmenler tanrısal ismin yerine kyrios (Rab, Efendi) ve theos (Tanrı) koydular.

Kutsal Kitabın orijinal Yunanca el yazmalarında Tanrı'nın isminin geçtiğini gösteren ikna edici kanıtlar var:

1.) Tanrı'nın ismi İsa’nın ve elçilerin döneminde kullanılan kopyalarda ve İbranice Kutsal Yazıların Yunanca çevirilerinde geçiyordu. Dolayısıyla, İsa ve öğrencileri Kutsal Yazıları ister İbranice ister Yunanca okudukları ya da onlardan iktibas ettikleri zaman Tanrı’nın ismiyle karşılaşıyorlardı. Örneğin İsa vaftizinden sonra Nasıra'daki havrada (sinagog) İşaya tomarından okuduğu zaman Tanrı'nın ismini dile getirdi (Luka 4:17, 18; İşaya 61:1, 2). Yunanca Kutsal Yazıları kaleme alan yazarlar yüzlerce defa İbranice metinden alıntıladıkları zaman Yehova (Yahve) ismini bulup kullandılar.

2.) İsa ve öğrencileri birinci yüzyılda başlayan Tanrı'nın ismini kullanmama geleneğine uymadılar. İsa'nın Yunanca metni yazan öğrencileri onun örneğini izlediler (Yuhanna 13:15) ve İsa tanrısal ismi insanlara bildirdi (Yuhanna 17:6, 26).

Bu sebepten dolayı birçok çevirmen Tanrı'nın ismini Yunanca Kutsal Yazılarda da (Yeni Ahit) kullandı. Tanrı'nın ismini şu yerlere koydular:

1. İbranice Kutsal Yazılardan alıntılarda.

2. Tanrısal ismi içeren İbranice deyimlerde.

3. Yunanca gramer onu gerektirdiği halde kyrios'un önünde belirli tanımlığın bulunmadığı yerlerde.

4. Başka yerlerde (geçerli bir sebep varsa).

Şu tercümeler Yunanca metinde Yehova (Yahve) kullanmaktadır:

• 1774, Johann Christoph Friedrich Schulz (Almanca),[130] en az 20 defa

• 1781/82, Johann Jakob Stolz (Almanca),[131] en az 108 defa

• 1789/90, Sebastian Mutschelle (Almanca),[132] 18 defa

• 1790/91, Dominikus von Brentano (Almanca),[133] en az 1 defa

• 1805, Johann Babor (Almanca),[134] en az 1 defa

• 1858, De Wette (Almanca),[135] bir defa (Luka 4:19)

• 1863, Herman Heinfetter (İngilizce)[136]

• 1864, Benjamin Wilson (İngilizce)[137]

• 1898, George Barker Stevens (İngilizce)[138]

• 1900, W. G. Rutherford (İngilizce)[139]

• 1932, Professor Dr. P. Dausch, (Almanca),[140] 1 defa (Luka 20:37)

• 1946, J. W. C. Wand (İngilizce)[141]

• 1991, Claude Tresmontant (Fransızca)[142]

• 2002, Heinz Schumacher (Almanca)[143]

• 2006, Instituto Cultural Álef y Tau (İspanyolca)[144]

120'den fazla dilde Yunanca metinde Tanrı'nın ismi geçer. Bir seçme yukarıdaki listede bulunur. Yehova'nın Şahitleri'nin tercümesi Tanrı'nın ismini Yunanca metinde kullanan tek çeviri değildir. Daha doğrusu Kutsal Kitap çevirmenleri arasında yaygın olan ve Tanrı'ya saygı göstermeyen bir geleneğe boyun eğmediler.

'Haç' sözcüğünün yerinde 'direk' kullanılır.

Cevap: Kutsal Kitap'ta İsa'yı öldürmek için kullanılan idam aletiyle ilgili Hristiyan Aleminde yaygın olan çevirilerde kullanılan Yunanca kelime 'haç' ile tercüme ediliyorlar. Şu ayetlerde geçiyorlar:

staurós

• „Onu direğe (Yun.: stauros) gerdikten sonra aralarında kura çekerek giysilerini paylaştılar.“ (Matta 27:35, Yeni Dünya Tercümesi)

• „Onu haça (Yun.: stauros) gerdikten sonra, esvabını, kura çekerekaralarında paylaştılar.“ (Matta 27:35, Kitabı Mukaddes)

• „Askerler O'nu çarmıha (Yun.: stauros) gerdikten sonra kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.“ (Matta 27:35, Kutsal Kitap – Yeni Çeviri)

Klâsik Yunancada staurós sözcüğü dik bir sırık, direk ya da kazık anlamına gelir. Yunanca Kutsal Yazılar'ın yazarları koine Yunancasını kullandılar. Bunun için staurós kelimesi klâsik Yunancada gibi aynı anlamda kullanıldı, yani bir çapraz direği konulmadığı basit bir direk ya da kazık anlamında.[145][146][147][148]

xýlon

• „Sizin direğe (Yun.: ksülon) asarak katlettiğiniz İsa’yı atalarımızın Tanrısı diriltti.“ (Elçilerin İşleri 5:30, Yeni Dünya Tercümesi)

• „Sizin ağaca (Yun.: ksülon) asarak öldürdüğünüz İsayı atalarımızın Allahı kıyam ettirdi.“ (Elçilerin İşleri 5:30, Kitabı Mukaddes)

• Atalarımızın Tanrısı, sizin çarmıha (Yun.: ksülon) gererek öldürdüğünz İsa'yı diriltti.“ (Elçilerin İşleri 5:30, Kutsal Kitap – Yeni Çeviri)

Elçiler Petrus ve Paulus İsa'nın önünde çivilendiği alet için ksülon kelimesini de kullandılar. Xýlon da bir çapraz direği konulmadığı dik bir direk anlamına gelir (Elçilerin İşleri 5:30; 10:39; 13:29; Galatyalılar 3:13; 1. Petrus 2:24).[149]

Septuaginta tercümesinde ksülon Ezra 6:11'de bulabiliriz ve orada mücrümlerin asıldıkları bir direk değiniliyor, tıpkı Elçilerin İşleri 5:30 ve 10:39'da olduğu gibi.

Yeni Dünya Tercümesi Hristiyan geleneklerden etkilenmedi fakat sözcüklerin orijinal anlamına bağlı kalır.

Yuhanna 1:1'de Söz "bir Tanrı" olarak nitelenir.

Yeni Dünya Çevirisi, kendisini Üçleme doktrininden açıkça uzaklaştırır. Bu nedenle, Yuhanna 1:1'in tartışmalı cümlesini şu şekilde çevirir: "SÖZ bir Tanrıydı." Yeni Dünya Çevirisi, bu metindeki "bir" tanım edatını, diğer çevirilerin benzer bir pasajda, yani Elçilerin İşleri 28:6'da tercüme ettikleri gibi tercüme eder. Bu pasaj şöyle der: "O bir ilahtır." (fazla ayrıntılar Yuhanna İncilinde)

SonuçYeni Dünya Çevirisi'nin çevirmenleri, en eski el yazması buluntularından ve Koine'nin gelişmiş bilgisinden yararlanarak, Yunanca sözcüklerin anlamlarındaki ince farkları doğru bir şekilde yansıtan son derece doğru bir çeviri oluşturdular.

1989'da Profesör Benjamin Kedar (İsrail) şunları söyledi: “İbranice Kutsal Kitap ve tercümeleri hakkında filolojik araştırma yaparken, sık sık Yeni Dünya Çevirisi olarak bilinen İngilizce tercümeye bakarım. Her seferinde, bu eserin olabildiğince doğru bir metin anlayışını yansıtmak için dürüst bir çaba gösterdiğine dair izlenimim güçleniyor. Orijinal dilin sağlam bir bilgisini gösterir, İbranice'nin özel dil yapısından gereksiz yere sapmadan, iletişimsel işlevi kolayca anlaşılabilir bir dilde tercüme eder. ... Hiçbir zaman Yeni Dünya Çevirisi'nde eğilimli bir niyet ... bulamadım.”

İngiliz Kutsal Kitap bilimcisi Alexander Thomson, Yeni Dünya Çevirisi hakkında şunları yazdı: “Çeviri, açıkçası, Yunanca metni İngilizcenin anlatımının izin verdiği ölçüde sadık kalarak anlatmaya çalışan yetenekli ve zeki bilginlerin işidir."[150]

Eski üyelerine kötü muamele uygulamaktadırlar.

Cevap: Yehova'nın Şahitleri'ni terk etmenin iki yolu var:

• Artık Yehova'nın bir Şahidi olmak istemeyen kişi genellikle yazılı bir şekilde bunu ifade ediyor ya da bunu iki şahidin önünde belirtiyor.

• Kutsal Kitap'ın ahlak standartlarını çiğneyen ve tövbe etmeyen kişiler cemaatten çıkarılacaklar.

Elçi Pavlus bu hususta şunu kaleme aldı: „Kardeş olarak bilindiği halde cinsel ahlaksızlık yapan ya da açgözlü, putperest, sövücü, içkici ya da gaspçı olan kişiyle görüşmeyi kesin; böyle biriyle yemek bile yemeyin. ... Siz kötü adamı aranızdan çıkarın.” (1. Korintoslular 5:11, 13) Tövbe etmeyen ve cemaatten çıkarılan biriyle müşareket etmeği reddetmeleri yolundaki Tanrı’nın düzenlemesinin, makul bir korumadır; çünkü „azıcık maya bütün hamuru mayalar“ (Galatyalılar 5:9).

Bu kişilerin kararı kabul edilip onlara baskı ya da kötü muamele yapılmaz. Cemaati terk edenlerin dönme olanağı var.

Topluluk içerisindeki baskıcı liderlik yapısı

Cevap: Yehova'nın Şahitleri arasındaki gözetmenler Kutsal Kitap'ın şu prensiplerine uymaya çalışıyorlar: „Tanrı’nın emaneti olanlara efendilik taslayarak değil, sürüye örnek olarak çobanlık edin.“ (1. Petrus 5:3) „Fakat size Öğretmen denmesin, çünkü sizin bir tek öğretmeniniz var ve hepiniz kardeşsiniz. Ayrıca yeryüzünde kimseye baba diye hitap etmeyin, çünkü bir tek Babanız var, o da gökteki Babadır. Size ‘önder’ diye de hitap etmesinler, çünkü bir tek Önderiniz var, o da Mesih’tir. Sizin aranızda en büyük olan hizmetçiniz olmalı. Kim kendini yüceltirse alçaltılacak, kim kendini alçaltırsa yüceltilecektir.“ (Matta 23:8-12)

Bunun için ihtiyarlar bugün de, „kardeşlerinin imanlarına ve Tanrı’ya hizmet etme arzularına güvendiklerini gösteren sözler söylerler (2. Selanikliler 3:4). Onlar kardeşlerinin imanı üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmazlar. Cemaatte katı kurallar koymaktansa, kardeşlerinin Kutsal Yazılarda belirtilen ilkelere uymalarına yardım ederler (1. Pet. 5:2, 3).“[151]

Cinsel istismar vakaları yetkililere bildirmiyorlar.[152]

Cevap: Yehova'nın Şahitleri çocuk istismarından tiksiniyorlar ve Hristiyan cemaatinde buna müsaade etmiyorlar (İbraniler 12:16). Çocuk istismarı ağır bir günahtır, çocuğa karşı, cemaate karşı, devlet yetkililere karşı ve özellikle Tanrı'ya karşı. Her cemaatin gözetmenleri kardeşlerinin cemaatte kendilerini güvende hissetmelerini istiyorlar. Bu nedenle, kendilerine çocuk istismarı gibi ciddi bir suç bildirilirse hemen harekete geçerler.[153]

Gözetmenler, istismar iddiaları durumunda yasal bildirim gerekliliklerine uyuyor mu? Evet. Bu tür kanunların olduğu yerde ihtiyarlar onlara itaat eder (Romalılar 13:1). Bu tür yasalar Tanrı'nın yasasıyla çelişmez (Elçilerin İşleri 5:28, 29). Bu nedenle, gözetmenler bir çocuk istismarı iddiasını öğrenirlerse, yasal bildirim gerekliliklerine nasıl uyacağını hemen öğrenirler.[153]

Gözetmenler için talimatlar içeren bir kitapta şunları yazılır: “Dolayısıyla cemaat, böyle tiksindirici hareketlerin faili olan herhangi birini, işlediği günahın sonuçlarından korumayacaktır. Çocuk cinsel istismarıyla ilgili bir suçlamanın cemaat tarafından ele alınmasının amacı dünyevi otoritenin işini üstlenmek değildir (Romalılar 13:1-4). Bu nedenle, mağdur, ebeveyni ya da bu suçlamayı ihtiyarlara bildiren başka biri, konuyu dünyevi yetkililere bildirme hakkı olduğu konusunda açıkça bilgilendirilmeli. Konuyu yetkililere bildirmeye karar veren birini ihtiyarlar eleştirmezler (Galatyalılar 6:5).“ Çocuk istismarı vakalarını bildirmekle ilgili kanunlara ihtiyarların uyduğundan emin olmak üzere belirli bir prosedür öngörülür.

Kutsal Kitap'ın yüksek adalet standardına göre itiraf yokluğunda ihtiyarların ciddi bir suçun ele alınması için genellikle iki tanık gerekir. Fakat bir istismar vakasının yetkililere bildirilebilmesi için iki tanığın hazır bulunması gerekmez. Bu, gözetmenlerin veya başkalarının iddia edilen bir suçu bildirmesi için bir ön koşul değildir.[153]

Acil durumlarda bile kan bağışını reddediliyor[154]

Yehova'nın Şahitleri'nin tutumu her şeyden önce dini nedenlere Kutsal Kitap'ın söylediklerine dayanmaktadır. Kutsal Kitap kaydı, Yaratıcının ve Hayat Veren'in, insanlık tarihinin başlarında kan meselesi hakkında konuştuğunu gösterir. Tufandan hemen sonra, Tanrı insanlara ilk kez hayvan eti yeme hakkını verdiğinde, Nuh ve ailesine şu emri verdi: “Fakat eti, onun canı olan kanıyla yemeyeceksiniz.” (Başlangıç 9:4) Tanrı'nın daha sonra İsrail milletine verdiği kanun, Nuh'a söylediği emrin hâlâ yürürlükte olduğunu göstererek kanın içilmesini yasakladı, çünkü şunu okuyoruz: “Sizden hiçbir can kan yemeyecek ve aranızda yaşayan hiçbir yabancı da kan yemeyecek.” (Levioğulları 17:12)

Kan davası M.S. 49'da, merkezi bir ihtiyarlar kurulu olarak hizmet eden elçileri ve Yeruşalim'in gözetmenlerinin bir toplantısında gündeme geldi. Bu toplantı sünnetle ilgili bir soru ortaya çıktığı için çağrıldıği halde Hristiyanların sakınmaları gereken şeyler arasında kan da sayıldı. Elçiler şu sonuca vardılar: “Putlara kurban edilen şeylerden, kandan, boğularak öldürülmüş hayvanın etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakının.” (Elçilerin İşleri 15:29).

Bu tanrısal emir, bir doktorun bir hastanın tuz veya yağ tüketmesini yasaklaması gibi, yalnızca beslenme konusunda bir kısıtlama değildi. Yaratıcı, kanı çok önemli bir ahlaki ilke ile ilişkilendirmiştir. Tüm kanın mümkün olduğunca akmasına izin vererek, insanlar, yaşamın Yaradan'dan geldiği ve ona bağlı olduğu gerçeğine saygılarını göstereceklerdi. İlk Hristiyanlar hayvan ile insan kanı arasında bir fark yapmadan bu emre uydular.[155][156][157][158]

Bazıları, Kutsal Kitap'ın yemek için kan tüketimini yasakladığına ve bunun, Kutsal Kitap devirlerinde bilinmeyen bir tıbbi prosedür olan kan naklinin kabul edilmesiyle kesinlikle hiçbir ilgisi olmadığına inanıyor. Kutsal Kitap devirlerinde Tanrı'nın yasasının yemek için kan tüketimine özel atıfta bulunduğu inkâr edilemez. O zaman damardan kan verilmezdi. Ancak Kutsal Kitap bugün kanla ilgili olarak kullanılan tıbbi tekniklerden doğrudan bahsetmese de, içinde belirtilen ilkeler onlar için de geçerlidir.

Örneğin, Hristiyanların kandan kaçınmaları emri verildi. Bu metindeki hiçbir şeyin, kanın ağız yoluyla emilmesi ile kanın kan damarları yoluyla emilmesi arasındaki bir ayrımı haklı çıkardığı söylenmez. Doktorlar, bir kişinin ağızdan veya damardan beslenebileceğini biliyor. Bazı ilaçlar çeşitli şekillerde verilebilir. Örneğin bazı antibiyotikler ağızdan tablet şeklinde alınabilir; ancak kaslara veya kan dolaşımına da (intravenöz olarak) enjekte edilebilirler. Hristiyanların kandan kaçınmaları gerektiği kararı da aynıdır: ister ağızdan ister doğrudan kan dolaşımına olsun, kanın vücuda alınmasıyla ilgilidir.

Yaradan'a ve Hayat Veren'e bağımlılıklarını kabul edenler, emirlerini yerine getirmeye kararlı olmalıdırlar. Yehova'nın Şahitleri bu bakış açısına sahiptir. Tanrı'nın kanın vücuda alınmasını yasaklayan emrine uymanın doğru olduğuna tamamen inanırlar. Kişisel bir hevesin ya da temelsiz, fanatik bir görüşün peşinden gitmezler. Kainatın en üstün otoritesine, hayatın Yaratıcısına itaatlerinden dolayı, ister yemek ister kan nakli yoluyla olsun, vücutlarına herhangi bir şekilde kan almayı reddederler.

“Kan ya da ölüm.” Bu, bazı doktorların Yehova'nın Şahidi olan hastaların önüne koyduğu alternatiftir. Ancak gerçekte, kan transfüzyonunun birçok alternatifi vardır. Yehova'nın Şahitleri ölmek istemiyor. Alternatif tedavilerle ilgileniyorlar. Kutsal Kitap kanın içilmesini yasakladığı için, kan naklini bir alternatif olarak görmezler.

Başka bir deyişle, hastaların bir seçeneği olmalıdır. Bu seçeneklerden biri, bir tür otolog transfüzyondur. Ameliyat sırasında hastanın kanı toplanır ve kan dolaşımına geri verilir. Bu süreç hastanın dolaşım sisteminin basit bir uzantısı sayılabilir. Cerrahlar ayrıca kansız hacim genişleticiler ile hacim büyütmenin değerini vurgular; vücut kendisi kırmızı kan hücrelerini oluşturur. Aynı sonuç kırmızı kan hücrelerinin oluşumunu hızlandıran Eritropoetin ile de erişilir.

Bu tür teknikler, ölüm oranını artırmadan kan nakli yerine kullanılmıştır. Aslında, güvenliği bile artırabilirler.

Galeri

Ayrıca bakınız

Notlar

Kaynakça

Bibliyografya

Dış bağlantılar